Yazar "Salt, Ömer" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 11 / 11
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 112 Acil Sağlık Personelinin Elektrokardiyografi Hakkındaki Bilgi Tutum ve Davranışlarının Saptanması(2020) Özışık, Ozan; Sayhan, Mustafa Burak; Salt, ÖmerAmaç: Acil kardiyak hastalıkların tedavisinde en önemli faktörlerden biri erken tanıdır. Bu kapsamda, acil sağlık perso-nelinin tanıdaki en önemli yardımcısı ise elektrokardiyografidir (EKG). Sağlık personelinin elektrokardiyografi konusunda yeterli deneyim ve bilgiye sahip olması çok önemlidir. Bu çalışmada, 112 acil sağlık personelinin (Paramedik, Acil Tıp Teknisyeni-ATT) EKG hakkındaki bilgi, tutum ve davranış özelliklerinin araştırılması, varsa eksikliklerin saptanması ve sağlık personelinin bu husustaki beklentilerinin belirlenmesi amaçlanmıştır.Yöntem: Bu çalışma, 8-15 Nisan 2016 tarihleri arasında, yüz yüze anket uygulanması yöntemiyle gerçekleştirildi. Anket, açık uçlu ve çoktan seçmeli 51 sorudan oluşmaktaydı. Bulgular: Çalışmaya toplam 122 katılımcı dahil edildi. Katılımcıların yaş ortalaması 27,58± 4,59 yıl, ortalama görev süreleri ise 5,71±3,43 yıl olarak belirlendi. Katılımcılar meslekleri açısından incelendiğinde; %63,1’inin (n=77) acil tıp teknisyeni, %36,9’unun (n=45) paramedik olduğu görüldü. Katılımcıların eğitim durumları incelendiğinde, %36,9’unun (n=45) ön lisans, %63,1’inin (n=77) ise sağlık meslek lisesi mezunu olduğu belirlendi. Katılımcıların tamamına yakını (%98,4) göğüs ağrısı tarifleyen hastalara EKG çektiğini belirtti. Katılımcıların büyük çoğunluğu (%90,2) EKG çekimi sırasında ekstremite derivasyonlarının nasıl yerleştirileceğini biliyor iken, sadece %23‘ü (n=28) göğüs derivasyonlarını doğru yerleştirmeyi biliyordu. Paramedik ve ATT’lerin %74,6’sı (n=91) daha önce EKG eğitimi almış olmalarına rağmen, %94,3’ü (n=115) bu eğitimlerin yinelenmesini istedi. EKG eğitimi almak isteyen katı-lımcıların %87’si (n=114) bu eğitimin doktor tarafından verilmesini isterken, Sorumlu/eğitim hemşiresi ya da Paramedik/ATT tarafından verilmesini isteyenlerin oranı sırasıyla %2,3 (n=3) ve %10,7 (n=14) idi. Meslek gruplarına göre analiz yapıldığında, her iki grubun EKG çekmeden önce hastayı işlem hakkında bilgilendirme davranışları benzerdi (p=0,183). Paramedikler ve ATT’ler arasında EKG kağıdı üzerindeki çizgiler ve fonksiyonlarını tanı-ma açısından fark olmadığı belirlendi (p=0,132) Elektrokardiyogramda ritm analizi, hız ölçümü, dalga paternleri ve ST segment anomalilerinin değerlendirilmesi açısından paramedik ve ATT’ler benzer oranlarda doğru yanıt verdiler. ATT’lerin, paramediklere kıyasla supraventriküler taşikardi ve sinüzal taşikardi tanısı koymada daha fazla hata yaptıkla-rı görüldü (sırasıyla p=0,004-0,035).Sonuç: Bu çalışmada elde edilen veriler ışığında, 112 istasyonlarında çalışan paramedik ve acil tıp teknikerlerinin elekt-rokardiyogram çekilme amacı, ritm analizi, hız ölçümü, dalga paternleri ve ST segment anomalilerinin değerlendirilme-sine yönelik sorulara yüksek oranda doğru yanıt verdikleri belirlenmiş ve bu konudaki eğitimlerin sürekliliğinin önemi bir kez daha ortaya çıkmıştırÖğe Acil Serviste Düzenlenen Adli Raporların Değerlendirilmesi(2017) Yemenici, Serap; Sayhan, Mustafa Burak; Salt, Ömer; Yılmaz, AhmetAmaç: Acil servis hekimlerinin, tedavi edici görevlerinin yanı sıra adli hekimlik görevleri de bulunmaktadır. Bu çalışmada hekimler açısından çoğu zaman sıkıntı ve endişeye neden olan adli raporların düzenlenmesindeki hata ve eksikliklerin belirlenmesi, mevcut genelge ve yasalar ile uluslararası standartlar çerçevesinde değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Materyal ve Metod: Çalışmaya 23 ay süresince üçüncü basamak Erişkin Acil Serviste Acil Tıp Araştırma düzenlenen, adli raporuna ulaşılabilen 18 yaş üzeri 2478 olgu dâhil edildi. Rapolar Olguların kimlik bilgileri, fizik bakı bulguları harici travmatik lezyonların özellikleri, muayene tarihi ve saati, raporun düzenlenme tarihi ve saati, muayene eden doktorun adı ve imzası, teslim alan görevlinin adı ve imzası, lezyonun yaşamsal tehlike oluşturup oluşturmadığı ve basit tıbbi müdahale ile iyileşebilme durumu ile solunum havasındaki alkol yoğunluğu ölçüm sonucunun belirtilip belirtilmediği, adli raporlarda uygunsuz olarak kullanılan kısaltmalar ve okunabilirlik açısından değerlendirildi. Bulgular: Raporların tümünde bir ya da daha fazla eksiklik tespit edildi. En yüksek oranda saptanan eksiklikler; hasta yaşı ve baba adı bilgileri idi (sırasıyla % 83,5, % 82,2). Adli raporda bulunması gereken fizik inceleme bulgularından, genel durum (% 96,4) ve bilinç durumunun (% 95,1) raporlarda yüksek oranlarda yer aldığı görülürken, Harici lezyon tarif edilen toplam 1763 olgunun, 812'sinde (%46,1) lezyonların ayrıntılı tanımlamasının yapılmadığı, 1718'inde(% 97,4) ise lezyonların vücut diyagramında işaretlenmediği tespit edildi. Raporların % 7,6' sında yaralanmanın hayati tehlikeye neden olup olmadığı konusunda, % 8,9' unda basit tıbbi müdahale ile giderilip giderilemeyeceği konusunda görüş belirtilmediği tespit edildi. Sonuç: Adli raporlardaki hata ve eksikliklerin belirlenmesi bu konuya dikkat çekerek, hekimlerin karşılaşabileceği "adli sorumluluğu ihmal" ve "gerçeğe aykırı bilirkişilik" gibi suçlanmaların önlenmesine katkı sağlayacaktır. Bu konuda mezuniyet öncesi ve sonrası eğitim çalışmalarına daha fazla önem verilmesi gerektiği düşüncesindeyiz.Öğe Kronik Böbrek Yetmezliği Olan Hipertansif Hastada Posterior Reversible Ensefalopati Sendromu: Olgu Sunumu(2018) Durukan, Polat; Baykan, Necmi; Salt, Ömer; Özkan, SedaPosterior reversibl ensefalopati sendromu klinik nöroradyolojik bir sendrom olup, T2 ağırlıklı manyetikrezonans görüntülemede bilateral pariyetooksipital loblarda simetrik yüksek sinyal yoğunluğulezyonları ile karakterizedir. Bizim olgumuzda ani görme kaybı şikayeti ile başvuran hipertansiyonve kronik böbrek yetmezliği olan periton diyalizi tedavisi alan ve posterior reversibl ensefalopatisendromu (PRES) gelişen 36 yaşında kadın hasta sunulmuştur. Acil hekimleri hipertansiyon ile ilişkilinörolojik semptomları olan özellikle kronik böbrek yetmezliği hastalarında hipertansif acil durumlarhakkında dikkatli olmalı ve eşlik edebilecek uç organ hasarlarını akılda bulundurmalıdır.Öğe Levels of serum platelet-derived growth factor-? (PDGF-?) and factors affecting mortality in patients with acute myocardial infarction(2022) Özbilen, Mehmet Selim; Sayhan, Mustafa Burak; Salt, Ömer; Dıbırdık, IlkerAcute myocardial infarction (AMI) is the necrosis in the heart tissue resulting from obstruction of the coronary arteries. The main phenomenon in coronary artery disease and the formation of acute coronary syndromes is atherosclerosis which develops following the formation of coronary plaque. Platelet-derived growth factors (PDGF) that are produced by platelets, macrophages and endothelial cells are actively involved in atherosclerosis. The present study is, therefore, intended to investigate the diagnostic value of PDGF-?, as well as the factors affecting mortality in patients with acute myocardial infarction. According to the comparison of the study groups in terms of their PDGF-? levels, the NSTEMI group was found to have the highest level of PDGF-?. In the intergroup comparison of the subgroups of the patient group, the NSTEMI group was found to have significantly higher levels of PDGF-? than the STEMI group had (Post-Hoc test p=0.001). In the analyses of the values measured in the blood samples collected at the time of admission to the ED, PDGF-? was found to have a moderate positive linear relationship with WBC, troponin and lactate values. According to the analyses of the subgroups of the patient group, only in the NSTEMI group was there a moderate positive linear relationship between troponin and PDGF-?. We investigated whether serum PDGF-? is the new prognostic biomarker for AMI, serum PDGF-? levels were significantly higher, especially in patients with NSTEMI. However, in order for serum PDGF-? levels to be used as a marker for predicting prognosis, further comprehensive studies that focus on this subject are needed.Öğe Nargile İçimi Sonrası Gelişen Karbon Monoksit İntoksikasyonu: İki Vaka Sunumu(2017) Durukan, Polat; Baykan, Necmi; Salt, Ömer; Yakar, Şule; Özkan, SedaNargile son 400 yılda özellikle yaşlılar tarafından, 1980'lerden sonra da gençler tarafından yaygın olarak kullanılmıştır. Nargile içicilerinde karbonmonoksit (CO) intoksikasyonu nadir izlenir. Bu sunumda, 21 ve 20 yaşlarında olan ve nargile içimi sonrasında CO intoksikasyonu sonucu bayılma ile gelen iki kadın hasta irdelenmiştir. Acil servise baygın halde getirilen hastaların karboksihemoglobin seviyeleri sırasıyla 26.5 ve 21,4 olarak ölçülmüştür. Nargile kullanımı son yıllarda, özellikle genç popülasyonda artmıştır. Bu artışa bağlı olarak, halsizlik, yorgunluk, bayılma gibi nonspesifik şikayetler ile CO intoksikasyonu oranı da artmaktadır. Acil servise başvuran nonspesifik şikayetleri olan özellikle genç hastalarda nargile kullanımı/maruziyeti derinlemesine sorgulanmalı ve bu konuda uyanık olunmalıdır.Öğe A Novel Diagnostic Marker in Pulmonary Thromboembolism? Platelet-Derived Growth Factor –?(2022) Sakci, Dağıstan; Sayhan, Mustafa Burak; Salt, Ömer; Dıbırdık, IlkerObjective: Pulmonary thromboembolism (PTE) is a condition characterized by severe cardiopulmonary injury. There is a need for a cheap and reliable biochemical marker, which is also easily and rapidly accessible, with high specificity and sensitivity in the diagnosis of PTE. The PDGF ligand receptor system plays a role in the development of pulmonary hypertension and contributes to thickening of the vascular wall and increasing the wall tension. In the present study, we aimed to investigate whether plasma PDGF-B levels increase in patients with PTE and the diagnostic value of PDGF-B in PTE along with its relationship with mortality. Methods: This prospective clinical study was conducted in the emergency department of a tertiary university hospital between March 1st, 2020 and March 1st, 2021. A total of 44 patients diagnosed as having PTE in the emergency department (patient group) and 34 healthy volunteers without any chronic disease (control group) were included in our study. Results: The PDGF-? levels of the patients diagnosed as having PTE in the ED were found to be significantly higher than those of patients in the control group (Z=-2.015, p=0.044). There was no significant linear relationship between PDGF-? levels and age, gender, presence of chronic disease, systolic and diastolic blood pressure as well as peak heart rate, respiratory rate, and axillary body temperature values at the time of admission to the emergency department, Geneva, Wells and PESI scores. In our study, no significant linear relationship was found between PDGF-? and D-Dimer levels in patients with PTE and mortality. Conclusion: The results obtained from this study, which investigated whether PDGF-B was a new prognostic biomarker for PTE, suggest that plasma PDGF-B levels are significantly higher in PTE cases and can aid in the diagnosis of PTE. However, PDGF-B cannot be used as a marker to predict prognosis.Öğe Paramedik ve Acil Tıp Teknisyenlerinin Travma Hakkındaki Bilgi, Tutum ve Davranışlarının Değerlendirilmesi(Trakya Üniversitesi, 2023) Erin, Sercan; Sayhan, Mustafa Burak; Salt, ÖmerAcil Tıp Sistemi temelde, hastane öncesi ve hastane acil sağlık hizmetleri olarak ikiye ayrılmaktadır. Ülkemizde diğer gelişmiş ülkelerdekine benzer şekilde acil tıp sisteminin hastane öncesi döneminde, paramedikler (AABT) ve acil tıp teknisyenleri (ATT) oldukça aktif rol almaktadırlar. Hastane öncesi acil sağlık hizmetlerinin etkin ve doğru uygulanabilirliği sayesinde, travma gibi acil bakım gerektiren durumlarda mortalite ve morbitide oranlarında ciddi düşüşler kaydedilmiştir. Paramedik ve acil tıp teknisyenlerinin bilgi düzeyleri ve mesleki yeterlilikleri, özellikle hastane öncesi dönemde travmalı hastaların yaşamda kalmasıyla yakından ilişkilidir. Ülkemizde travmalı hastalarda, acil hasta bakımı üzerine yapılmış kısıtlı sayıda çalışma bulunmakta iken, özellikle paramedik ve acil tıp teknisyenlerinin kıyaslandığı bir çalışmaya rastlanılmamıştır. Bu çalışmada, Edirne ve ilçelerinde çalışan 112 Acil Sağlık Hizmetleri çalışanlarının travma hakkında bilgi, tutum ve davranış özelliklerinin araştırılması amaçlanmıştır.Öğe Pnömomediastinum: Olgu Sunumu(2017) Durukan, Polat; Tekin, İsmail; Yakar, Şule; Salt, Ömer; Baykan, Necmi; Özkan, SedaSpontan pnömomediastinum, herhangi bir tetikleyici sebep olmaksızın mediasten içinde hava bulunmasıdır. Oldukça nadir görülen, iyi huylu ve genellikle kendisini sınırlayan bir durumdur. Acil servise boğazda takılma hissi ve nefes darlığı şikayetleri ile başvuran ve spontan pnömomediastinum tanısı alan bir olgu sunulmuştur. Olgu konservatif tedavi ile sorunsuz iyileşmiştir. Spontan pnömomediastinum şüphesi olan olguların tanısı için dikkatli bir fizik muayene ve radyolojik değerlendirme çok önemlidir. Hastaların olası komplikasyonlar açısından yakın takibi gerekirÖğe Prothrombin Complex Concentrates in Life-Threatening Bleeding(2016) Sayhan, Mustafa Burak; Salt, Ömer; Demir, Ahmet Muzaffer[Abtract Not Available]Öğe A rare cause of acute abdomen; rupture of spleen due to malarial infection(2019) Salt, Ömer; Duyar, Eren; Sayhan, Mustafa Burak; Tetik, SelimAcute abdominal pain is an important part of the emergency department admissions, and although it has many benign etiologies, it can be difficult to diagnose, manage, and may be fatal if it is omitted. Malaria may present with mild symptoms such as fever, myalgia, headache and fatigue and severe symptoms such as seizures, acute renal insufficiency, intravascular hemolysis, shock, etc. If it is complicated, it could be one of the most dangerous diseases of mankind. We would like to report a patient who was diagnosed with pathological splenic rupture due to malarial infection, admitted to the Emergency Department.Öğe Travma Sonrasında İnterhemisferik Subdural Hematomu Olan Hasta: Olgu Sunumu(2018) Baykan, Necmi; Durukan, Polat; Salt, Ömer; Yakar, Şule; Kaymaz, Nesij Doğan; Kavalcı, CemilTravmatik interhemisferik subdural hematom (ISH) nadir görülen önemli bir durumdur. ISH tüm travmatik subdural hematomlu hastaların yaklaşık %6'sını içerir. Bizim vakamızda araç içi trafik kazası ile acil servise getirilen 48 yaşında erkek hasta sunulmuştur. Nörolojik muayenesinde patolojik bulgu ve KIBAS bulguları yok idi. Beyin tomografisinde falx düzeyinde anteriorda en geniş yerinde 13 mm' ye varan lineer hiperdens görünüm (subdural hemoraji) tespit edildi. Travma hastalarında nörolojik muayenede patolojik bir bulgusu olmadan, kanamaya yönelik herhangi bir risk faktörü olmasa da kafa içine kanama gerçekleşebilir. Bu nedenle travma öyküsü olan hastalarda kranial görüntüleme istenmesi uygun olur