Yazar "Soyal, Hasan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 1 / 1
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Topkapı Sarayı’nda sur-i sultan(Trakya Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2021) Soyal, Hasan; Özgüven , BurcuGünümüzdeki İstanbul (Tarihi Yarımada) surları, inşa edildikleri dönemlerden bu yana çeşitli onarımlar ve değişiklikler geçirmiştir. Genellikle Theodosius Surları olarak anılmakla birlikte, kentin Osmanlı öncesi tarihsel evrimi içerisinde; Byzantion Surları, Septimius Severus Surları, Constantinius Surları ve Theodosius Surları olarak bilinen çeşitli surlar inşa edilmiştir. Bu surlar; kara surları, deniz surları (Marmara ve Haliç surları) ve Saray-ı Hümayun’u çevreleyen Sur-u Sultani olarak gruplandırılabilmektedir. Sultan II.Mehmed, fetihten sonra ilk olarak günümüzde İstanbul Üniversitesi Beyazıt Kampüsü’nün yer aldığı alanda bulunan Eski Saray’da (Saray-ı Atik) ikamet etmiştir. Kısa süre sonra tarihi kentin ilk yerleşim yeri olan birinci (Akropol) tepesi üzerinde, merkezden uzak, sakin ve savunması daha kolay olan bugün Topkapı Sarayı olarak bilinen Saray-ı Hümayun’u inşa ettirmeye başlamıştır. Saray, bu tepenin sırtlarında ve düzlüğünde olacak şekilde çeşitli bahçe ve köşkleriyle birlikte iç içe geçen avlu sistemleriyle Sarayburnu mevkiinde kurulmuştur. Başlangıçta saray ahalisinin ikametinden çok devlet işlerinin yürütülmesi ve hazinelerin saklanması amacıyla yapıldığından etrafı da her türlü saldırıyı önleyecek ve özellikle de isyan gibi iç tehlikelerden koruyacak olan surlarla çevrilmiştir. Fatih’in inşasını başlattığı Yeni Saray’ın etrafını sınırlandırarak bütünüyle çevreleyen bu surlar, Marmara tarafındaki Otluk Kapısı’ndan (Ahır Kapı) Haliç tarafındaki Yalı Köşkü Kapısı’na kadar uzanan kara surları ile bu iki nokta arasını Haliç ve Marmara kıyıları boyunca kesintisiz bir şekilde çevreleyen, fetih öncesi mevcut olan, deniz surlarından oluşan Sur-i Sultani’dir. Sur-i Sultani bazı kaynaklarda, sadece deniz surlarının iki ucunu birleştiren Osmanlı duvarı (sadece kara suru) için kullanılan bir tabir olmuş, bazı kaynaklarda da V tüm saray alanının etrafını çeviren kara ve deniz surlarını da kapsayacak şekilde kullanılmıştır. Sur-i Sultani’nin deniz surları, Haliç kıyısındaki Yalı Köşkü Kapısı ile Marmara kıyısındaki Ahırkapı mevkiinde Fatih’in kara suru ile birleştiği noktaya kadar olan ve yaklaşık 2,2 km uzunluğunda, çeşitli dönemlerde inşa edilmiş Bizans yapıları ve Osmanlı dönemi sahil köşkleri ile kesintisiz bir şekilde uzanmaktadır. Sur-i Sultani’nin kara surları da Ahırkapı yakınındaki yarı Bizans yarı Osmanlı yapımı bir burç ile kıyıyı terk ederek İshak Paşa yokuşundan tepeye doğru çıkmakta ve Bab-ı Hümayun'dan sonra Soğuk Çeşme yokuşundan aşağı doğru inerek Bab-ı Ali Kapısı’nın karşısında yer alan Alay Köşkü’nde köşe noktası oluşturarak Salkım Söğüt Sokak istikametinde doğrusal biçiminde sahile uzanmakta ve toplamda 4 köşede kırılma yaparak 5 doğrusal sur bölümü ile yaklaşık 1,4 km uzunluğu sahip olarak Yalı Köşkü yakınında Haliç suruna dik olarak bağlanmaktadır. 19. yy sonlarına kadar sürekliliğini koruyabilen Sur-i Sultani, Endüstri Devrimi sonrasında dünyadaki değişmelere paralel olarak gelişen demiryolu ulaşım ağlarının, Tarihi Yarımada içerisinde sahil kıyılarına paralel uzanan bir güzergâh ile inşa edilmiş olması ve bu hattın da sur içinde çeşitli noktalarda mevcut surlar ile çakışması sonucunda büyük ölçüde tahribat ve yıkımlar yaşamıştır. Bu tahribatlar sonucunda, Sur-i Sultani’nin kara ve Marmara deniz surlarında kısmi olarak gerçekleşen yıkımlar, Haliç deniz surlarında bütününü kapsayarak, Sepetçiler Kasrı dışındaki tüm yapıların ve surların yok olmasına sebep olmuştur. Sonuç olarak, tez kapsamında Sur-i Sultani tanımlanmış, Tarihi Yarımada içerisindeki konumu, İstanbul surları ile olan etkileşimi, inşa süreci, mimari özellikleri ve tahribat süreci ayrıntılı olarak incelenmiş olup söz konusu sur hattının ne amaçla inşa edildiği ve işlevlerinin neler olabileceği sorularına cevaplar aranmıştır.