Yazar "Uzunca, Kaan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 22
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akinetik rijidite sendromuna bağlı heterotopik ossifikasyon: Bir olgu sunumu(2003) Özdemir, Ferda; Uzunca, Kaan; Tükenmez, Özdemir ÖzlemMental gerilik ve bipolar psikolojik bozukluğu bulunan, omuz, dirsek ve kalça eklemlerinde hareket kısıtlılığı gelişen bir olguda bu kısıtlılık ayırıcı tanı açısından değerlendirildi. Olgumuzun mental retarde ve bipolar psikolojik bozukluğu olması ve nöroleptik tedavi kullanması, dolayısıyla akinetik rijidite sendromu (Nöroleptik ile ilişkili Parkinsonizm) sonucunda heterotopik ossifikasyon (HO) gelişimi tartışılacaktır. Gözlemlediğimiz klinik, elde ettiğimiz laboratuvar ve kemik sintigrafisi verilerine dayanarak omuz, dirsek ve kalçalardaki ağrı, ısı artışı ve hareket kısıtlılığı nedeninin HO ile uyumlu olduğunu gördük. Olgumuzda yapılan kemik sintigrafisinde bu bölgelerdeki yoğun aktivite artışının rigidite ve immobilite sonucu gelişen HO’a bağlı olduğu ve ekstrapramidal bulgulara yönelik tedavi ile rigiditenin azaldığı, ancak ossifikasyona bağlı hareket kısıtlılığının ilk değerlerine göre azalmasına rağmen devam ettiği gözlemlendi.Omuz, dirsek ve kalça heterotopik ossifikasyonun sıklıkla geliştiği bölgeler olup, immobilizasyon sebebiyle oluşan periartiküler ossifikasyon hastamızdaki kliniğin nedenini açıklar nitelikteydi.Öğe Ankilozan spondilit ve multipl sklerozun beraber görüldüğü bir olgu(2009) Taştekin, Nurettin; Uzunca, Kaan; Çelik, Yahya; Kurtoğlu, DilekMultipl skleroz ve ankilozan spondilit etiyolojilerinde genetik ve çevresel faktörlerin rol oynadığı iki otoimmun hastalıktır. Multipl sklerozun başta tiroid hastalıkları ve pernisyöz anemi olmak üzere çeşitli otoimmun hastalıklarla birlikte görüldüğü, çeşitli çalışmalarda gösterilmiştir. Ayrıca romatoid artrit, lupus gibi başka romatizmal hastalıkların eşlik ettiği multipl skleroz olguları da bildirilmiştir. Bu otoimmun ve romatizmal hastalıkların yanı sıra hem multipl skleroz, hem de ankilozan spondilit tanısı alan olgu sunumlarına literatürde rastlanmaktadır. Bu olgu sunumunda, hem multipl skleroz hem de ankilozan spondilit tanısı olan 39 yaşındaki erkek hasta sunulmuştur. Bu olgu ışığı altında ankilozan spondilit ve multipl skleroz birlikteliğinin etyolojisi ve tedavi yaklaşımları tartışılmıştırÖğe Ankilozan spondilitte hastalık aktivasyonu ve fonksiyonel yetersizliğin değerlendirilmesi(Trakya Üniversitesi, 2000) Uzunca, Kaan; Özdemir, FerdaÖZET Ankilozan Spondilit (AS) öncelikle sakroiliak eklem ve omurgayı tutan kronik, sistemik, inflamatuvar romatizmal bir hastalık olup, hastanın günlük fonksiyonlarını bozarak, ciddi sakatlığa yol açmaktadır. Çalışmamızda AS'li hastaların izleminde kullanılan rutin klinik, laboratuvar ve radyolojik verilerin hastalığın aktivasyonunun ve meydana gelen fonksiyonel yetersizliğin saptanmasmdaki değerlerini incelemeyi amaçladık. Hasta grubumuz Mayıs 1999-Mayıs 2000 tarihleri arasında polikliniğimizce takip edilen 36 AS hastasından oluşturuldu. Tüm hastaların ayrıntılı öyküleri alınıp, fizik muayeneleri yapıldı. Rutin laboratuvar tetkikleri ile ESH, CRP, IgA gibi hastalık aktivasyonunda önemi olduğu düşünülen tetkikleri ile, AS için önemi bilinen doku antijeni olan HLA-B27 bakıldı. Hastaların sakroiliak ve vertebra radyografileri çekildi. Solunum fonksiyon testi yapıldı. Bu verilerin BASDAI ve BASFI ile elde edilen aktivasyon ve fonksiyonel yetersizlik skorlanyla ilişkisi değerlendirildi. Aktivasyon ve fonksiyonel yetersizliğin hastanın yaşam kalitesine etkisi NSP ile saptandı. Sonuç olarak sabah tutukluğunun, Schober ve göğüs genliği ölçümlerinin hastalık aktivasyonu hakkında fikir veren klinik özellikler olup; HLA-B27 pozitifliği, Schober testi, göğüs genliği, çene-manibrium mesafesi, artkafa-duvar mesafesi, tragus-duvar mesafesi ölçümleri vertebradaki radyolojik ilerleme fonksiyonel yetersizliğin belirtileridir. Sigara içimi ve hastanın eğitim seviyesinin düşüklüğü hastalık aktivitesini arttırırken, fonksiyonel bozukluğun ortaya çıkmasını kolaylaştırmaktadır. 75BASDAI ve BASFI AS için hastalık aktivitesi ve fonksiyonel yetersizliğin belirlenmesinde kullanılan hassas, güvenilir ve kolay uygulanabilir yöntemlerdir. NSP sonuçlan BASDAI ve BASFI skorlanyla ilişkili olup, AS'li hastanın yaşam kalitesini değerlendirmede kullanılabilir bir ölçüttür. 76 ıc. yükseköğretim KDRoitjÖğe Ankle and Foot Osteoarthritis(Baycinar Medical Publ-Baycinar Tibbi Yayincilik, 2009) Uzunca, KaanFoot and ankle include 30 bones which constitute 38 joints. Two functions of foot and ankle are weight bearing and support of motion. Osteoarthritis negatively affects both motion and weight bearing functions of foot and ankle. In this article, osteoarthritis of ankle and first metatarsophalangeal joints, which are more common and in which non-operative treatment was predominantly chosen rather than other foot joints, were reviewed. Therefore, physiatrist perspective for evaluation and therapeutic approach of these mentioned disorders was summarized. Turk J Phys Med Rehab 2009; 55 Suppl 1: 15-9.Öğe Ayaktan tedavi gören fiziksel tıp ve rehabilitasyon hastalarında psikiyatrik bozukluklar(2003) Özdemir, Ferda; Çalıyurt, Okan; Uzunca, Kaan; Vardar, Erdal; Demirbağ, Derya; Kokino, SiranuşFiziksel Tıp ve Rehabilitasyon (FTR) hastaları genel olarak yaşlı hastalardır ve kronik seyirli olan yakınmaları vardır. Bu zeminde ise yüksek sıklıkta ortaya çıkan psikiyatrik bozukluklar tabloya eklenmektedir.Bu çalışmada bir aylık bir süre içerisinde Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi FTR Anabilim Dalı Polikliniği’ne başvuran hastalardaki psikiyatrik bozuklukların saptanması amaçlandı. 152 hasta çalışmaya dahil edildi ve Prime MD tarama formu kullanılarak eşlik eden psikiyatrik bozuklukları belirlendi. Daha sonra hastalıklar gruplandırılarak başlıca depresyon, anksiyete bozukluğu ve somatoform bozuklukların görülme sıklıkları belirlendi.Bulgular değerlendirildiğinde çalışmaya alınan 152 hastadan 98’inde (%64.5) psikiyatrik bozukluk saptandı. Bunlar içinde de ilk sırayı 75 hasta ile (%49.3) major depresyon almaktaydı. Önemli bir bulgu olarak da psikiyatrik tanısı olan hastaların daha küçük yaş ortalamasına sahip olduğu görüldü. Sonuç olarak, bu çalışmada FTR hastalarında yüksek oranlarda psikiyatrik bozuklukların bulunduğu saptanmıştır. Hem ayırıcı tanı sorunları hem de hastalığın prognozunu etkileyebilecek bu durumların erken saptanması ve uygun tedavisi gerekliliği ortaya konmaktadır.Öğe Comparison of the Short-Term Efficacy of Physical Therapy in Subacromial Impingement Syndrome Patients with Stage I and II Magnetic Resonance Imaging Findings(Turkish League Against Rheumatism, 2011) Hakguder, Aral; Tastekin, Nurettin; Birtane, Murat; Uzunca, Kaan; Zateri, Coskun; Sut, NecdetObjectives: In this study, we compared the efficacy of a combined physical therapy program between stage I and II subacromial impingement syndrome patients. Patients and methods: Forty-three patients with subacromial impingement syndrome assessed as stage I and II according to the magnetic resonance imaging (MRI) findings were included in the study. Constant's and University of California Los Angeles Shoulder Scales were used to evaluate pain and function. Pain levels at rest, during motion and while asleep were also scored by visual analog scale before treatment, after treatment and at one month after treatment. Improvements within and between the groups were assessed. A physical therapy program consisting of ultrasound, superficial heat therapy and transcutaneous electrical nerve stimulation modalities combined with an appropriate exercise program was applied to both groups during half monthly sessions. Results: The between-groups comparisons performed after treatment and during follow-up revealed no significant difference in terms of the outcome measures assessed. Conclusion: Stage II patients responded to the physical therapy program as well as patients with stage I MRI findings.Öğe Concomitance of Ankylosing Spondylitis and Multiple Sclerosis: A Case Report(Galenos Yayincilik, 2009) Tastekin, Nurettin; Uzunca, Kaan; Celik, Yahya; Kurtoglu, DilekMultiple sclerosis and ankylosing spondylitis are two autoimmune diseases in which genetic and environmental factors play an important role in the etiopathogenesis. It has been shown in various studies that multiple sclerosis may be associated with various autoimmune pathological conditions such as thyroid disease and pernicious anemia. Moreover, other rheumatic diseases such as rheumatoid arthritis and lupus have been reported to be associated with multiple sclerosis. Also concomitant ankylosing spondylitis patients have been observed among reports in the medical literature. In this case report, a male patient, 39 years old, who was diagnosed as having ankylosing spondylitis and multiple sclerosis has been presented. The etiology and therapy approaches of the concomitance of ankylosing spondylitis and multiple sclerosis were discussed in the light of clinical findings of the case. Turk J Phys Med Rehab 2009;55:39-41.Öğe Description of the registry of patients with ankylosing spondylitis in Turkey: TRASD-IP(Springer Heidelberg, 2012) Bodur, Hatice; Ataman, Sebnem; Bugdayci, Derya Soy; Rezvani, Aylin; Nas, Kemal; Uzunca, Kaan; Emlakcioglu, EmelA web-based application patient follow-up program was developed to create a registry of patients with ankylosing spondylitis (AS) by the Turkiye Romatizma Arastirma Savas Dernegi (TRASD) AS Study Group. This study describes the methodological background and patient characteristics. The patient follow-up program is a web-based questionnaire, which contains sections on socio-demographic data, anamnesis, personal and family history, systemic and musculoskeletal examination, laboratory and imaging data and treatment. Between October 1, 2007 and February 28, 2009, 1,381 patients from 41 centers were included in the registry (1,038 males [75.2%]; mean age 39.5 +/- A 10.7 years). Mean disease duration was 12.1 +/- A 8.5 years, and mean time from initial symptom to diagnosis was 5 +/- A 6.8 years (median 2 years). HLA-B27 positivity was detected in 73.7% of 262 patients tested. Manifestations of extraarticular involvement were anterior uveitis (13.2%), psoriasis and other skin and mucous membrane lesions (6%) and inflammatory bowel disease (3.8%). The prevalence of peripheral arthritis was 11.2%. In 51.7% of patients, the Bath AS Disease Activity Index was a parts per thousand yen4. But since our patients consisted of the ones with more severe disease who referred to the tertiary centers and needed a regular follow-up, they may not represent the general AS population. Disease-modifying anti-rheumatic drugs were being used by 41.9% of patients, with 16.4% using anti-TNF agents. TRASD-IP (Izlem Programi: Follow-up program) is the first AS registry in Turkey. Such databases are very useful and provide a basis for data collection from large numbers of subjects. TRASD-IP gives information on the clinical and demographic profiles of patients, and the efficacy and safety of anti-TNF drugs, examines the impact on quality of life, and provides real-life data that may be used in cost-effectiveness analyses.Öğe Discriminative Value of Tender Points in Fibromyalgia Syndrome(Wiley-Blackwell Publishing, Inc, 2010) Tastekin, Nurettin; Uzunca, Kaan; Sut, Necdet; Birtane, Murat; Mercimek, Oznur BerkeObjective. The aim of this study is to assess the discriminative value of all tender points, alone and in combination, that are designated as criteria for fibromyalgia diagnosis by the American College of Rheumatology (ACR), by investigating the appropriate pressure magnitude that should be applied during tenderness examination. Design. Cross-sectional. Patients. This study was performed on 66 patients with fibromyalgia diagnosed according to ACR classification criteria and 50 control subjects. Setting. The outpatient rheumatology clinic of a PM&R department of a university hospital. Intervention. Pressure pain threshold values were measured by a dolorimeter on nine specific point pairs in both groups and a cutoff value for discriminating positivity and negativity was calculated for each. Then the most valuable tender point pairs were assessed for discrimination of fibromyalgia syndrome using ACR criteria set as a reference standard. Results. All tender points with determined pressure cutoff values were found out to significantly discriminate fibromyalgia syndrome and their area under curve values ranged from 0.779 to 0.934. Univariate logistic regression analysis revealed that lateral epicondyle and supraspinatus point pairs had the most powerful discriminative ability (odds ratio = 113.6 and 45.0, respectively). Multiple logistic regression analysis with backward stepwise method showed that lateral epicondyle and second rib point pairs were most discriminative with sensitivity and specificity rates of 87.9-94.0% and 77.3-84.0%, respectively. Conclusions. Fibromyalgia syndrome can have potential to be recognized simply by pressing fewer tender point areas but with various pressure cutoff levels identified for each tender point areas.Öğe Edirne Huzurevi sakinlerinde yaşam kalitesine etki eden etmenlerin irdelenmesi(2000) Birtane, Murat; Tuna, Hakan; Ekuklu, Galip; Uzunca, Kaan; Akçi, Ceyda; Kokino, SiranuşYaşam kalitesi yaşlanma ile birlikte bozulma eğilimindedir. Bu çalışmada huzurevinde barınan yaşlılardaki yaşam kalitesini etkileyen faktörler araştırıldı. Bu amaçla 21'i (%21.9) kadın, 75'i (%78.1) erkek toplam 96 olguda demografik özellikler ve eğitim seviyesi belirlendi. Sistemik hastalık öyküsü ve baston kullanımı sorgulamasının yanı sıra görme kaybı, kognitif fonksiyonlar, aktivite skoru ve yaşam kalitesi değerlendirildi. Kognitif fonksiyon Mini-Mental Durum Değerlendirme Skalası (MMDDS) ile araştırıldı. Aktivite skoru ise temizlik, alışveriş, ulaşım, yemek yeme, yıkanma, giyinme, tuvalet, tranfer, kontinans ve beslenme gibi aktivitelerin bağımsızlık durumuna göre verilen puanlar toplanarak hesaplandı. Yaşam kalitesi Nottingham Sağlık Profili Değerlendirmesi (NSPD) ile belirlendi. Yaşam kalitesine etki eden faktörler, bağımlı değişkeni NSPD skoru, bağımsız değişkenleri de yaş, sistemik hastalık öyküsü, baston kullanımı, görme kaybı, MMDDS ve aktivite skoru olan stepwise lineer regresyon analizi ile değerlendirildi. Bu analiz sonucu anlamlı etkisi bulunan etmenlerin, NSPD'inin alt grupları ile arasındaki korelas-yonlar belirledi. Yaşlıların 74'ünde (%77.1) kronik sistem hastalığı var iken 49 (%51) kişide görme kaybı mevcuttu. Otuz dört (%35.4) kişi baston kullanmakta idi. Tüm olguların ortalama MMDDS'u 19.7±6.7, aktivite skoru 27.3±4.3 ve NSPD skoru 62.3±9.8 idi. Lineer regresyon analizine göre sadece MMDDS ve aktivite skorunun yaşam kalitesi göstergesi olan NSPD üzerinde anlamlı etkisi olduğu saptandı. Bu aşağıdaki eşitlikle formülize edildi (NSPD= 41.945+0.332 x MMDDS+0.640 x aktivite skoru). Korelasyon analizi sonucu aktivite skoru ve MMDDS ile NPSD'nin alt grupları olan ağrı, enerji seviyesi, emosyonel durum, fiziksel yetenekler ve sosyal izolasyon arasında anlamlı korelasyonlar elde edildi (p<0.05). 65 yaş üstü popülasyonda yaşam kalitesini öncelikle kognitif fonksiyonların ve aktivite derecesinin etkilediğini düşünmekteyiz.Öğe Effectiveness of pulsed electromagnetic field therapy in lateral epicondylitis(Springer, 2007) Uzunca, Kaan; Birtane, Murat; Tastekin, NurettinWe aimed to investigate the efficacy of pulsed electromagnetic field (PEMF) in lateral epicondylitis comparing the modality with sham PEMF and local steroid injection. Sixty patients with lateral epicondylitis were randomly and equally distributed into three groups as follows: Group I received PEMF, Group II sham PEMF, and Group III a corticosteroid + anesthetic agent injection. Pain levels during rest, activity, nighttime, resisted wrist dorsiflexion, and forearm supination were investigated with visual analog scale (VAS). Pain threshold on elbow was determined with algometer. All patients were evaluated before treatment at the third week and the third month. VAS values during activity and pain levels during resisted wrist dorsiflexion were significantly lower in Group III than Group I at the third week. Group I patients had lower pain during rest, activity and nighttime than Group III at third month. PEMF seems to reduce lateral epicondylitis pain better than sham PEMF. Corticosteroid and anesthetic agent injections can be used in patients for rapid return to activities.Öğe The Effects of Taurine, Melatonin and N-Acetylcystein on Cadmium Exposure Bone Changes The Surprising Effect of Taurine(Gazi Univ, Fac Med, 2020) Tastekin, Nurettin; Aydogdu, Nurettin; Altun, Gulay Durmus; Erbas, Hakan; Uzunca, Kaan; Birtane, Murat; Kaplan, MustafaBackground: Chronic environmental and occupational exposure to cadmium can result in skeletal system changes. The main objective of the present study was to investigate and compare the effects of taurine, melatonin and N-acetyl cysteine on cadmium exposure induced bone density loss. Methods: 90 adult male Sprague-Dawley rats were allocated into four main groups: Group I was the control group; Group II was the cadmium exposure group; Group 3 was cadmium exposure for 3 months + concurrent antioxidant administration group. The concept of Group 4 was cadmium exposure for 3 months + subsequent antioxidant administration. Bone mineral density values were evaluated in all the groups. Serum calcium, phosphorus, alkaline phosphatase (ALP) enzyme activities and 24 hours urine calcium excretion levels were measured. Kruskal-Wallis test was used to compare the all groups. Between two group comparisons, the Mann-Whitney U test was used. Results: There was no significant difference in terms of bone mineral density values only between control group and cadmium exposure group (p 0.05). Mean bone mineral density values obtained in cadmium + concurrent taurine and cadmium + subsequent taurine groups were significantly lower than all the other groups (p<0.05). 24 hours urine calcium excretion levels were significantly higher in groups which taurine and n-asetylcystein were administered after cadmium exposure. Conclusion: Taurine, which is thought to have protective effects as an antioxidant caused a marked bone damage after exposure to cadmium. Further studies are needed to clarify this effect of taurine.Öğe The efficacy of linear polarized polychromatic light on burn wound healing: An experimental study on rats(Oxford Univ Press, 2007) Karadag, Ceyda Akci; Birtane, Murat; Aygit, A. Cemal; Uzunca, Kaan; Doganay, LatifeWe aimed to investigate the questionable effect of linear polarized polychromatic light on burn wound healing in rats. Two deep second-degree burn wounds on the backside of each of 21 Sprague-Dawley rats were created with a standard burning procedure by applying a heated plaque. Burned regions located right dorsolaterally and classified as group I lesions were treated with linear polarized polychromatic light + open dressing + antibacterial pomade, whereas group 11 lesions were located left dorsolaterally and treated with only open dressing + antibacterial pomade. Macroscopic evaluation was performed for determination of the completed wound closure rate, measurement of burn wound area, and investigation of macroscopic edema, hyperemia, and epithelialization. Histopathological evaluation included monitoring of epithelialization, vascularization, origination of granulation tissue, inflammatory cell response, and total histopathological score on days 7, 14, and 21 after burn creation. Macroscopic evaluation revealed more obvious epithelialization in group I lesions between days 6 and 15. The number of completely closed wounds was higher in group I than in group 11 on days 16 and 21. The average area of burn wounds was lower from day 5, hyperemia was less on days 2 to 17, and edema was less from day 4 to day 13 in group I lesions. Histopathological evaluation revealed a higher rate of epithelialization on day 7 and higher vascularization occurrence on day 21 in group I lesions. Linear polarized polychromatic light seems to be effective in the treatment of burn wounds and in the promotion of healing. This may be related to linear polarized polychromatic light stimulation of epithelialization and vascularization.Öğe Erişkin tip pes planusta ağrı ve dizabilitenin radyografik ve pedobarografik parametreler ile ilişkisi(2006) Uzunca, Kaan; Taştekin, Nurettin; Birtane, MuratAmaç: Pes planus ayağın longitudinal medial arkının düşük olması ya da arkın olmaması ile karakterize bir sorundur. Klinik olarak yürüme sırasında veya ayakta durma ile ortaya çıkan ağrı şikâyeti ile karşılaşılmaktadır. Biz çalışmamızda pes planuslu hastalarda ağrı ve dizabilitenin ayak taban basınçları ve radyografik bulgular ile ilişkisini araştırmayı amaçladık.Hastalar ve Yöntem: Pes planus tanısı alan 30 olgunun ayak ağrısı ve ayak aktiviteleri ile ilgili yaşadıkları fonksiyonel kısıtlılıklar, ayak fonksiyonel indeksinin ağrı ve dizabilite bölümleri kullanılarak değerlendirildi. Hastaların pedobarografik inceleme ile statik ve dinamik taban basınçları ölçüldü. Lateral ayak radyografisinde kalkaneal eğim açısı ölçüldü. Ölçülen basınçların ve kalkaneal eğim açısının ağrı ve dizabilite ile ilişkisi araştırıldı.Bulgular: Pes planuslu olgularda ağrı ve dizabilite ile statik değerlendirmedeki basınçlar arasında bir ilişki tespit edilemezken (p>0.05), dinamik değerlendirmede ağrı ile ayağın ön-dış kısmı ve orta ayak pik basınçları arasında negatif bir ilişki tespit edildi (p<0.05). Dizabilite ile taban temas alanı arasında pozitif korelasyon bulundu (p<0.05). Kalkaneal eğim açısı ile ağrı ve dizabilite skorları arasında negatif korelasyon mevcuttu (p<0.05).Sonuç: Pes planuslu hastalarda medial longitudinal arkın düşük olması veya azalması, arkın şok emici etkisinin bozulmasına neden olarak, ayakta özellikle yürüme esnasında belirginleşen ağrı ve dizabilite ile bir beraberlik gösterebilir.Öğe The evaluation of quality of life in fibromyalgia syndrome: a comparison with rheumatoid arthritis by using SF-36 Health Survey(Springer London Ltd, 2007) Birtane, Murat; Uzunca, Kaan; Tastekin, Nurettin; Tuna, HakanMusculoskeletal disorders are the most common causes of deterioration in quality of life (QOL). We in this study aimed to assess (1) the impact of fibromyalgia syndrome (FS) on QOL comparing with that of rheumatoid arthritis (RA) patients and control subjects and (2) the impact of these two musculoskeletal disorders on various components of QOL using SF-36 Health Survey. Thirty-five patients with RA, 30 patients with FS, and 30 voluntary control subjects were included in the study. The groups were comparable in terms of demographic characteristics. QOL was evaluated by using Short-Form (SF)-36 Health Survey in all study participants, and Fibromyalgia Impact Questionnaire (FIQ), which is a specific health-status instrument for FS, was used in FS patients. Physical functioning, physical role, social functioning, bodily pain, general health, vitality, emotional role, and mental health scores were significantly lower in RA and FS patients than in control subjects (p < 0.05). The between-groups comparisons revealed that FS patients had significantly lower mental health scores than RA patients (49.87 vs 62.51, respectively), (p < 0.001). Total FIQ score correlated significantly with physical functioning, physical role, and bodily pain in FS patients. All parameters of SF-36 Health Survey except for social functioning correlated significantly with some of the variables of FIQ. FS has a negative impact on QOL, like RA. Furthermore, mental health was more severely affected in FS patients when compared with RA patients.Öğe Kalkaneal entezopatinin eşlik ettiği poststreptokoksik reaktif artrit: Olgu sunumu(2005) Uzunca, Kaan; Zateri, Coşkun; Birtane, MuratStreptokok enfeksiyonu sonrası görülen ve Jones kriterlerini tam karşılamayan artritler poststreptokoksik reaktif artrit (PSRA) olarak isimlendirilir. PSRA’nın kliniğinde temel bulgu olan oligoartritin yanı sıra ateş, miyalji, eritema nodosum, eritema multiforme, vaskülit ve glomerulonefrit gözlenebilir. Fakat entezopati PSRA’nın bilinen klinik bulgularından değildir. Öyküsünde bir hafta önce akut streptokoksik tonsillit geçirdiği öğrenilen 28 yaşındaki bir erkek hasta, 5 gündür mevcut olan sol diz, ayak bileği, topuk ağrısı ve sol dizde şişlik şikayeti nedeniyle kliniğimize başvurmuş ve bu bulgularla PSRA tanısı konarak 10 gün prokain penisilin (1.600.000 IU/gün) ve asetilsalisilat (5 gr/gün) tedavisi başlanmıştır. Bu tedavi sonrası tam olarak iyileşen hastada PSRA seyri sırasında kalkaneal entezopati gelişmesi nedeniyle olgumuzu sunmayı amaçladık.Öğe Plantar Pressure Changes of Patients with Heel Valgus in Rheumatoid Arthritis(Turkish League Against Rheumatism-T L A R, 2009) Tastekin, Nurettin; Tuna, Hakan; Birtane, Murat; Uzunca, KaanObjective: Long-standing rheumatoid arthritis (RA) causes foot problems in approximately 90% of the patients. In this study, we aimed to document the plantar pressure distribution changes in RA patients with heel valgus and to compare results in those without valgus. Material and Methods: This study was performed on 22 feet of 11 RA patients with bilateral heel valgus (Group 1) and 28 feet of 14 RA patients without heel valgus deformity (Group 2). Both static and dynamic pedobarographic evaluations were performed in both groups to determine the plantar pressure values and to make comparisons between the groups. Erosion scores of both groups were also compared. Results: In dynamic pedobarographic evaluation, only the plantar contact area was found to be greater in Group 1 than Group 2. However, in the static evaluation, forefoot pressure percentage, plantar contact area and forefoot plantar contact area values were higher in Group 1 than Group 2. In radiographic evaluation, erosion scores were again found to be higher in Group 1. Conclusion: According to results of the pedobarographic evaluation in this study, heel valgus deformity in the RA patients led to increases in plantar contact area and forefoot pressure percentages. (Turk J Rheumatol 2009; 24: 67-71)Öğe Postmenopozal kadınlarda dijital x-ışını radyogrammetri bulguları ile kemik mineral yoğunluğu ilişkisi(2005) Uzunca, Kaan; Tunçbilek, Nermin; Birtane, MuratBu çalışmada, dijital radyografilerde elde edilen radyogrammetrik ölçümler ile dual enerji X- ışını absorbsiyometri (DEXA) kullanarak saptanan kemik mineral yoğunluğu (KMY) arasındaki ilişki araştırıldı. Çalışmaya 57 postmenopozal kadın alındı. Nondominant el ikinci metakarpal kemiğin" dijital ortamdaki radyografik görüntülerinde, kemiğin uzun aksının tam orta noktasında dış çap (DÇ) ve iç çap (İÇ) ölçümleri yapıldı. Bu iki değer kullanılarak basit geometrik işlemlerle kombine kortikal kalınlık (KKK), kortikal alan (KA), medüller alan (MA), metakarpal indeks (Mİ) ve kortikal oran (KO) değerleri hesaplandı. DEXA ölçümleri sonucu 28 olgu osteoporoz grubunu, saptanmayan 29 olgu kontrol grubunu oluşturdu. İÇ ve MA osteoporozlu olgularda anlamlı olarak yüksek (p<0.001); KKK, KO ve Mİ de düşük (p<0.001) bulundu. Lomber 2-4 vertebra KMY'si ile KKK arasında pozitif korelasyon saptandı (p<0.05). Femur boynu KMY değerleri ile KKK (p<0.001), Mİ ve KO (p<0.05) arasında pozitif korelasyon mevcuttu. Femur Ward's üçgeni KMY değerleri KKK, Mİ ve KO ile pozitif korelasyon gösterirken, İÇ, MA ile negatif korelasyon (p<0.001) gösterdi. Benzer şekilde femur trokanter KMY değerleri ile KKK, KA, Mİ ve KO arasında pozitif (p<0.001), İÇ, MA ile negatif korelasyon (p<0.05) saptandı. Radyog-rammetri ile osteoporozu saptayabilmek için çizdirilen ROC eğrileri ile istatistiksel olarak anlamlı eşik değeri elde edilemedi. Kullandığımız yöntemle elde edilen kemik geometrisi ölçümlerinin DEXA ile korele sonuçlar vermesi olgu sayısı arttırıldığında bu yöntemin postmenapozal osteoporozlu kişileri tanımlıyabileceğini düşündürmektedir.Öğe Postmenopozal osteoporozda risedronat tedavisinin kemik mineral yoğunluğuna etkisi biyokimyasal belirleyicilerle önceden belirlenebilir mi?(2006) Karadağ, Ayhan; Uzunca, KaanBu çalışmada risedronatın postmenopozal osteoporozda kemik mineral yoğunluğu (KMY) ve biyokimyasal belirteçler üzerine olan etkilerinin birbiriyle ilişkisini değerlendirmek amaçlandı. Çalışmaya 103 postmenopozal osteoporozlu kadın olgu alındı. Bu olguların 58'i grup 1, 45'i grup 2 olmak üzere ikiye ayrıldı. Grup 1'e günlük 5 mg risedronat ve 500 mg kalsiyum, grup 2'ye ise sadece günlük 500 mg kalsiyum verildi. Lomber vertebra ve femurun dansitometrik ölçümleri tedavi öncesi ve 12. ay sonunda yapıldı. Ayrıca grup 1'deki 33 hastanın 2. yılda KMY ölçümleri tekrarlandı. Tedavi öncesi, tedavi sonrası 1. ve 3. aylarda serum osteokalsin ve idrar C telopeptit (CTX) düzeyleri değerlendirildi. Grup 1'de çalışmanın 1. ayından itibaren idrar CTX ve osteokalsin düzeylerinde anlamlı bir düşüş saptandı (p<0.05). Tedavinin 12. ayında grup 1'de femur boyun ve lomber vertebra KMY'leri anlamlı olarak artmıştı. 2. yıl dansitometrisinde ise, femur trokanter bölgesinde de tedavi öncesine göre anlamlı artış saptandı (p<0.05). Grup 1'deki hastaların tedavi sonrası 1. ve 3. aylardaki idrar CTX, ve osteokalsin değişimleri ile 1. yıl sonundaki dansitometrik değişimleri arasında anlamlı bir korelasyon saptanmadı (p>0.05). Fakat tedavi öncesine göre 2. yıldaki ortalama femur trokanter bölgesindeki KMY artışı, 1. ayda ortaya çıkan CTX düşüşü ile korale bulundu (p<0.05). Sonuç olarak, uzun süreli risedronat kullanılacak hastalarda, tedavinin daha 1. ayında idrar CTX düzeyine bakılarak, ilerleyen yıllardaki femur KMY artışı tahmin edilebilir.Öğe The relation of hand functions with radiological damage and disease activity in rheumatoid arthritis(Springer, 2008) Birtane, Murat; Kabayel, Derya Demirbag; Uzunca, Kaan; Unlu, Ercument; Tastekin, NurettinThe purpose of this study was to investigate specifically the correlation of hand functions determined by Duruoz hand index (DHI) with radiological findings and disease activity in rheumatoid arthritis (RA) patients. Forty-eight RA patients were evaluated with DHI questionnaire, disease activity score (DAS) 28 and modified Larsen scoring method. Correlation between DAS-28 and DHI was assessed in all the patients. Mean DHI scores were compared between patients in remission (DAS-28 < 2.6) and patients who have more or less disease activity (DAS-28 >= 2.6). To exclude the probable conflicting effect of disease activity on hand functions, the correlation between radiological scores and DHI was investigated only in patients with remission. There was a positive correlation between DAS-28 and DHI in all patients group (r = 0.434, P < 0.002). No correlation between the radiological scores of any joint groups and DHI could be found in patients with remission. Hand functions seemed to be affected prominently from disease activity. Radiological scores demonstrating joint damage were not in relation with hand functions.