Makale Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 17 / 17
  • Öğe
    Power Series Solution of Non-Linear First Order Differential Equation Systems
    (Trakya Üniversitesi, 2005) Güzel, Nuran; Bayram, Mustafa
    Bu makalede, lineer olmayan adi diferansiyel denklemlerin çözümü için kuvvet serisini kullandık. Nümerik yoldan elde edilen sonuçlarla, teorik yoldan elde edilen sonuçlar karşılaştırıldı ve lineer olmayan differansiyel denklem sistemlerinde metodun etkinliğini göstermek için örnekler verildi. Nümerik hesap-lamalarda MAPLE bilgisayar cebiri sistemleri kullanıldı (FRANK, 1996).
  • Öğe
    A severe complication of accidental epidural administration of glutaraldehyde
    (2009) Çolak, Alkin; Ege, Turan; Arar, Cavidan; Yüksel, Volkan; Duran, Enver
    Epidural anestezi altında sol femoropopliteal bypass uygulanan hastaya ameliyat sonrası altıncı saatte epidural kateter yoluyla kazara 3 ml %3 glutaraldehid solüsyonu uygulandı. Glutaraldehid uygulamasını takiben hastada hipotansiyon, taşikardi, bulantı ve kusma gibi sistemik semptomlara ek olarak parapleji gelişti. Bir yıllık medikal tedavi ve rehabilitasyon programı sonunda nörolojik semptomlarda iyileşme olmadı.
  • Öğe
    The influence of alpha-tocopherol on cytokine levels and gastric intramucosal ph in severe sepsis
    (2008) Memiş, Dilek; Eskiocak, Sevgi; Bayrak, Fatma; Batmaz, Emrah
    Amaç: Ağır sepsis gelişen olgularda alfa-tokoferol’ün sitokin düzeylerine ve gastrik intramukozal pH üzerine etkisi araştırıldı. Hastalar ve Yöntemler: Çalışmada ağır sepisli 40 hasta rastgele iki gruba ayrıldı. Grup I’deki (n=20) olgulara üç gün 600 mg alfa tokoferol intramusküler, grup II’deki (n=20) olgulara aynı volümde serum fizyolojik uygulandı. Her iki grupta hemodinamik parametreler, glutatyon, katalaz düzeyleri, nazofarengeal vücut ısısı, arteryel kan gazı değişiklikleri, plazma sitokin düzeyleri (interlökin 1? ve 6), biyokimyasal parametreler ve intramukozal pH, yoğun bakım ünitesinde ve mekanik ventilatöre bağlı kalış süresi ve mortalite oranı kaydedildi. Bütün ölçümler başlangıç (çalışmaya başlamadan 15 dakika önce) ve alfa-tokoferol verildikten 24, 48, 72 ve 96 saat sonra yapıldı. Bulgular: İki grup arasında ölçülen parametrelerin hiçbirinde anlamlı fark saptanmadı (p>0.05). Sonuç: Ağır sepsisli olgularda üç gün süreyle verilen 600 mg alfa-tokoferol’ün hemodinamik ve biyokimyasal parametreler, gastrik intramukozal pH veya sitokin düzeylerine veya hasta prognozu üzerine herhangi bir etkisini saptamadık.
  • Öğe
    Propofol-lidokain karışımı ile anestezi indüksiyonunda yağ embolisi gelişimi: Olgu sunumu
    (2008) Şahin, Sevtap Hekimoğlu; Memiş, Dilek; Çolak, Alkin
    Yağ embolisi sendromu travmatik, cerrahi ve travma dışı olayları takiben tanımlanmıştır. Uzun kemik kırıkları bu sendromun en olası nedenidir. Yağ embolisine bağlı klinik tablo sıklıkla belirgin olmayabilir. Belirtiler değişiklik gösterdiğinden ve rutin laboratuvar ve radyografik tanı yöntemi olmadığından tanı konması zordur. Propofol, anestezi indüksiyonu ve idamesinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Propofole lidokain eklenmesiyle, yağ damlacıkları birleşerek ayrı tabaka meydana getirebilmektedir. Propofol-lidokain karışımının yağ embolisi oluşturma riski, kombinasyonun hazırlanması ve verilmesi arasındaki süreye ve lidokain dozuna bağlıdır. Bu yazıda, trafik kazası sonrası alt ekstremite kırığı nedeniyle uygulanan genel anestezi indüksiyonunda yağ embolisi gelişen bir olgu sunuldu. Yağ embolisinin propofol-lidokain karışımına bağlı olduğu düşünüldü. Yağ embolisi tanısı, klinik değişiklikler, radyolojik ve laboratuvar bulgularının yanı sıra gelişen arteryel hipoksemiye neden olabilecek başka bozuklukların olmaması ile kondu.
  • Öğe
    Komplikasyonsuz internal juguler venöz kateterizasyon sonrası gelişen Horner sendromu: Olgu sunumu
    (2008) Şahin, Sevtap Hekimoğlu; Kaya, Gaye; Koyuncu, Onur; Pamukçu, Zafer
    Perkütan internal juguler ven kateterizasyonu, santral venöz kateterizasyon uygulamalarında oldukça yaygın kullanılmaktadır. Santral venöz kateterizasyon uygulamaları sırasında nadir bir komplikasyon olarak Horner sendromu gelişebilir. Bu yazıda sağ internal juguler ven kateterizasyonundan bir gün sonra miyozis, pitozis ve anizokorinin eşlik ettiği Horner sendromu gelişen 47 yaşında kadın hasta sunuldu. Bir hafta sonra, hastanın klinik bulguları düzeldi.
  • Öğe
    Trakeal stenoz sonrası trakea rezeksiyonu: Olgu sunumu
    (2008) İnal, Mehmet Turan; Şahin, Sevtap Hekimoğlu; Kaya, Gaye; Günday, Işıl
    Hava yolu hasarı, endotrakeal entübasyon veya trakeostomi sonrası görülebilir ve hastada ciddi solunum sıkıntısına neden olabilir. Bu yazıda trakeostomi açılması sonrası ciddi hava yolu darlığı gelişen olguda trakeal rezeksiyon esnasındaki anestezi yönetimi anlatıldı.
  • Öğe
    Kist hidatik ameliyatı esnasında gelişen alerjik reaksiyon: Olgu sunumu
    (2008) İnal, Mehmet Turan; Memiş, Dilek; Akın, Fatih; Sezer, Y. Atakan
    Kist hidatik, echinococcus granulosus ve echinococcus alveolaris tarafından oluşturulan paraziter bir enfeksiyondur. Bu enfeksiyon kist oluşumu ile karakterize olup, kistler en sık olarak karaciğerde yerleşmektedirler. Kistlere yönelik cerrahi tedavi sırasında kistler rüptüre olabilir ve alerjik reaksiyonlar gelişebilir. Bu olgu sunumunda karaciğerde kist hidatik nedeniyle ameliyat edilen hastada gelişen ürtikerle karakterize alerjik reaksiyon gelişmesi sunulmuştur.
  • Öğe
    Sezaryen ameliyatı sonrası pulmoner emboli
    (2007) Şahin, Sevtap Hakimoğlu; Memiş, Dilek; Şeker, Şermin; Sarıtabak, Özlem; Yandım, Tarık
    Gebelik tromboembolik komplikasyonların arttığı fizyolojik bir süreçtir. Otuz sekiz haftalık gebeliği takiben yapılan elektif sezaryen ameliyatı sonrası üçüncü saatte solunum sıkıntısı ve taflipne gelişen 36 yaşındaki hasta, toraks tomografisi ile pulmoner emboli tanısı konarak yoğun bakım ünitesine alındı. Hastaya traneksamik asid infüzyonu başlandı. Ekokardiyografide septal paradoks hareket ve sağ atriyumda inferior duvara yapışık 4x1 cm çapında hiperekojen mobil kitle izlendi. Hastanın solunum sıkıntısında artış ve hemodinamisinde bozulma oluştuğu için trombolitik infüzyon tedavisi başlandı, ancak ameliyat yerinden ve vagenden aktif kanama başlaması üzerine infüzyon durduruldu. Eritrosit süspansiyonu, taze kan, trombosit süspansiyonu ve taze donmuş plazma ile kanama kontrol altına alındı. Ekokardiyografide sağ atriyumda belirlenen trombüsün erimiş olduğu görülerek hasta dördüncü gün kadın hastalıkları doğum servisine çıkarıldı.
  • Öğe
    Yüksek kardiyak riskli hastada sürekli spinal anestezi uygulaması: Olgu sunumu
    (2007) Çolak, Alkin; İnal, Mehmet Turan; Arar, Cavidan; Oğuzhan, Nihal; Pamukçu, Zafer
    Alt ekstremite cerrahisi anestezisinde, genel anesteziden çok rejyonel yöntemler tercih edilmektedir. Özellikle yaşlı ve yüksek kardiyak riskli hastalarda hemodinamik stabiliteyi koruyarak yeterli anestezi sağlanması temel amaçtır. Acil sağ diz üstü amputasyon planlanan 63 yaşındaki kadın hasta, altı gün önce ST yükselmesiz miyokard infarktüsü (Mİ) tanısı konularak tedavi edilmişti. Olgunun 15 yıldır tip 2 diabetes mellitusu, 10 yıldır hipertansiyonu vardı. İki yıl önce iki damar baypas ile mitral annuloplasti ve iki ay önce sağ diz altı amputasyon uygulanmıştı. Sağ lateral pozisyonda, L3-4 intervertebral aralıktan kateter içinden iğne tekniği ile intratekal kateter yerleştirildi. Serbest BOS akışı görüldükten sonra 2.5 mg %0.5'lik bupivakain uygulandı. Yeterli duyusal blok seviyesi sağlanana kadar her beş dakikada bir tekrarlanan 2.5 mg'lık dozlarla toplam 7.5 mg %0.5 bupivakain uygulanarak anestezi sağlandı. Duyusal blok T10 seviyesine ulaştıktan sonra sırtüstü pozisyon verildi. Ameliyat süresince hemodinamik olarak stabil seyreden olguya kateterden ek ilaç uygulanmadı ve bir saatlik ameliyat sonunda spinal kateteri çıkarılarak servise gönderildi. Sonuç olarak, özellikle yaşlı ve kardiyak riski yüksek olgularda alt ekstremite ameliyatları için sürekli spinal anestezi tekniğinin uygun bir anestezi seçeneği olarak kullanılması gerektiğini düşünmekteyiz
  • Öğe
    Nazogastrik tüp ile beslenme sırasında gelişen duodenal nekroz: Olgu sunumu
    (2007) Memiş, Dilek; Şahin, Dilek Hekimoğlu; Sezer, Atakan
    Akut solunum sıkıntısı sendromu tanısıyla yoğun bakım ünitesinde yatan 45 yaşlarndaki erkek hastada, nazogastrik tüp ile beslenme esnasında geli şen duodenal nekroz olgusu literatür eşliğinde sunuldu. Olaysız geçen birkaç günden sonra, abdominal distansiyon gelişti, laparotomi yapılıp, duodenal nekroz olduğu saptandı. Bağırsaklarda tı kanıklık veya mezenterik damar hasarı yoktu. Hastaya sedasyon sağlamak için verilen yüksek dozda fentanil, midazolam ve inotropik ajan olan dopamin infüzyonu, mukozal perfüzyonun hasarlanması ile gelişen nekrozda büyük katkı faktörü olarak suçlanabilir.
  • Öğe
    Ağır sepsis tedavisinde prebiyotik solüsyonların etkisi
    (2007) Memiş, Dilek; Yelken, Birgül; Şahin, Sevtap Hekimoğlu; Vatan, İlke; Yardım, Tarık
    Randomize, ileriye dönük ve çift kör bu çalışmada, enteral yolla verilen oligofrüktoz ve inülin içeren prebiyotik preparatin, ağır sepsisli yoğun bakım olgularında, üst gastrointestinal kolonizasyon ve sistemik enflamasyon üzerine etkileri araştırıldı. Hastalar ve Yöntemler: Yoğun bakım ünitesinde toplam 50 hastaya randomize olarak prebiyotik (grup 1, n=25) [Prebiyotik preparasyonu prebiyotik lif inülinoligofrüktoz içermektedir (0.8 g/100 mL, A, D3, E vitaminleri)] veya plasebo (grup 2, n=25) verildi. Gastrointestinal bariyer fonksiyonu, birinci ve sekizinci günlerdeki nazogastrik aspirat kültürü ile değerlendirildi. Tüm septik komplikasyonlar, akut fizyoloji ve kronik sağlık II skoru (APACHE II), ventilasyon süreleri, gastrointestinal kültür sonuçları, biyokimyasal değerler, C-reaktif protein (CRP) ve mortalite oranları kaydedildi. Bulgular: Gruplar aras›nda yaş, cinsiyet, APACHE II skorları, CRP, ventilasyon süreleri bakımından farklı lık saptanmadı. Gastrointestinal kültür, septik komplikasyonlar veya mortalite açısından gruplar arasında anlamlı farklılık yoktu. Sonuç: Prebiyotik solüsyonunun, ağır sepsisli yoğun bakım hastalarında kullanılmasının, gastrik kolonizasyon, gastrointestinal permeabilite, sistemik enflamatuvar yanıt ve morbidite üzerine etkisi olmadığı saptandı.
  • Öğe
    Off-pump koroner baypas sonuçlarının değerlendirilmesi: Edirne deneyimi
    (2006) Duran, Enver; Sunar, Hasan; Ege, Turan; Canbaz, Suat; Çıkırıkçıoğlu, Mustafa; Arar, Cavidan; Çakır, Habib
    Amaç: Çalışan kalpte koroner baypas (off-pump) tekniğiyle ameliyat edilen olguların orta dönem sonuçları değerlendirildi. Çalışma Planı: Bu retrospektif çalışmaya 1999-2003 yılları arasında off-pump baypas yapılan 60 olgu (45 erkek, 15 kadın; ort. yaş 62±9.1; dağılım 42-78) alındı. Ameliyatlar aynı cerrah tarafından gerçekleştirildi. Hasta verileri ameliyat ve yoğun bakım kayıtları taranarak elde edildi. Dosyalardaki adres veya telefon numaralarından hastalara ulaşılarak son durumları öğrenildi. Ortalama takip süresi 23.3±14.9 ay (dağılım 1.1-59.4 ay) idi. Bulgular: Hiçbir hastada ameliyat anında miyokard infarktüsü görülmedi. Ameliyat sonrası erken dönemde hiçbir hasta kaybedilmedi, geç dönem mortalite dört hastada (%6.7) görüldü. Beş yıllık sağkalım Kaplan-Meier yaşam analizine göre %66 bulundu. Sonuç: Bulgularımız, çalışan kalpte koroner baypas ameliyatının güvenli ve rahat uygulanabilir bir teknik olduğu yönündedir.
  • Öğe
    Geriyatrik hastalarda sevofluran ve isofluranın derlenme kriterleri üzerine etkilerinin karşılaştırılması
    (2005) Arar, Cavidan; Kaya, Gaye; Karamanlıoğlu, Beyhan; Alagöl, Ayşin; Özden, Ayça; Pamukçu, Zafer
    Amaç: Bu çalışmada, geriyatrik hastalarda volatil anesteziklerden sevofluran ve isofluranın derlenme kriterleri üzerine etkileri karşılaştırıldı. Çalışma Planı: Elektif ürolojik ve jinekolojik cerrahi girişim planlanan ASA I-II grubundan 65 yaş ve üzeri 40 hasta rastgele eşit sayıda iki gruba ayrıldı. Tüm olguların premedikasyonu intramusküler 0.06 mgkg-1 midazolam, anestezi indüksiyonu intravenöz 1.5 mgkg-1 propofol, 0.6 mgkg-1 atrakuryum besilat ve 500 ?g alfentanil ile gerçekleştirildi. Anestezi idamesi grup I’de 1 MAC isofluran, grup II’de 1 MAC sevofluran ve gerektikçe intravenöz 0.1 mgkg-1 atrakurium ile sürdürüldü. Ameliyat sonunda her iki grupta da derlenme kriterleri olarak belirlenen spontan göz açma, ekstübasyon, sözel yanıt ve oryantasyon süreleri kaydedildi. Bulgular: Sevofluran grubunda, isofluran grubuna göre spontan göz açma (p=0.0002), ekstübasyon (p=0.0002), sözel yanıt (p=0.0001) ve oryantasyon (p=0.0001) süreleri anlamlı derecede kısa bulundu. Sonuç: Geriyatrik olgularda sevofluranın derlenme kriterleri açısından isoflurana göre daha avantajlı olduğu kanısına varıldı.
  • Öğe
    Sırtüstü ve yüzüstü pozizyonda uygulanan total intravenöz anestezi ve inhalasyon anestezisinin intraabdominal basınç üzerine etkisi
    (2005) Memiş, Dilek; Turan, Alparslan; Karamanlıoğlu, Beyhan; Emet, Sayım; Pamukçu, Zafer
    Amaç: Sırtüstü ve yüzüstü pozisyonları verilerek ameliyat edilen olgularda, total intravenöz anestezi ve inhalasyonda sevofluran anestezisinin intraabdominal basınç, kardiyovasküler ve solunum sistemlerine etkileri karşılaştırıldı. Çalışma Planı: Çalışmaya, lomber diskektomi ameliyatı geçirecek ASA I-II 30 olgu (17 erkek, 13 kadın; ort. yaş 50; dağılım 35-70) total intravenöz anestezi (grup I, n=15) ve sevofluran anestezisi (grup II, n=15) uygulanmak üzere rastgele iki gruba ayrıldı. Grup I’de, intravenöz olarak uygulanan alfentanil ve propofol ile sağlanan indüksiyondan sonra entübasyon atrakuryum ile gerçekleştirildi. Anestezinin idamesinde ise alfentanil ve 10 dakikalık sürelerle azalan dozlarda propofol infüzyon şeklinde kullanıldı. Grup II’de, intravenöz propofol ile sağlanan indüksiyondan sonra atrakuryum ile entübasyon gerçekleştirildi. Anestezi sürekliliği sevofluran ile sağlandı. Olguların sırtüstü pozisyonda anestezi indüksiyonundan önce ve hemen sonra; yüzüstü pozisyonuna çevrildikten hemen sonra, ameliyat boyunca her 30 dakikada bir ve sırtüstü pozisyonda ekstübasyondan hemen sonra intraabdominal basınç, arter basıncı, kalp atım hızı, periferik oksijen satürasyonu, endtidal CO2 basıncı ölçülerek kaydedildi. Bulgular: İki grup arasında bütün ölçüm zamanlarında, intraabdominal basınç, hemodinamik ve solunum parametre değerleri arasında anlamlı farklılık bulunmadı. Sonuç: Her iki pozisyonda uygulanan total intravenöz anestezi ve sevofluran anestezisinin, intraabdominal basınç ile hemodinamik ve solunum parametrelerinde değişiklik oluşturmadığı belirlendi.
  • Öğe
    Sugammadex Use in a Patient with Wolff-Parkinson-White (WPW) Syndrome
    (2015) Şahin, Sevtap Hekimoğlu; Öztekin, İlhan; Kuzucuoğlu, Aytuna; Aslanoğlu, Ayça
    Background: Wolff-Parkinson-White (WPW) syndrome is a disease associated with episodes of supra- ventricular tachycardia and ventricular pre-excitation or atrial fibrillation. WPW is characterized by an aber- rant electrical conduction pathway between atria and ventricles. Case Report: The major anesthetic problem connected with WPW syndrome is the risk of tachyarrhythmias due to accessory pathway. Therefore, it has been pro- posed that the aim of anesthetic management should be the avoidance of tachyarrhythmia and sympathetic stimulation. Sugammadex was administered as a neu- romuscular reversal agent in this case. To our knowl- edge, this is the first case report of sugammadex use in a patient with WPW. This report presents a case of general anesthesia management in a patient with WPW syndrome. Conclusion: We think that it is appropriate to use su- gammadex to reverse rocuronium for the prevention of sudden hemodynamic changes in patients with WPW who underwent general anesthesia.
  • Öğe
    Can Awake Thoracoscopy Procedure be Performed with the Help of Thoracic Paravertebral Anesthesia?
    (IBN SINA TRUST, 2018) Yanik, Fazli; Karamustafaoglu, Yekta Altemur; Copuruoglu, Elif; Sagiroglu, Gonul
    Aim: The aim of this study was to present our experience with 11 patients who were spontaneously breathing with Awake Video Thoracoscopy (AVATS) procedure with the help of TPB because of rareness in the literature. Materials and Methods: Between December 2015 and December 2017, a total of 125 VATS cases were performed; 11 cases underwent VATS operation with the help of TPB; age, gender, operation performed, duration of operation, time of onset of mobilization-oral intake, duration of hospital stay, Visual Analogue Scale (VAS) scores were evaluated retrospectively. Results: All cases were treated with uniportal AVATS procedure with the help of TPB. The mean age was 40,3 +/- 17,4 years (range 18-64 years), nine (82%) of the pateints were male and two (18%) were female. Operation procedures included wedge resection in eight (73 %) patients (six of them for pneumothorax, two of them for diagnosis), in three (27%) patients pleural biopsy (one of them used talc pleurodesis). There were no perioperative events. The mean operation time was 27,7 +/- 6,4 minutes (range, 20-40 min) and the mean anesthesia time was 25 +/- 3,8 minutes (range 20-30 min). The mean time of mobilizitation, oral intake opening time and length of hospital stay was 1,1 +/- 0,4 hours (1-2 hours), 3,5 +/- 0,5 hours (3-4 hours), 2,6 +/- 0,5 days (2-3 days), respectively. Conclusion: Awake Video Asssited Thoracoscopic Surgery with the help of TPB has less side effects and less complication risks than other awake procedures with the help of other regional anesthesia techniques. We conclude that; although AVATS with the help of TPB has some minor complications, it has advantages such as early discharge, early mobilization and early oral intake, low pain levels in well-selected patient groups.
  • Öğe
    A Case Report of Tongue Edema due to Laryngeal Mask with Introducer
    (AVES, 2018) Daskaya, Hayrettin; Ciftci, Taner; Idin, Kadir; Gul, Kursat; Topuz, Ufuk; Olculu, Hakki
    Airway management using a laryngeal mask is an especially preferred noninvasive technique because of its achievement of hemodynamic stability and ease of application in surgeries that have short surgery time and do not require specific positions such as the prone position. Although it is easily performed, serious complications may manifest rarely because of lack of experience and inappropriate choice of instrumentation. In this case report, clinical management and treatment options of tongue edema that developed because of the forgotten introducer in laryngeal mask application are presented.