Karaciğer solid lezyonlarının malign-benign ayırımında difüzyon ağırlıklı manyetik rezonans görüntülemenin tanıya katkısının değerlendirilmesi

Yükleniyor...
Küçük Resim

Tarih

2011

Dergi Başlığı

Dergi ISSN

Cilt Başlığı

Yayıncı

Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi

Erişim Hakkı

info:eu-repo/semantics/openAccess

Özet

Bu çalışmada karaciğerde kullanımına dair sınırlı sayıda veri bulunan difüzyon ağırlıklı manyetik rezonans görüntülemenin karaciğer solid lezyonlarında benign-malign ayırımında yararlılığını radyolojik ve bir kısmı histopatolojik tanılı 74 olguda toplamda 37 benign ve 92 malign lezyon üzerinden retrospektif olarak değerlendirmeye çalıştık. Düşük b değerinde (b=50) lezyon görünürlüğü T2AS sekanslara göre daha yüksek bulunmuş olup özellikle nefrojenik sistemik fibrozis riski nedeniyle kontrast madde verilemeyecek hastalarda rutin görüntülemede kullanımı yararlıdır. Ancak kantitatif olarak görünen difüzyon değerlerinin ölçümleri ile lezyon karakterize etmede (benign-malign ayırımında) başarılı bulunmamıştır. Yüksek b değerinde (b=500 ve b=1000) ise lezyon görünürlüğü ve görüntü kalitesi özellikle b=1000 de düşük izlenmekle birlikte lezyon karakterizasyonunda başarılı bulunmuştur: hemanjiom-malign lezyon, metastaz-primer malign karaciğer lezyonlarını ayırt etmede özellikle b=1000 değerinde daha başarılı olak üzere yüksek sensitivite ve spesifite ile yararlıdır. Benign hepatosellüler lezyonlar (fokal nodüler hiperplazi, adenom) ile malign lezyonlarının görünen difüzyon değerleri arasında bir çok çalışmad örtüşme saptansa da bizim çalışmamızda benign-malign ayırımının ötesinde metastaz-primer karaciğer malign lezyonları arasında dahi görünen difüzyon değerlerinde istatistiksel anlamlı fark saptanması gibi nedenlerle DAG nin halen benign hepatosellüler lezyonlar ve malign lezyonların ayırt edilmesinde ciddi bir potansiyeli olduğunu düşündürmektedir. Bu konuda yüksek b=500 değerinin daha üzerinde (b=1000 gibi) difüzyon ağırlıklı görüntüleme ile daha çok veri elde edilmesi gerekmektedir. Nefrojenik sistemik fibrozis riski veya diğer nedenlerle kontrast madde verilemeyecek hastalar başta olmak üzere tüm karaciğere yönelik manyetik rezoans tetkiklerinde özellikle tedavi öncesi malignitelerin ilk tanısında başta olmak üzere, intravenöz kontrast uygulamasına gerek olmadan lezyon karakterizasyonuna yardımcı olması için yüksek b değerlerinde (özellikle b=1000'de), lezyon saptama açısından da düşük b değerinde difüzyon ağırlıklı görüntülemeler rutin konvansiyonel sekanslara eklenmelidir.
Abstract
In the literature limited data exist on the usage of the diffusion weighted magnetic resonance imaging on the liver. In this study we tried to evaluate the contribution of the diffusion weighted magnetic resonance imaging to the differantial diagnosis of the benign and malign solid liver masses by retrospectively analysing the histopatologically and/or radiologically diagnosed 37 benign and 92 malign lesions in 74 patients. At low b value (b=50) the lesion visibility observed as better with diffusion weighted imaging compared to the T2 weighted sequences; so diffusion weighted imaging with low b values is useful for lesion detection. But with the low b value (b=50) the diffusion weighted imaging is not found successful in the lesion characterization quantitatively by using ADC values. Although the lesion visibility and the quality of the trace images decreases with high b values (b=500 ve b=1000) especially with b=1000, the high b values especially b=1000 was found successful in the lesion characterization by using ADC values: hemangiomas-malign lesions and metastasis-primary malign liver lesions were differantiated successfully from each other with high sensitivity and spesifity by using certain cut-off ADC values. Even though in some studies some overlap existed between the ADC values of the benign hepatosellular lesions (focal nodular hyperplasia and hepatic adenoma) and malign lesions, in our study beyond hemangiomas-malign lesion groups even between malign lesions namely between metastasis and primary malign liver lesions had statistically significant difference in ADC values. Also in our study and in most of the other studies metastasis had the lowest ADC values. So these data make us to think that diffusion weighted imaging still has high potential to discriminate benign hepatocellular lesions and malign lesions; and more studies are necessary (especially with high b values (e.g. b=1000)) in which only the malign lesions that had not yet been treated with chemo and radiothrapy at the time of the imaging and in which the larger hepatocelluler benign lesion goups included. In patients that can not be given intravenous contrast media especially due to the risk of nephrogenic systemic fibrosis, difusion weighted imaging should be added to all routine upper abdomen magnetic resonance imaging, with high b values (e.g. b=1000) to help the lesion charactherization especially for the first diagnosis of malign lesions before the application of radio or chemotherapy and with low b values for the lesion detection. Key words: liver diffusion weighted MRI, ADC, liver lesions, benign-malign differantiation, differential diagnosis

Açıklama

Tıpta Uzmanlık Tezi

Anahtar Kelimeler

Karaciğer Difüzyon Ağırlıklı MRG, ADC, Karaciğer Lezyonları, Benign-Malign Ayırımı, Ayırıcı Tanı, Liver Diffusion Weighted MRI, ADC, Liver Lesions, Benign-Malign Differantiation, Differential Diagnosis

Kaynak

WoS Q Değeri

Scopus Q Değeri

Cilt

Sayı

Künye