Yazar "Karagöl, Hakan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 13 / 13
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Bir olgu nedeniyle malign melanomlarda palyatif radyoterapi(2006) Koçak, Zafer; Çaloğlu, Murat; Tokatlı, Füsun; Alas, Coşar Ruşen; Uzal, Mustafa Cem; Ünlü, Ercüment; Karagöl, HakanMalign melanom oldukça kötü prognozlu bir cilt kanseri türüdür. Genel olarak radyorezistan olduğu düşünülmektedir. Günümüzde bu hastalığın tedavisinde sıklıkla hipofraksiyone radyoterapi şemaları kullanılmakla birlikte, standart tedavi şemasını belirleyebilecek literatür çalışmaları bulunmamaktadır. Bu yazıda, evre IV malign melanom tanılı, kanaması 5 fraksiyonda toplam 20 Gy eksternal radyoterapi ile etkin ve güvenli bir şekilde tedavi edilen bir olgu sunuldu.Öğe Böbrek hücreli karsinomda mediastinal lenf nodu metastazı: Olgu sunumu ve literatür derlemesi(2006) Alas, Coşar Ruşen; Saynak, Mert; Çaloğlu, Yürüt Vuslet; Çaloğlu, Murat; Karagöl, Hakan; İbiş, Kamuran; Uzal, Mustafa CemBöbrek hücreli karsinom böbreğin en sık görülen malign tümörüdür ve yetişkinlerdeki böbrek tümörlerinin %90-95'ini oluşturur. Tanı sırasında hastaların %30'unda uzak organ yayılımı vardır. Tanı anında uzak yayılım olması kötü prognozun güçlü bir göstergesidir. Yayılım lenf yoluyla ya da kan yoluyla olabilir. Akciğerler, kemikler, karaciğer, lenf nodları ve mediasten en sık yayılım görülen bölgelerdir. Akciğer parankim lezyonları böbrek hücreli tümörlerde sık görülmesine rağmen parankim tutulumu olmaksızın mediastinal lenf nodlarına yayılım nadirdir.Bu yazıda böbrek hücreli karsinom tanılı 71 yaşındaki erkek hasta sunuldu. Radikal nefrektomi ve ameliyat sonrası radyoterapi uygulanan hastanının toraks tomografisinde mediastinal lenfadenopati belirlendi. Olgumuz güncel literatür ışığında tartışıldı.Öğe Burned-out testis tümörü: Olgu sunumu(2008) Kaplan, Mustafa; Aktoz, Tevfik; Alataner, Şemsi; Çaloğlu, Murat; İnci, Osman; Karagöl, Hakan“Burned-out” testis tümörü ender bir antitedir. “Burned-out” kelimesi kendini retroperitoneal bölge, mediasten, supraklavikuler, servikal ve aksiller lenf nodlarına metastaz ile gösteren, kendiliğinden ve tamamen regrese olmuş testis tümörünü ifade etmektedir. Primer ekstragonadal testis tümörlerinden daha farklı bir antite olup daha ender görülür. Patoloji uzmanlarının çoğu metastatik germ hücre tümörlü hastalarda “burned-out” testis tümörü bulguları konusunda çok az bilgiye sahiptir. Burada “burned-out” testis tümörü tanısı konulan 2 olgu sunularak klinik, radyolojik ve histopatolojik özellikleri tartışıldı. Retroperitoneal lenf nodu metastazı olan ve histolojisi germ hücre tümörü gelen, ayrıca testiste kitle ele gelmeyen olgularda “burned-out” testis tümörü akla gelmelidir. Metastazlar tümör histolojisi ve uygun evreye göre tedavi edilmelidir. “Burned-out” tümörü olanlarda persistan testis tümör olasılığı nedeniyle orşiyektomi yapılmalıdır.Öğe A destroyer immunologic cause in small cell lung carcinoma: Ectopic cushing's syndrome(2010) Çiçin, İrfan; Uzunoğlu, Sernaz; Ermantaş, Nilay; Usta, Ufuk; Temizöz, Osman; Karagöl, HakanEktopik adrenokortikotop (ACTH) salınmasına bağlı Cushing sendromu, küçük hücreli akciğer kanserli hastalarda diğer birçok paraneoplastik sendromlara göre daha sık görülür. Bu hastalarda hücresel bağışıklık sisteminin baskılanması hem hekimler hem de hastalar için önemli bir sorundur. Ek olarak kemoterapi, bu hastalarda şiddetli ve daha yüksek oranda hematolojik toksisiteye neden olmaktadır. Biz ektopik ACTH salınması ile ilişkili Cushing sendromuna bağlı humoral ve hücresel bağışıklık sistemi baskılanmış çok kötü seyirli bir küçük hücreli akciğer vakası sunduk. Ayrıca, bu özel vaka ve literatür ışığında Cushing sendrom olan küçük hücreli akciğerli hastalar için tedavi stratejileri önerdik.Öğe Esansiye hipertansiyonda; ACE inhibitörü ve alfa-1 reseptör blokörünün insülin, C-peptid ve lipid profili üzerine etkileri(Trakya Üniversitesi, 2000) Karagöl, Hakan; Şen, SaniyeÖZET Esansiyel Hipertansiyon, sık karşılaşmaması ve ciddi morbidite ve mortaliteye sebep olan komplikasyonlan nedeniyle, çağımızın en önemli toplum sağlığı sorunudur.. Yaptığımız bu çalışma ile hipertansiyona eşlik eden lipid profili ve tnsulin-C peptid düzeyi değişiklikleri üzerine iki ilaç, Fosinopril Sodyum ve Doksazosin Mesîlat'ın etkilerini araştırdık. Hipertansiyon grubunu, yaş ortalaması 48.6±7.1yıl olan, 30'u kadın(%71.4), 12'si erkek(%28.6) toplam 42 esansiyel hipertansiyonlu hasta oluşturdu.Kontrol grubu ise yaş ortalaması 49.4±9.6yıl olan, 24(%77)'si kadın, 7(%23)'ü erkek toplam 31 sağlıklı bireyden oluşturuldu.Bu 42 hastanın 22(17 kadm,5 erkek)'sine Fosinopril Sodyum, 20(13 kadın, 7 erkek)'sine ise Doksazosin Mesilat verildi. Hipertansiyon ve kontrol grupları arasında, cinsiyet, yaş,VKÎ, TK, Tg, LDL-K ve Apo-B100 değerleri açısından anlamlı farklılık yoktu.Hipertansif grubun ailede hipertansiyon öyküsü, kalp atım hızı, Lp(a), Tnsülin ve C-Peptid değerleri kontrol grubu ile karşılaştırıldığında, istatistiksel olarak anlamlı yükseklik, HDL-K ve Apo-Al değerlerinde ise anlamlı düşüklük bulundu. Hipertansif grubun tedavi öncesi sonuçlan ile yaptığımız korelasyon testinde, Apo- Al ile HDL-K arasında pozitif, Tg ile negatif ilişki bulundu Apo-B100 ile LDL-K arasında istatistiksel anlamlı pozitif ilişki vardı.VKÎ ile SKB ilişki bulunurken, SKB, DKB ile ilişkili idi.tnsülin ile C-Peptid istatistiksel olarak anlamlı derecede ilişkili bulundu.HDL-K'ün Apo- 59Al ile pozitif ilişkisi dışında, Tg ile ters yönde korelasyonu vardı.TK ile LDL-K arasında anlamlı bir ilişki vardı.Tg ile Apo-Al ve HDL-K ile olan ters ilişkinin dışında, yaş ile pozitif ilişki bulundu.Hipertansiyon süresi ise yaş ile ilişkiliydi. Fosinopril grubu, Doksazosİn grubu ile tedavi Öncesi parametreler açısından karşılaştırıldığında, istatistiksel açıdan anlamlı bir farklılık göstermiyordu. Fosinopril Sodyum tedavisi sonrasında SKB ve DKB değerlerinde istatistiksel olarak anlamlı azalma, HDL-K ve Apo-Al düzeylerinde ise anlamlı yükselme bulundu.Diğer parametrelerde anlamlı değişiklikler görülmedi. Doksazosİn Mesilat tedavisinden sonra SKB, DKB, Tg, Tnsülin ve C-Peptid düzeylerinde anlamlı azalma, HDL-K ve Apo-Al düzeylerinde ise anlamlı yükselme görüldü.Diğer parametrelerde istatistiksel olarak anlamlı değişiklik olmadı. 60Öğe Evre III-IV nazofarinks kanseri tanılı hastalarda tedavi öncesi performans durumu ve LDH düzeyinin önemi(2009) Coşar-Alas, Ruşen; Koçak, Zafer; Yürüt-Çaloğlu, Vuslat; Karagöl, Hakan; Çaloğlu, MuratAMAÇ Radyoterapi ile tedavi edilen evre III-IV nazofarinks kanserli hastalarda prognostik faktörler incelendi.GEREÇ VE YÖNTEM Eylül 1999-Eylül 2007 tarihleri arasında tedavi edilen 48 hasta (37 erkek, 11 kadın) geriye dönük olarak değerlendirildi.BULGULAR Lokal-bölgesel yineleme 10 (%21) hastada izlendi. Lokal-bölgesel kontrolü etkileyen faktörler; cinsiyet (p=0.022), Eastern Cooperative Oncology Group (ECOG) performans durumu (p<0.0001), Hb (p=0.0035) ve LDH düzeyidir (p=0.032). Multivariet analizde, sadece performans durumu etkisini korumuştur (p=0.003). On sekiz (%38) hastada uzak metastaz gelişti. Univariet analizde performans durumu (p=0.022), Hb (p=0.002), ALP (p=0.004), LDH düzeyi (p=0.007) ve RT'yi tamamlama (p=0.014) uzak metastaz oluşmasını etkiledi. Multivariet analizde ise sadece LDH düzeyi (p=0.001) etkinliğini korudu. Analiz sırasında 27 (%56) hastanın hayatını kaybettiği saptandı. Univariet analizde performans durumu (p=0.012), RT'yi tamamlama (p<0.0001), metastaz oluşması (p=0.018) ve LDH düzeyinin (p=0.018) sağkalımı etkildiği görüldü. Multivariet analizde yalnızca LDH düzeyi anlamlılığını korudu (p=0.026).SONUÇ Evre III-IV hastalarda tedavi öncesi LDH değerinin uzak metastaz oluşumu ve genel sağkalım üzerine; performans durumunun ise lokal-bölgesel kontrol üzerine etkili olduğu saptanmıştır.Öğe Febril nötropenik bir olguda gelişen Listeria monocytogenes pnömonisi(2006) Karagöl, Hakan; Otkun, Tatman Müşerref; Karagöl, Çiğdem; Çiçin, İrfan; Uzunoğlu, Sernaz; Çelik, Doğan Aygül; Gençhellaç, HakanListeria monocytogenes, özellikle hastalığa veya uygulanan kemoterapilere bağlı immün sistemi bozulan kanser hastalarında izole bakteriyemi, meningo-ensefalit veya peritonit gibi değişik klinik tablolarla karşımıza çıkabilmektedir. Bu olgu sunumunda, Non- Hodgkin lenfoma nedeniyle kemoterapi gören, sonrasında nötropeni ve ardından L monocytogenes'e bağlı pnömoni gelişen 65 yaşında bir erkek hasta bildirilmiş ve bununla beraber onkolojik hastalarda görülen Listeria infeksiyonları ile ilgili genel bir değerlendirme yapılmıştır.Öğe Göğüs duvarında büyük bir kitle şeklinde ortaya çıkan non-Hodgkin lenfoma olgusu(2008) Uzunoğlu, Sernaz; Tanrıverdi, Özgür; Karagöl, Hakan; Çiçin, İrfan; Çaloğlu, Vuslat; Tokatlı, FüsunGöğüs duvarında izole kitle ile ortaya çıkan malign lenfoma olgularına nadir olarak rastlanmaktadır. Rezeksiyon göğüs duvarı malignitelerinde esas tedavi yöntemi olsa da primer göğüs duvarı lenfomalarının tedavisi tartışmalıdır. Altmış beş yaşındaki erkek hasta dört ay önce belirmeye başlayan ve gittikçe artan sol göğüs duvarındaki kitle nedeniyle hastanemize başvurdu. Hastanın yapılan biyopsisinde diffüz büyük B hücreli lenfoma (non-Hodgkin lenfoma) tanısı konularak polikliniğimize yönlendirildi. Klinik olarak evre IIEB kabul edilerek kısa süreli radyoterapi alan hastaya sekiz kür kemoterapi planlandı. Hastada altıncı kürden sonra kemoterapiye ikincil genel durum bozukluğu gelişti ve olası pulmoner emboli tanısı konuldu. Performans bozukluğu nedeniyle kemoterapisi kesilen hastada altı kür sonrasında yapılan değerlendirmede klinik tam yanıt ve radyolojik tama yakın yanıt alındı. Hasta dört aydır hastalıksız olarak takip edilm ektedir.Öğe The Importance of using PET/CT investigation in case of recurrence in an ovarian cancer case with lymph node metastasis without any lesions that can be scanned via conventional methods(2008) Tanrıverdi, Özgür; Uzunoğlu, Sernaz; Karagöl, Hakan; Çiçin, İrfan; Alas, Coşar Ruşen; Tokatlı, Füsun; Altaner, ŞemsiOver kanserlerinde lenf nodu tutulumu sık olmakla birlikte, aksiller ve supraklavikular lenf nodu tutulumu nadirdir. Takibi sırasında Ca-125 seviyesinde artış tespit edildiği halde konvansiyonel metodlarla herhangi bir lezyon tespit edilemeyen 55 yaşındaki over kanserli hastada rekürrens pozitron emisyon tomografisi ve bilgisayarlı tomografinin birlikte kullanımı ile tespit edildi. Ender tutulum gösteren suprklavikular ve aksiller lenf nodu ve intraabdominal lenf nodu tutulumu ile rekürrens saptanan hasta literatür ışığında tartışıldı. Bu olguda konvansiyonel metodlarla herhangi bir tümör saptanmayan durumlarda pozitron emisyon tomografisi ve bilgisayarlı tomografinin birlikte kullanımının öneminin altı çizildi.Öğe Kraniyal radyoterapi ve antikonvülsan tedavi sonrası gelişen toksik epidermal nekroliz: Olgu sunumu(2006) Çaloğlu, Murat; Saynak, Mert; Çaloğlu, Yürüt Vuslet; Koçak, Zafer; Alas, Coşar Ruşen; Karagöl, Hakan; Uzal, Mustafa CemToksik epidermal nekroliz (TEN), nadir görünen fakat yaşamı tehdit eden bir reaksiyondur. Pek çok ajan tarafından başlatılabilen bir hirpersensitive reaksiyonu olduğu düşünülmektedir. Bu yazıda, metastatik küçük hücreli dışı akciğer kanseri tanısı ile tüm beyin radyoterapisi (TBRT) uygulandıktan sonra Epdantoin (300 mg/gün) başlanan ve 5. günde TEN gelişen bir olgu sunuldu.Öğe Küçük hücreli dışı akciğer kanseri ile ilişkili paraneoplastik romatolojik sendrom: Olgu sunumu ve paraneoplastik romatolojik sendromlara bir bakış(2007) Uzunoğlu, Sernaz; Karagöl, Hakan; Çiçin, İrfan; Saynak, MertParaneoplastik romatolojik sendromlar, genellikle altta yatan malign hastalığın tanısından önce ya da onunla eş zamanlı olarak saptanır. Nadiren tanıdan yıllar sonra da karşımıza çıkabilmektedirler. Bu yazıda, yassı epitel hücreli akciğer kanseri tanısı konulduktan 8 ay sonra paraneoplastik romatolojik sendrom bulguları gelişen olgu ve bu olgu ile malign hastalıklara bağlı romatolojik sendromların genel bir değerlendirmesi yapıldı.Öğe Rektuma linitis plastika şeklinde metastaz yapan ve primer rektum kanseri gibi görünen mide adenokarsinomu: Olgu sunumu(2008) Uzunoğlu, Sernaz; Çiçin, İrfan; Karagöl, Hakan; Tanrıverdi, Özgür; Gençhellaç, Hakan; Usta, UfukGastrointestinal sistemde linitis plastika şeklindeki metastazlar nadir olup sıklıkla primer tümörün mide olduğu bildirilmektedir. Biz rektuma linitis plastika şeklinde metastaz yapan mide adenokarsinom olgumuzu ender rastlanması ve primer lokal ileri rektum kanseri şeklinde karşımıza çıkması sebebiyle literatür bilgileri ışığında, gastrik adenokarsinomaların intestinal metastazlarının klinik, radyolojik ve patolojik özelliklerini de tartışarak sunmayı amaçladık.Öğe Uyluk cildine metastaz yapmış rektum adenokarsiomu: Olgu sunumu(2006) Karagöl, Hakan; Uygun, Kazım; Bilgi, Selçuk; Çiçin, İrfan; Tokatlı, Füsun; Alas, Coşar Ruşen; Çaloğlu, MuratYetmiş iki yaşındaki erkek hastada, rektum 1/3 alt kısmını dolduran ve anal kanala uzanan adenokarsinom nedeniyle Miles ameliyatı yapıldı. Adjuvan radyoterapi uygulanan hasta, ameliyattan 54 ay sonra sağ supraklaviküler 2 cm çaplı fikse lenfadenopati, sağ bacakta şişlik yakınmalarıyla tekrar başvurdu. Klinik ve patolojik değerlendirmede sağ supraklaviküler lenf nodu, akcişğr, kemik ve pelvik lenf nodu metastazları bulunan hastaya palyatif radyoterapi ve kemoterapi uygulandı. Kemoterapinin dördüncü kürü sonunda, sağ uyluk 1/3 orta ön kısım cildinde papüler lezyonların geliştiği görüldü. Cilt biyopsisinde karsinom metastazı belirlendi. Kemoterapi rejimi değiştirilen ve cilt lezyonlarına yönelik palyatif radyoterapi uygulanan hasta, nüks belirmesinden sekiz ay sonra hastalığın ilerlemesi sonucu kaybedildi.