Yazar "İnci, Osman" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 15 / 15
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Atypical renal and gluteal hydatid cysts: Report of two cases(2009) Atakan, İrfan Hüseyin; İnci, Osman; Aktoz, Tevfik; Kaplan, Mustafa; Çelik, Aygül DoğanKist hidatik hastalığı parazitik bir hastalık olup Echinococcus granulosus'un larva formu tarafından oluşturulmaktadır. Kist hidatik hastalığı sıklıkla karaciğer ve akciğerleri etkilemektedir. Böbrek tutulumu nadir olarak görülmekte olup tüm vakaların 2% kadarını oluşturmaktadır. Birinci olgumuz 44 yaşındaki kadın hastada saptanan ve basit böbrek kisti ile uyumlu radyolojik bulgulara sahip bir kist hidatik olgusudur. İkinci olgumuz 27 yaşında 3 yıldır sağ yan ağrısı ve son bir yıldır gluteal bölgede ağrısı olan kadın hasta olup, bilgisayarlı tomografi ile yapılan inceleme sonucu sağ böbrekte 12x12 cm and 5x5 cm boyutlarında iki adet kist saptanmıştır. Aynı zamanda, internal ve eksternal oblik kaslar arasında 5x5 cm boyutlarında ve sağ gluteal bölgede 12x12 cm boyutlarında kist saptanmıştır. Görüntüleme yöntemlerindeki gelişmelere rağmen bazen basit böbrek kisti görünümünde böbrek kist hidatiği olabilir ve aynı zamanda sık görülen bölgeler dışında da kist hidatik saptanabilir.Öğe Bilimsel Yayın Etiği(2015) İnci, OsmanBilim; akademisyenleri güven ilkesi ve sorumluluk bilincine dayalı olarak bilimsel değer ve ilkelere, etiktutum ve davranış standartlarına uygun hareket etme yükümlülüğü altına sokar. Her bireyin değer veonuruna saygı, gerçeği izleme, kusursuzu arayış esastır. Bu bağlamda akademik özgürlük ve özerklik,akademik dürüstlük, sorumluluk ve hesap verebilirlik, başkalarına saygı, temel hakların korunması,liyakat temel değerler arasındadır.Etik olmadan bilim olmaz. Bilimsel yayında akademik değerlerin korunması elzemdir. Biliminsanlarının etik değerlere aykırı davranışlarda bulunmamaları esastır. Bilimsel çalışmanın dürüstyapıldığına, doğru temellere dayandığına, araştırma verilerinin doğru yöntemlerle toplandığına,doğru istatistiklerin kullanıldığına ve sonuçların uygun rapor edildiğine, sonuçların yazılım, sunum vepaylaşımında profesyonel standartlara uyulduğuna inanılır.Bilimsel yayınlarda kural dışı uygulamalar derecelendirilebilir. Bilerek, aldatma amacıgüdenlerle bilgisizlikten ve masumane yapılanlar ayrılmalıdır. Etik kuralların, standartların en ciddiihlali bilimsel suistimaldir . Bunun en ağırı akademik hırsızlık-çalma (plagiarism), başkasının eserinikendi adına geçirmedir. Olmayan veri ve sonuçlar yaratma, uydurma-sahtecilik (fabrication), masabaşında oturup uydurmadır. Bilimsel nedeni olmaksızın veri ve sonuçları değiştirme, nedeni olmaksızınveri atlama, yanıltmacılık-çarpıtma (falsification) üçüncü suistimal olarak kabul edilir (FFP). Bunlarındiğerlerinden en önemli farkı bilerek aldatma niyetidir.Yinelenen yayın, bölerek yayınlama, taraflı yayın, kaynakların taraflı seçilmesi, yazarlık hakkıihlalleri (yazar saklama, armağan yazarlık, onursal yazarlık veya hayali yazarlık, gerekçesiz yazarsıralaması değiştirme vb.), katkı sağlayanlara teşekkür etmeme diğer kural dışı uygulamalardır.Araştırmalarda masum hatalar ve özensizlikler ise kural dışı uygulama dışında değerlendirilir.Bilimsel yayında kural dışılıkların önlenmesinde bilim kurumu yöneticilerine, dergi editörve yayın kurullarına, hakemlere, destek veren kurumlara ve özellikle bilim okur-yazarlarına görevdüşmektedir. Akademik yaşamın başlangıcında bilim etiği eğitimi verilmesi yaşamsal öneme sahiptir.Bilim etiği ilke ve kurallarını bilmeyenler bilimsel araştırma ve yayın yapamaz. Ayrıca kural dışılıkyaptığı belgelenenlere yaptırım uygulanması vaz geçilmezdir.Öğe Bilimsel yayında yazarlık ve yazarlıkta etik sorunlar(2008) İnci, OsmanBilimsel araştırma ve yayın etiği ilkelerinde yaşanan ihlallerin sanıldığından çok daha fazla olduğu bilinmektedir. Bu konuda duyarlılığa sahip birçok kişi ve kurum önlem olarak: açık ve kesin yazılı kuralların belirlenmesini, etik eğitimin zorunlu kılınmasını, bilim insanlarının titizlikle uymaya yemin edecekleri yazılı metinlerin hazırlanmasını istemektedirler. Bilimsel yayınlarda en yaygın etik dışı davranış Yazarlıkta yaşanmaktadır. ABD’de bilim insanları arasında yapılan bir araştırmada (n=3247); hakkı olmayanlara yazarlık verdiklerini bildirenlerin sayısı %10’dur.Bir yayında kimler yazar olmalıdır? Bu soru “Uluslararası Tıp dergileri Editörler Birliği” tarafından şöyle sınıflanmıştır:i. Çalışmanın planlamasına, tasarımına katılma,ii. Verilerin incelemesine ve yorumlarına katılma,iii. Bilimsel yayını hazırlama, önemli oranda düşünsel katkı ve düzeltme yapma,iv. Son biçimini gözden geçirme, yoruma katılma ve onay verme.Yazar olmaya yetmeyen durumlar ise:i. Araştırmanın yapıldığı bölümün sorumlusu olmak,ii. Araştırmanın gerçekleşmesi için maddi katkı sağlamak,iii. Veri toplamasına katkı sağlamak, denetlemek,iv. İstatistiksel değerlendirmeleri yapma,v. Başkalarının çalışmasına sadece yazım aşamasında katkı sağlamadır.Tezden üretilen makalelerde ise tezi yapan birinci isimdir. Tez danışman(lar)ı ikinci, üçüncü isim olabilir. Tez; öğrencisinin fikri değilse ve çalışmanın çoğunu fikri geliştiren (danışman, yönetici) yapmış ise öğrenci ancak ortak yazar olur, araştırma fikrinin sahibi başyazardır.Öğe Burned-out testis tümörü: Olgu sunumu(2008) Kaplan, Mustafa; Aktoz, Tevfik; Alataner, Şemsi; Çaloğlu, Murat; İnci, Osman; Karagöl, Hakan“Burned-out” testis tümörü ender bir antitedir. “Burned-out” kelimesi kendini retroperitoneal bölge, mediasten, supraklavikuler, servikal ve aksiller lenf nodlarına metastaz ile gösteren, kendiliğinden ve tamamen regrese olmuş testis tümörünü ifade etmektedir. Primer ekstragonadal testis tümörlerinden daha farklı bir antite olup daha ender görülür. Patoloji uzmanlarının çoğu metastatik germ hücre tümörlü hastalarda “burned-out” testis tümörü bulguları konusunda çok az bilgiye sahiptir. Burada “burned-out” testis tümörü tanısı konulan 2 olgu sunularak klinik, radyolojik ve histopatolojik özellikleri tartışıldı. Retroperitoneal lenf nodu metastazı olan ve histolojisi germ hücre tümörü gelen, ayrıca testiste kitle ele gelmeyen olgularda “burned-out” testis tümörü akla gelmelidir. Metastazlar tümör histolojisi ve uygun evreye göre tedavi edilmelidir. “Burned-out” tümörü olanlarda persistan testis tümör olasılığı nedeniyle orşiyektomi yapılmalıdır.Öğe A case of urachal malacoplakia that seems like urachal cancer(2015) İnci, Osman; Taştekin, Ebru; Gençhellaç, Hakan; Arabacı, Özcan; İşler, Serap; Atakan, İrfan HüseyinBackground: Urachal masses observed in adults should be considered malignant unless they are confuted. It is very difficult to differentiate between malignant or benign lesions, including especially calcified foci and solid areas. Case Report: Our case was a 63-year-old male patient who was diagnosed as Behçet’s Disease 26 years ago. Upon clinical examination, he was also diagnosed with adenocarcinoma of prostate. He was examined by computerized tomography to define the stage of prostatic adenocarcinoma. The existence of a hypodense multiseptated cystic lesion with irregular margins and solid areas located between anterosuperior of bladder and umbilicus was reported. Hence, the lesion was evaluated as urachal carcinoma and locally advanced prostate cancer by the urooncology council. Resection of the mass, partial cystectomy and pelvic lymphadenectomy were performed as one of the surgical approach options in urachal carcinoma. After pathological examination, the mass was diagnosed as malakoplakia and metastasis of prostate adenocarcinoma was also detected in the right obdurator lymph nodule. In the literature, case reports of urachal malakoplakia are extremely rare. It is also interesting to note the absence of specific clinical symptoms for the urachal mass and the existence of concomitant adenocarcinoma in our case. Conclusion: Malakoplakia can only be diagnosed by pathological examination. Particularly, urachal malakoplakia should also be taken into consideration in the differential diagnosis of lesions which include solid areas and are located in the urachus. Keywords: Michaelis Gutmann bodies, urachal malacoplakia, urachal malacoplakia mimicking cancerÖğe Öğe İnsan Papilloma Virüsü ve Mesane Kanseri İlişkisi(2017) Akdere, Hakan; Taştekin, Ebru; İnci, Osmanİnsan papilloma virüsü (HPV), 170'ten fazla tipi bulunan bir DNA virüsüdür. HPV cinsel bulaşan enfeksiyonlar arasında en yaygın olanıdır ve dünya kanser yükünün %10 kadarının HPV enfeksiyonuna bağlı olduğu sanılmaktadır. Virüsün bazı subgruplarının yaptığı prekanseröz lezyonların invaziv karsinomlara dönüştüğü, serviks, vulva, orofarenks, anüs ve penis kanser etiyolojisindeki yeri bilinmektedir. Anogenital bölgede gözlenen kondilomların üretra, mesane ve üreterde de görüldüğü olgular yayınlanmıştır. Mesane kanseri patogenezindeki yeri ise tartışmalıdır. Yapılan son çalışmalar HPV ile mesane kanseri arasında ilişki olduğunu göstermektedir. Mesanenin skuamöz hücreli karsinomlarının zemininde kondilomların varlığı gösterilmiştir. Bu derlemede literatür eşliğinde HPV-ürotelyal karsinom ve mesanenin skuamöz hücreli karsinomu ilişkisi değerlendirilmeye çalışıldı.Öğe Mesane tümörlerinde insülin benzeri büyüme etkeni-I ekspresyonunnun önemi(2008) Aktoz, Tevfik; Atakan, İrfan Hüseyin; İnci, Osman; Usta, Ufuk; Özbakır, Fikret; Kaplan, Mustafaİnsülin benzeri büyüme etkeni-I peptid yapıda bir hormon olup aşırı ekspresyonunun anormal hücre proliferasyonuna ve malin transformasyona neden olmaktadır. Mesane tümörlerinin malinite potansiyelini gösterebileceği düşünülmektedir. Bu çalışmamızdaki amacımız mesane tümörlü hastalarda tümör dokusunda insulin benzeri büyüme faktörü-I ekspresyonu ile tümör derece, evre ve nüks arasındaki ilişkiyi incelemektir.Çalışmaya 2002-2007 yılları arasında mesane tümörü nedeniyle transüretral rezeksiyon veya radikal sistektomi yapılan 53 hasta alındı. İnsülin benzeri büyüme faktörü-I tayini immünohistokimyasal olarak tümör dokusunda bakıldı. Sonrasında insulin benzeri büyüme faktörü-I ekspresyonu ile tümör derece, evre ve nüks ilişkisini araştırdık.Yaş ortalaması 64.4±11.9 olup hastaların 32’sinin düşük derece, 21’inin yüksek derece; 35’inin yüzeyel, 18’inin de kas invaziv tümörü mevcuttu. Yüzeyel tümörlü 35 hastadan 25’inin ortalama 21.9±8.1 ay takibi vardı. Düşük dereceli tümörler ile yüksek dereceli tümörler arasında IGF-I boyanma derecesi açısından anlamlı fark saptanmadı. Ayrıca yüzeyel tümörlerde IGF-I boyanma derecesi invaziv tümörler ile aynı saptandı. İzlenebilen hastalarda ise nüks ile IGF-I boyanması arasında bir ilişki görülmedi.Mesane tümörü dokusunda insulin benzeri büyüme etkeni-I boyanma derecesinin tümör derece, evre ve nüksü ile belirleyici ilişkisi olmadığı sonucuna vardık.Öğe Penil korporeal venöz kaçakları saptamada renkli Doppler ultrasonografinin teknesyum-99m işaretli eritrosit sintigrafisi ile karşılaştırılması(1997) Pekindil, Gökhan; Sarıkaya, Ali; Atakan, İ. Hüseyin; Alagöl, Bülent; Berkarda, Şakir; İnci, OsmanErektil disfonksiyonlu 19 olguda, renkli Doppler sonografi bulguları, venöz kaçakları saptama açısından teknesyum-99m işaretli eritrosit sintigrafisi ile karşılaştırmıştır. Olguların % 75'inde sonuçlar birbiriyle uyumludur ve arada istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmamıştır. Bu sintigrafik tetkikin venöz kaçakları % 100 saptadığı kabul edildiğinde, renkli Doppler sonografinin duyarlılığı % 75, özgüllüğü % 81'dir. Bu sintigrafi bulguları temelinde, renkli Doppler ultrasonografinin 7 cm/s ve üzerindeki diyastol sonu hız değerleri varlığında venöz kaçakları daha duyarlı saptadığı anlaşılmıştır.Öğe Penis ve prostat metastazı yapan bir böbrek sarkomu(2007) Kaplan, Mustafa; Alıcıoğlu, Banu; Atakan, İrfan Hüseyin; İnci, Osman; Aktoz, Tevfik; Usta, UfukÜriner sistem sarkomları oldukça enderdir. Böbrek sarkomları tüm böbrek malmitelerinin % 1-2'sini oluşturup, hastalığın seyri diğer ürogenital sistem sarkomlarından daha kötüdür. Böbrek sarkomları genellikle metastaz yapma eğiliminde olup sıklıkla akciğer, karaciğer ve lenf nodlarma metastaz yaparlar. Böbrek sarkomlarının penis ve/veya prostat metastazları oldukça enderdir ve varlığı yaygın hastalık göstergesidir. Bu hastalarda sağ kalım süresi oldukça kısa olmaktadır. Eşzamanlı penis ve prostat metastazı yapmış böbrek sarkomu ilk olgu olması dolayısıyla sunulmuştur.Öğe Renal adenokarsinomların bilgisayarlı tomografi ile preoperatif değerlendirilmesi(1997) Pekindil, Gökhan; Kaya, Esat; Atakan, İrfan H.; Alagöl, Bülent; İnci, OsmanÇalışmanın amacı, yaygın kullanılan bir tetkik olarak bilgisayarlı tomografinin (BT) renal adenokarsinomların preoperatif değerlendirmesindeki rolünü belirlemektir. Öpere edilen 32 renal adenokarsinom olgusunda, BT ile perinefrik invazyon, bölgesel lenf nodu tutulumu, renal ven ve vena kava ile çevresel organ invazyonları retrospektif olarak patolojik sonuçlar ile karşılaştırılmıştır. Renal kitleler tüm olgularda BT'de izlenebilmiştir. BT'nin duyarlılığı komşu organ invazyonunda % 60, venöz invazyonda % 77, perinefrik uzanımda % 82 iken, metastatik lenf nodlarını saptamada % 86'dır. BT, renal adenokarsinomların değerlendirmesinde iyi sonuçlar vermesine karşın, günümüzde dinamik, ince kesit ve anjiyo BT tetkikleri göz önünde tutulmalıdır.Öğe Retrokaval (Sirkumkaval) üreter : Olgu sunumu(2001) Kaplan, Mustafa; Atakan, İrfan Hüseyin; Kaya, Esat; Alagöl, Bülent; İnci, OsmanNadir görülen ve hidronefroza neden olmuş bir sağ retrokaval (sirkumkaval) üreter olgusu sunularak tipleri, teşhis ve tedavileri tartışıldı.Öğe Retroperitoneal ganglioneuroma(2009) Aktoz, Tevfik; Kaplan, Mustafa; Usta, Ufuk; Atakan, İrfan Hüseyin; İnci, OsmanNöroblastom, ganglionöroblastom ve ganglionörom sempatik sinir sistemini oluşturan, değişik derecelerde olgunlaşmış, primordial nöral krest hücrelerinden köken alan heterojen bir grup tümördür. Abdominal distansiyon, sol üst kadran ağrısı ve daire şikayetleriyle başvuran 12 yaşındaki erkek hastaya yapılan tetkikler sonucu rastlantısal olarak primer retroperitoneal ganglionörom saptanmıştır.Öğe Sürrenal kitlelerinin değerlendirilmesi ve cerrahi yaklaşım: Trakya Üniversitesi deneyimi - Üroonkoloji(2011) İnci, Osman; Aktoz, Tevfik; Bilir, Ekiz Betül; Atakan, İrfan Hüseyin; Altun, ArmağanAmaç: Bu çalışmada kliniğimizde cerrahi tedavi gören sürrenal kitleli hastalar endokrinolojik ve cerrahi yönden değerlendirilmiş ve sürrenale açık cerrahi yaklaşımları karşılaştırılmıştır. Gereç ve yöntem: Ocak 2003-Ocak 2011 tarihleri arasında adrenal kitle saptanarak Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı ve Endokrinoloji Bilim Dalı tarafından değerlendirilen ve cerrahi girişim uygulanan 31 hasta retrospektif olarak incelendi. Hastaların 10’u (%32.3) erkek, 21’i (%67.7) kadın, yaş ortalaması 47.2 (dağılım 16-74) idi. Olguların 9’unda (%29) sağ ve 22’sinde (%71) sol sürrenalde kitle saptandı. Bunlardan 17 (%54.8) hastaya açık retroperitoneal, 14 (%45.2) hastaya açık transperitoneal (Chevron) insizyonu ile cerrahi girişim uygulandı. Bulgular: Olgulardan 15’i fonksiyonel idi. Fonksiyonel olguların 9’u Cushing sendromu, 3’ü feokromasitoma, 3’ü aldosteron üreten adrenal adenom idi. Olgulardan 16’sının preoperatif endokrinolojik değerlendirilmeleri sonucunda kitlelerin hormon üretmedikleri ve fonksiyonel olmadıkları görüldü. Sonuç: Adrenal kitleler, cerrahi tedavi öncesi mutlaka endokrinolojik olarak değerlendirilmeli ve ameliyat öncesi gerekli endokrin hazırlıklar tamamlanmalıdır. Özellikle hormon aktif olguların endokrinopati açısından preoperatif, peroperatif ve postoperatif hazırlanması çok önemlidir. Cerrahi başarı multidisipliner çalışma ile doğru orantılıdır.Öğe Üriner taşların kültür ve biokimyasal yapıları arasındaki ilişki ve enfekte taşların üriner enfeksiyondaki rolü(Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi, 1984) İnci, Osman;…