Yazar "Madendere, Serdar" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 6 / 6
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe ERECTILE DYSFUNCTION TREATMENT WITH PHOSPHODIESTERASE-5 INHIBITORS: GOOGLE TRENDS ANALYSIS OF LAST 10 YEARS AND COVID19 PANDEMIC(Oxford Univ Press, 2022) Deger, Muslim D.; Madendere, Serdar[Abstract Not Available]Öğe Evaluation of Risk Groups for the Prediction of Biochemical Progression in Patients Undergoing Radical Prostatectomy(Galenos Publ House, 2022) Madendere, Serdar; Turkkan, Gorkem; Arda, Ersan; Caloglu, Vuslat Yurut; Kuyumcuoglu, UgurObjective: The aim of this study was to investigate the potential relationship between biochemical progression and prognostic risk factors in patients with prostate cancer (PCa) patients undergoing radical prostatectomy (RP). Materials and Methods: After inclusion/exclusion criteria were applied, 216 patients who underwent RP were included in this study. Follow-up protocol included prostate specific antigen (PSA) measurements; every 3 months for the first year, every 6 months for the second year, and an annual check after 2 years. Preoperative and postoperative PSA measurements, pathological stage, Gleason score (GS), extraprostatic extension, positive surgical margins and seminal vesicle invasion were evaluated. Uni- and multivariable analyses were used to detect the relationship between biochemical progression, biochemical progression-free survival (BPFS) and prognostic risk factors. Results: Median follow-up was 29 months. Biochemical progression was observed in 39 (18.1%) patients, in 18 (9.7%) of 185 patients with first postoperative PSA level of <0.2 ng/dL, and 21 (67.7%) of 31 patients with first postoperative PSA level of >= 0.2 ng/dL. Patients with first postoperative PSA level of >= 0.2 ng/dL had a statistically significant higher risk of biochemical progression and shorter BPFS (odds ratio: 2.41; 95% confidence interval: 1.84-3.10; p<0.001), in univariate and multivariate analyses. Patients with GS =8 or T3-4 or positive surgical margins had a statistically significant higher risk of biochemical progression (p<0.001, p=0.003, p<0.001). Conclusion: Postoperative PSA level higher than >= 0.2 ng/dL was the most important predictor of biochemical progression and BPFS after RP. GS >= 8, T3-4 stages, and positive surgical margins are also related to biochemical progression.Öğe Global Web Trends Analysis of Minimally Invasive Urinary Stone Treatment in the Last Decade and During the COVID-19 Pandemic(Mary Ann Liebert, Inc, 2022) Madendere, Serdar; Deger, Muslim Dogan; Aktoz, TevfikWith the rising incidence of urinary stone disease, web searches for stone treatments are increasing. Google Trends (GT) data for a 10-year period and during the coronavirus disease 2019 (COVID-19) pandemic were used to investigate the trend variations for the most popular minimally invasive stone therapies based on time and region. GT can create a line graph that shows how interest in various territories has risen or decreased over time. Search terms were generated for extracorporeal shockwave lithotripsy (SWL), percutaneous nephrolithotomy (PCNL), retrograde intrarenal surgery (RIRS), ureterorenoscopy (URS), and laparoscopic pyelolithotomy/ureterolithotomy. Using the global inquiry category, the data were included worldwide from January 1, 2009 to December 31, 2021. In recent years, Google and YouTube searches for total minimally invasive stone treatments have increased. RIRS, URS, and PCNL trends revealed a substantial rise in the regression analysis (p < 0.05), but SWL trends showed a significant reduction (p < 0.05). RIRS was the main intervention with interest growing most over time. Web searches for stone treatments decreased in the first period of the COVID-19 pandemic. To a rising degree of involvement, patients and physicians from all over the world utilize the internet to search for minimally invasive stone operations. RIRS, URS, and PCNL are becoming more popular in web trends and SWL still has the highest trend despite the decline in popularity recently. The number of trustworthy web-based tools about stone treatments should be increased, and patients and physicians should be directed to these sources.Öğe Pioglitazone Eases Testicular Torsion/Detorsion-Induced Ischemia-Reperfusion Injury in Rats(Galenos Publ House, 2023) Senturk, Irfan Yildirim; Deger, Muslim Dogan; Aydin, Muhammed Ali; Madendere, Serdar; Kaya, Oktay; Tastekin, Ebru; Aktoz, TevfikObjective: This study demonstrated the protective effects of pioglitazone (Pio) on testicular torsion/detorsion-induced ischemia-reperfusion (I/R) injury.Materials and Methods: A total of 48 male rats were randomly divided into six experimental groups of eight rats each; Control group, I/R group, Pio 3 mg/kg group, I/R treated with Pio 3 mg/kg group, Pio 6 mg/kg group, and I/R treated with Pio 6 mg/kg group. Testicular torsion was induced by twisting the left testis 720 & DEG;C in a clockwise direction (I/R groups). Both ischemia and reperfusion periods were 4 h. Single-dose 3 mg/kg Pio or 6 mg/kg Pio was administered orally two hours before reperfusion (Pio groups). Left orchiectomy was performed at the end of the protocol.Results: In the I/R within-group analysis for mean seminiferous tubule diameter and epithelial lengths, a statistically significant difference was found only in the Pio 6 group (p=0.005; p=0.005). But Pio treatment failed to improve the levels of malondialdehyde and glutathione. Also, it did not cause any change in the non-I/R groups.Conclusion: Considering the findings of Pio, it may be used in emergencies such as torsion and other chronic diseases.Öğe Radikal prostatektomi yapılan hastalarda biyokimyasal progresyonun öngörülmesine yardımcı olabilecek risk gruplarının değerlendirilmesi(Trakya Üniversitesi, 2019) Madendere, Serdar; Kuyumcuoğlu, UğurProstat kanseri dünyada en sık görülen ikinci malignite olup, erkeklerde beşinci en sık ölüm sebebidir. Çalışmamızda radikal prostatektomi uygulanan hastalarda prostat spesifik antijen ölçümü, Gleason skoru, evre, ekstraprostatik yayılım, seminal vezikül invazyonu, cerrahi sınır pozitifliği gibi prognostik faktörlerin biyokimyasal progresyon ile ilişkisini incelemek ve bu şekilde ek tedavi gerekibelecek hastaların belirlenmesinde etkili olabilecek değerleri belirlemek amaçlanmıştır. Mayıs 2007 ile Ağustos 2017 tarihleri arasında Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Üroloji Anabilim Dalı Polikliniği'ne başvuran ve başvuru sonrası yapılan muayene ve tetkiklerinde prostat kanseri saptanarak radikal prostatektomi uygulanan 216 hasta retrospektif olarak değerlendirildi. Postoperatif dönemde biyokimyasal progresyon görülen hastalarda risk faktörleri ayrı ayrı ve karşılaştırmalı olarak değerlendirildi. Çalışmaya alınan tüm hastaların tanısal prostat spesifik antijen değerleri ortalama 12,0±15,29 ng/dl olarak bulunurken, en düşük değer 1 ng/dl, en büyük değer ise 150 ng/dl olarak bulundu. Çalışmaya alınan tüm hastaların cerrahi sonrası prostat spesifik antijen (değerleri ortalama 0,33±1,5 ng/dl olarak bulunurken, en düşük değer 0 ng/dl, en büyük değer de 15,7 ng/dl olarak bulundu. Çalışmaya alınan hastaların %21,8 (n=47)'inde progresyon olduğu, %78,2 (n=169)'inde ise progresyonun olmadığı bulundu. Total Gleason skorunun ?7 olmasının, ?8 olmasına kıyasla sağkalımı istatistiksel anlamlı olarak iyi yönde etkilediği gözlendi (p=0.001). Ekstrakapsüler invazyon olmamasının ekstrakapsüler invazyon varlığına kıyasla sağkalımı istatistiksel anlamlı olarak iyi yönde etkilediği gözlendi (p=0.004). Progresyon varlığına göre istatistiksel olarak karşılaştırılan cerrahi sınır pozitifliğinin progresyon görülen grupta anlamlı derece de daha yüksek olduğu bulundu (p=0,001). Seminal vezikül invazyonu gözlenmeyen hastalarda ortalama sağkalım süresi 94,2 ay (medyan 94,5 ay) iken, seminal vezikül invazyonu gözlenen hastalarda ortalama sağkalım süresi 70,1 ay (medyan 82,5 ay) olarak bulundu. Seminal vezikül invazyonu olmamasının, seminal vezikül invazyonu mevcudiyetine kıyasla sağkalımı istatistiksel anlamlı olarak iyi yönde etkilediği bulundu (p=0.014). Cerrahi tedavi sonrası ölçülen ilk prostat spesifik antijen değerinin <0.2 ng/dl olmasının, ilk prostat spesifik antijen değerinin ?0.2 ng/dl olmasına kıyasla istatistiksel anlamlı olarak sağkalımı iyi yönde etkilediği gözlendi (p<0,001). D'Amico risk sınıflamasına göre progresyon varlıklarının istatistiksel olarak karşılaştırılmasında; progresyon varlığı bakımından gruplar arasında anlamlı fark olduğu görüldü (p=0,005). Çalışmamızda cerrahi sınır pozitifliği, Gleason skoru yüksekliği ve D'Amico sınıflamasına göre yüksek riskin biyokimyasal progresyonla ilişkili olduğu bulunmuştur. Çalışmamızda cerrahi sonrası ölçülen ilk prostat spesifik antijen değerinin, seminal vezikül invazyonu varlığının, ekstrakapsüler invazyon varlığının, cerrahi sınır pozitifliğinin ve Gleason skoru yüksekliğinin sağkalımla ilişkili olduğu saptanmıştır. AnahtarKelimeler: Gleason skoru, prostat spesifik antijen, pozitif cerrahi sınırÖğe Üroloji Polikliniğine Başvuran Kadın Hastaların Üriner İnkontinans Hakkındaki Bilgi Düzeyleri Ve İdrar Kaçırmanın Günlük Hayata Etkileri(2023) Değer, Müslim Doğan; Madendere, Serdar; Kavukoğlu, Övünç; Aktoz, TevfikAmaç: Üriner inkontinans (Üİ), hastaların günlük yaşamını etkileyen ciddi ve çözülmesi gereken bir sorundur. Kadın hastaların Üİ hakkındaki bilgi düzeyini, ne sıklıkla bu sebeple poliklinik başvurusu yaptıklarını, hangi polikliniğe başvurduklarını, hangi tedaviyi aldıklarını, tedaviden yarar görüp görmediklerini, Üİ’nin sosyal hayatlarına olan etkilerini bu çalışma ile göstermeyi amaçladık. Yöntem: Üroloji Polikliniği’ne herhangi bir şikayetle başvuran 18 yaş üstü kadın hastalara anket formları verildi. Anket formunda hastaların idrar kaçırma ile ilgili bilgi düzeyi, şikayet durumu, şikayeti varsa günlük hayatına olan etkisi, poliklinik başvuruları ve nasıl bir tedavi aldıkları sorgulandı. 1 Ocak 2021-31 Temmuz 2022 tarihleri arasında anketleri doldurmaya rıza gösteren hastalar arasından tam olarak yanıtlanmış 260 anket formu değerlendirmeye alındı. Bulgular: Üİ’nin en sık eşlik ettiği başvuru nedenleri sırasıyla, sıkışma (%87,7), noktüri (%82,8) ve dizüri (%53,4) idi. Üİ’nin hastaların en çok sosyal hayatını (%52,4), daha sonra ibadet etmesini etkilediği görüldü (%25,3). Hastaların %83,5’i idrar kaçırması olduğunda üroloji uzmanına gideceğini, %11,2’si ise kadın hastalıkları uzmanına başvuracağını belirtti. İdrar kaçırma hakkında hastaların %39,2’si sağlık çalışanından, %24,2’si internetten bilgi aldığını söyledi. Hayatının herhangi bir zamanında idrar kaçırması olan hastaların %43,2’sinin bir sağlık kuruluşuna başvurduğu görüldü. Sonuç: İdrar kaçırma şikayeti toplumda oldukça yaygın görülmesine ve hastaların sosyal hayatını olumsuz etkilemesine rağmen, birçok hasta şikayetini dile getirmekten çekinmektedir. Hastalar bu konuda doğru bilgiye ulaşmak ve gerekli tedaviyi almak için mutlaka sağlık kuruluşlarına başvurmaları hususunda bilinçlendirilmelidir. Şikayetini belirten hastaların çoğunun tedavilerden fayda sağladığı görülmektedir.