Yazar "Eşkin, Deniz" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 6 / 6
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Eklem içi distal radius kırıklarının eksternal fiksatör ile tedavis(2010) Çopuroğlu, Cem; Eşkin, Deniz; Balık, Mehmet Sabri; Özcan, MertAmaç: Radius distal uç eklem içi kırıklarının kapalı redüksiyon eksternal fiksasyon yöntemi ile tedavi sonuçlarının değerlendirilmesi. Gereç ve Yöntem: Kasım 1997-Ekim 2006 tarihleri arasında kliniğimizde tedavi edilen 43 hastanın 46 eklem içi distal radius kırığı geriyedönük olarak değerlendirildi. Tüm kırıklar kapalı redüksiyon ve el bileği eksternal fiksatörü ile tedavi edildi. Nisan 2007 tarihinde kontroleçağrılan hastalar fonksiyonel ve radyolojik olarak değerlendirildiler. Bulgular: AO sınıflamasına (Arbeitsgemeinschaft fur Osteosynthesefragen) göre 46 kırığın 3’ü(%6.52) tip B, 43’ü(%93.48) tip C idi. Kırıkların3’ü açık kırık idi. Eksternal fiksatör takılı kalma süresi ortalama 7.3 hafta (4-16) idi. Ortalama takip süresi 55.4 ay (6-114) idi. Fonksiyonelolarak 12 olguda (%26.09) çok iyi, 16 olguda (%34.78) iyi, 16 olguda (%34.78) orta, 2 olguda (%4.65) kötü sonuç elde edildi. Anatomik olarak5 olguda (%10.87) çok iyi, 30 olguda (%65.22) iyi, 9 olguda (%19.56) orta, 2 olguda (%4.35) kötü sonuç elde edildi. 24(%52.7) komplikasyonile karşılaştırıldı. 15 olguda (%32.6) refleks sempatik distrofi, 9 olguda(%19.56) distal radioulnar eklemde ağrı, 4 olguda (%8.7) eklem sertliği,3 olguda (%6.5) derin tel dibi enfeksiyonu görüldü. Bazı olgularda birden fazla komplikasyon görüldü. Erken dönemde duyu bozukluğu vetel dibi hassasiyeti görülen olgular oldu fakat fiksatör çıkarılınca hızla düzeldi. Sonuç: Eklem içi distal radius kırıklarında kırık hattı açılmadan eksternal fiksasyon ile tedavi başarılı sonuçlar sağlamaktadır. Daha uzuntakipli ve karşılaştırmalı çalışmalara ihtiyaç vardır.Öğe Eklem içi radius distal uç kırıklarının eksternal fiksatör ile tedavisinde interfragmanter perkutanöz Kirschner teli uygulanan ve uygulanmayan hastaların klinik karşılaştırılması(2008) Eşkin, Deniz; Sarıdoğan, KenanEklem içi radius distal uç kırıklarının ortalama %20'si instabil kırıklardır ve cerrahi tedavi gerektirir. Bu çalışmanın amacı; tedavisinde eksternal fiksatör tercih edilen kırıklarda Kirschner teli uygulamasının kırık stabilitesine etkisi karşılaştırıldı. Retrospektif olarak yapılan bu çalışmada eklem içi radius distal uç kırıklı 61 hastanın 64 el bileği incelendi. İki grup karşılaştırıldı. Grup 1'de 39 hasta tek başına eksternal fiksatör ile, Grup 2'de 25 hasta eksternal fiksatör ve Kirschner teli ile tedavi edildi. Kırık bölgesine uygulanan Kirschner telinin radial uzunluk, radial inklinasyon, palmar tilt ve eklem içi basamaklaşma gibi radyolojik parametrelere olan etkisi ameliyat öncesi, hemen ameliyat sonrası ve uzun dönem takiplerinde (>6 ay) karşılaştırıldı. Grup 1 ve Grup 2 arasında radial uzunluk (p=0,050), palmar tilt (p=0,571) ve eklem içi basamaklaşma (p=0,063) açısından istatistiksel anlamlı fark saptanmadı. Uzun dönem takiplerde (>6 ay) Grup 2'nin radial inklinasyon değerlerinde istatistiksel olarak diğer gruba göre anlamlı fark saptandı (p=0,035). Bu bulgularla; tek başına eksternal fiksatörün özellikle radial uzunluğun, palmar tiltin ve eklem içi basamaklaşmanın sağlanmasında yeterli olduğu ancak sağlanan radial inklinasyonun sürdürülmesinde yeterli olmadığı gösterildi. Bununla birlikte eksternal fiksatör ile birlikte Kirschner teli uygulamasında radial inklinasyon sağlanmıştır. Sonuç olarak; kırık redüksiyonunu takiben radial inklinasyon normal limitlerinde (13°-30°) bulunmadığında, radial inklinasyonun sağlanmasında eksternal fiksatör ile tespitten önce kırık bölgesine Kirschner teli uygulamasını önermekteyiz.Öğe Motosiklet kazalarına bağlı yaralanmalar(2008) Alıcıoğlu, Banu; Yalnız, Erol; Eşkin, Deniz; Yılmaz, BarışAmaç: Son yıllarda motosiklet kullanımının yaygınlaşmasına paralel olarak motosiklet kazalarında da artış gözlenmektedir. Ülkemizde motosiklet kazaları/yaralanmaları konusunda fazla çalışma yoktur. Bu çalışmada motosiklet kazalarına bağlı yaralanmaların profili araştırıldı. Çalışma planı: 2003-2007 yılları arasında motosiklet kazası nedeniyle üniversite hastanemizde tedavi edilen 212 hasta (204 erkek, 8 kadın; ortalama yaş 36±16; dağılım 2-79) geriye dönük olarak değerlendirildi. Olguların yaş ve cinsiyetleri, mevcut travmaları, hastanede kalış süreleri kaydedildi. Yaralanmalar yerleşimlerine göre gruplandırıldı. Sonuçlar: Sıklık açısından yaralanmaların dağılımı şöyleydi: Kas-iskelet sistemi (n=106, %50), kafatası travmaları (n=103, %48.6), maksillofasyal (n=38, %17.9), göğüs (n=15, %7.1), omurga (n=10, %4.7) ve karın bölgesi (n=6, %2.8) yaralanmaları. Üst ve alt ekstremitelerde birden fazla kırığı olan olgu sayısı sırasıyla 17 (%8) ve 43 (%20.3) idi. Ekstremite yaralanmalarında tibia-fibula kırıklarını (%17.9) omuz yaralanmaları (%11.3) izlemekteydi. Yirmi üç olguda (%10.9) hem ekstremite hem de kafa yaralanması vardı. Hastanede yatış süresi ortalama 12.2±16.8 gün (dağılım 1-150 gün) bulundu. Sekiz olgu ortalama yedi gün yoğun bakımda tedavi gördü. Komplikasyon olarak, olekranon ve tibia plato kırığı bulunan bir olguda (%0.5) pulmoner emboli gelişti. Motosiklet kazaları dokuz olguda (%4.3) ölümle sonuçlandı. Çıkarımlar: Motosiklet kazaları önlenebilir veya zararı azaltılabilir nitelikte olduğundan, risk faktörleri ülkemiz için belirlenmeli, gerekli trafik yasa ve önleyici kurallar çıkarılıp uygulanmalı ve eğitim programları yaygınlaştırılmalıdırÖğe Proksimal humerus kırıklarının eksternal fiksasyonla tedavisi(2008) Çopuroğlu, Cem; Gürbüz, Hakan; Eşkin, DenizAmaç: Bu çalışmada, kapalı redüksiyon ve eksternal fiksasyon ile tedavi edilen proksimal humerus kırıklı hastaların fonksiyonel sonuçları değerlendirildi. Hastalar ve Yöntemler: Çalışmada proksimal humerus kırıklı 16 hasta (11 erkek 5 kadın; ort. yaş 50.3; dağılım 9-81) geriye dönük olarak değerlendirildi. Tüm hastalara kapalı redüksiyon sonrasında eksternal fiksatör (9 hastaya İlizarov eksternal fiksatör, 7 hastaya monolateral eksternal fiksatör) uygulandı. Kırıklar kaynadıktan sonra eksternal fiksatörler çıkarıldı ve hastaların fonksiyonel sonuçları Constant skoru ile değerlendirildi. Ortalama takip süresi 37 ay (dağılım 4-69 ay) idi. Bulgular: Ortalama kaynama süresi 14 hafta (dağılım 8-22 hafta) idi. Bir hastada kaynama sağlanamadı. Bir hastada humerus başı avasküler nekrozu gelişti. Üç hastada görülen yüzeyel çivi dibi enfeksiyonu pansuman ve medikal tedavi ile iyileşti. Ortalama Constant skoru 81 puan bulundu. Sonuç: Deplase proksimal humerus kırıklarının tedavisinde kapalı redüksiyon ve eksternal fiksasyon uygulaması tatmin edici kırık redüksiyonu ve stabilitesi ve fonksiyonel sonuç sağlar.Öğe Torakal omurgada pedikül vidası ile tespitin güvenilirliği(2009) Yalnız, Erol; Çiftdemir, Mert; Eşkin, Deniz; Dülger, HakanAmaç: Çeşitli omurga sorunlarının tedavisinde torakal pedikül vidaları ile tespitin diğer tespit yöntemlerine göre birçok avantajı vardır. Bu çalışmada torakal omurgada pedikül vidası ile tespitin güvenilirliği değerlendirildi. Çalışma planı: Torakal omurgaya yönelik posterior girişim ve enstrümantasyon uygulanan 144 hasta (65 erkek, 79 kadın; ort. yaş 38; dağılım 9-82) geriye dönük olarak incelendi. Olguların torakal pediküllerine (T1-12) aynı cerrah tarafından serbest teknikle (free-hand) toplam 827 pedikül vidası yerleştirildi. Hastaların ameliyat nedenleri 47 olguda (%32.6) deformite, 15 olguda (%10.4) metastatik ve primer tümörler, yedi olguda (%4.9) omurga enfeksiyonu, 13 olguda (%9) dejeneratif hastalıklar ve 62 olguda (%43.1) omurga travması idi. Vidaların kemik içinde olup olmadığı düz radyogra?ler üzerinde üç gözlemci tarafından değerlendirildi. Gerek duyulan olgularda (21 olgu, 29 vida) ise ince kesitli bilgisayarlı tomogra? kullanıldı.Sonuçlar: Pedikül içinde normal yerleşim gösteren vidaların oranı %94.3 (n=780) bulundu. Düz radyogra?lerde 31 vidanın (%3.8), ince kesitli bilgisayarlı tomogra? incelemesinde 16 vidanın (%1.9) pedikül dışında olduğu belirlendi Pedikül dışında bulunan toplam vida sayısı 47 (%5.7) idi. Hatalı yerleşim gösteren vidaların 24’ü (%51.1) skolyozlu olgularda, özellikle eğriliğin çukur tarafında (%83.3) görüldü. Hatalı yerleştirilen vidalara en sık (%21.3) T8 omurunda rastlandı. Olgularda torakal pedikül vidaları ile ilişkili herhangi bir semptom veya komplikasyon görülmedi.Çıkarımlar: Çalışmamızda serbest teknikle yerleştirilen torakal pedikül vidaları %94.3 isabetle kemik içine yerleştirilmiştir. Elde edilen sonuçlar her türlü omurga rahatsızlığının tedavisinde torakal pedikül vidaları ile tespitin emin, güvenilir ve yararlı bir yöntem olduğunu düşündürmektedir.Öğe Which classification system is more useful for intertrochanteric fractures? AO/ASIF or Jensen?(2008) Memişoğlu, Serdar; Eşkin, Deniz; Yamak, Erkan; Gürbüz, Aydın; Sarıdoğan, Kenan; Dülger, HakanAmaç: Bu çalışmanın amacı AO/ASIF and Jensen sınıflama sistemlerinin gözlemcilerin kendi içindeki (intraobserver) ve gözlemciler arası (interobserver) uyumunu saptamak ve deneyimli ve deneyimsiz ortopedik cerrahlar tarafından uygulandığındaki uyumu kıyaslamaktı. Hastalar ve Yöntemler: Altmış intertrokanterik femur kırığına ait ön-arka ve yan radyografiler, iki gruba (G1, G2) ayrılmış 10 ortopedik cerrah tarafından üçer ay ara ile AO ve Jensen sınıflamaları kullanılarak incelendi ve sınıflandırıldı. Her grupta beş cerrah vardı. Grup 1'dekiler beş yıldan daha az, Grup 2'dekiler 10 yıldan daha fazla deneyimli idiler. İntraobserver ve interobserver varyasyonların belirlenmesinde Kappa istatistiksel analizi kullanıldı. Bulgular: Alt grupları kullanılmadan yapılan AO sınıflaması için intraobserver uyum kappa değeri 0.67 (0.47-0.90), interobserver uyum kappa değeri 0.42 (0.10-0.73) olarak bulundu. Jensen sınıflaması için intraobserver uyum kappa değeri 0.57 (0.35-0.80), interobserver uyum kappa değeri 0.30 (0.10-0.60) olarak bulundu. Altgruplar kullanılarak yapılan AO sınıflama sistemi için intraobserver uyum kappa değeri 0.49 (0.21-0.81) ve interobserver uyum kappa değeri 0.23 (0.09-0.51) olarak bulundu. Sonuç: Bu çalışmada, kullanılan sınıflama sistemlerinin dezavantajlarının olmasına karşın, intertrokanterik kırıklarda alt gruplar kullanılmadan yapılan AO sınıflamasının, Jensen ve alt gruplar kullanılarak yapılan AO sınıflamasına göre daha kullanılabilir olduğu gösterilmiştir.