Yazar "Kök, Süleyman" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 7 / 7
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Boz Irk Sığırın Et Gevrekliğini Belirlemede CAST ve CAPN1 Genlerindeki Kimi SNP'lerin Kullanımı(2018) Kök, Süleyman; Atalay, SertaçBu çalışmanın amaçı saf Boz ırk sığırın (TGC) kimi genotipik özellikleri ile et gevreklik özelliği arasındaki ilişkiyi araştırmaktır. Kesim sonrası sığır etlerinde artan kalsiyum aktivitesi ile et gevrekliği arasında doğrusal bir ilişki vardır. Kalpastatin (CAST), memeli dokularında bulunan kalpain'in (CAPN1) nötr bir proteaz inhibitörüdür. Sığır CAST ve CAPN1 genlerinde üç polimorfik yer (UoG-CAST, CAPN1 316 ve 4751) et kalite markörü olarak bilinir. Saf TGC'ın longissimus dorsi (LD) kası gevreklik özellikleri ile 3 et kalite markörünün ilişkileri araştırılıp tartışılmıştır. Genotipleri tanımlamada PCR-RFLP ve ARMS-PCR metotları kullanılmıştır. Etin su tutma kapasitesi (WHC), pişme kaybı (CL) ve tekstürünü (SF) belirlemek için LD kası örnekleri üzerinde çalışılmıştır. Extansif koşullarda yetiştirilen iki yaşındaki TGC sığırların SF ortalama ve standart hataları düveler de 4.339±0.217 kg/cm2, erkekler de 4.689±0.569 kg/cm2 olduğu saptanmıştır. Çalışılan et örneklerinde UoG-CAST (C/G), CAPN1 316 (C/G) ve CAPN1 4751(C/T) polimorfizmlerinin her iki alleli de gözlenmiştir. Et gevrekliği üzerine olumlu etkisi olan genotiplerin, kas liflerini kesmek için ortalama CAST-CC için 3.943±0.441 kg/cm2, CAPN1 4751-CC için 4.537±1.666 kg/cm2 ve CAPN1 316-GC için 3.869±0.721 kg/cm2 SF uygulanmıştır. Örneklerde CAPN1 316-CC genotipinde sığır belirlenmemiştir. Dişi ve erkek sığırlara ait tüm örneklerin dahil olduğu WHC, CL ve SF ortalama ve standart hata değerleri sırasıyla; %11.693±0.761, %26.952±0.636 ve 4.483±0.252 kg/cm2 olarak belirlenmiştir. Sonuç olarak, safkan TGC da et gevrekliğine özgü SNP markörlerin genetik çeşitliliğin olması, daha gevrek etli TGC sığır yetiştirme sürecine katkıda bulunabilir.Öğe Determination of ATP1A1 Gene Polymorphism in the Turkish Holstein Cattle(2022) Atalay, Sertaç; Kök, SüleymanHeat stress is an important factor negatively affecting the productive characteristics, immune response and reproductive performance of livestock. Sustainable livestock systems that can tolerate the impact of increasing environmental temperature are very important to ensure global food security. Oxidative stress triggered by heat stress influences plasma Na and K levels in cattle. The ATP1A1 gene encodes the ?1 isoform that forms the transmembrane subunit of the NA,K ATPase enzyme. The ? subunit plays a major role in maintaining sodium-potassium homeostasis in all animal cells. The aim of the study was to determine ATP1A1 gene polymorphisms in Turkish Holstein cattle. The target regions (intron 17 and exon 18) were amplified and sequenced in 50 Turkish Holstein cattle. Multiple alignments revealed three SNP. rs109703332 A>G and rs110455455 C>T were detected in intron 17 and a synonymous SNP rs110256520 C>A in exon 18. It was observed that the three SNPs were in strong linkage disequilibrium (LD) with each other and therefore had the same genotype and allele frequencies. The three SNPs were found to be highly linked in one haplotype block. This haplotype block consisted of 2 haplotypes (CCA and ATG). The frequency of the CCA haplotype was 0.860 and the ATG was 0.140. Individuals of Holstein cattle tolerate heat stress to different levels. This difference between individuals may be due to variations in the genes involved in the adaptation mechanism. Therefore, it is important to identify polymorphisms in genes involved in the heat stress tolerance mechanism. In conclusion, in this study, the three SNPs and the two haplotypes were determined on the ATP1A1 gene in Turkish Holsteins cattle.Öğe Determination of the Fraud of Processed Meat Products by ELISA(2018) Kök, Süleyman; Atalay, SertaçDetermination of meat origin is important for consumer rights, religious beliefs and national laws. Nowadays,people demand reliable information about the food they consume. The consumer’s choice is greatly influenced by thefood composition detailed in labeling. In the case of processed meat products, this is going to be especially importantbecause fraud cannot be visually assayed understood. Consumers cannot take measures except to trust the label information on the product. Enzyme-Linked Immuno Sorbent Assay (ELISA) is widely used technique for in detecting meatproduct authenticity because of its specificity, simplicity and sensitivity. 155 fast food samples (77 toasts, 38 hamburgers and 40 pizzas) sold as 100% beef products collected randomly from fast food restaurants in İstanbul, Tekirdağ andEdirne were analyzed by using ELISA. Fraudulent meat products were found in 53 (34.2%) of 155 fast food samples.Although it was detected horse-meat in two toasts, no pork was detected in samples.Öğe A Discussion of Inbreeding Coefficients in the Herds of Turkish Grey Cattle by using Calpain and Calpastatin Gene Markers(2021) Kök, SüleymanThe Turkish grey cattle (TGC) is the only local indigenous breed in Thrace and Western Anatolia. They can survive, feed, and breed without human intervention in nature. They spend the whole year, including winter, as free herds. TGC breed is under threat of extinction. Therefore they are protected by the Republic of Turkey Ministry of Agriculture and Forestry. Our investigation was supplied that purebred 51 TGC from the ex-situ protection program and 79 purebred TGC from smallholders into various villages. The research was conducted by Trakya University. Was studied that three different Single Nucleotide Polymorphisms (SNP) in the genes of calpain and calpastatin in purebred TGC. Variants of (CAPN1 316 and CAPN1 4751 SNPs) Calpain and (UoG-CAST SNP) Calpastatin genes were searched to monitor whether maintained the genetic diversity of the breed. Genetic analyses conducted on 130 cattle that have no consanguinity indicate that inbreeding coefficients calculated in each locus differed from each other. Average FIS, FIT, and FST values were determined as -0.0689, -0.0405, and 0.0266 respectively. The average gene flow was estimated to be 9.1590. The genetic variability was found to be mainly between families in subgroups (97.345%). The genetic diversity of the breed is maintained according to the results of the purebred TGC samplesÖğe Keşan-İpsala ve Enez yöresi boz step sığırı yetiştiriciliği üzerine araştırmalar(Trakya Üniversitesi, 1991) Kök, Süleyman; Soysal, İlhanII ÖZET Yapılan bu araştırma ile Keşan, İpsala ve Enez yöresi boz step sığır yetiştiriciliği ve bu sığırın morfolojik özellikleri ile yetiştirme düzevi belirlenmeye çalışılmıştır. Elde edilen sonuçlar aşağıda özetlenmiştir. 1- Boz ırk yediği yem miktarı ve kalitesi bakımından 2- Boz step sığırlar meraya bağımlı olarak yetiştiril mektedirler. Meraların azalması ile bu ırktada azalma görülmektedir. Karpuzlu kasabasında bir önceki yıla göre sığır sayısın da % 43,9 oranında azalma görülmüştür. 3- Boz step sığırları Enez, Karpuzlu, Pasaköy ve Ipsa '- la'd8 büvük sürüler halinde de yet i? t ir ilmektedir. Bu sürüler yıl b ovunca devamlı merada bakılmaktadır. Böyle büvük sürülerde sazım yapılmamaktadır. Sütün tamamı buzağıca bırakılır. 4- Boz ırk hastalıklara ve sert v_ış koşullarına karşı çok i?i adapte olmuştur. Bazı sürüler hiç ahırlara alınmadan kı şı geçirmektedirler. Enez'de açık 8hıra saya adı verilmektedir. Sıfırlar kışın savalarda geceyi geçirirler. 5- Yeni doğan buzağılarda renk açık.kahverengi olup vaşın ilerlemesi ile açılır ve erpin sığırlarda açık mimüşi ren gini alır. Boğaların ön kısmı arka kısmından daha iyi gelişmiş tir. Bocalar ineklere göre daha kovu r«nkt5edirler. Bovun ve diz kapanma kadar avaklar vücudun diğer kısımlarına göre daha koyu renkli vücut örtüsüne sahiptirler. 6- Cidago vüksekliği Enez ve İps8İa bölgesinde 118,193+ 0,531 cm. 'dir. Maksimum cidago vüksekliğî 122,5+1,849 cm. ile Enez er up ortalamasıdır. Minimum cidago yüksekliği ise Yenice köy grubunda elde edilmi? (117,5+1,216 cm) tir. ^ Enez ve îpsala bölgesinin sağrı yükseklik ortalaması 123,453+0,507 cm. dir. 1- Mutlak vücut ölçüleri alman grup ve alt grupların relatif değerleride alınmıştır. Cidago yüksekliğinin vücut uzun luğunu relet if değeri Enez-îpS8İa grubunda $>83, 70' tir. Aynı ni telikte en düşük grup ^83,1 ile pasaköy sığırlarıdır. 8- Göğüs ölçüleri içinde en büyük standart hata Enez grııbu ineklerinin göğüs çevresi verilerinde elde elilmistir. (Sx+2,041). 9- Elde edilen sonuçlar histeeramlar halinde düzenlen miştir. 10- Elde edilen değerlerin gruplar arasında ne gibi bir farklılık arzettiğini ve bu farkın istetistiki açıdan önemli o- lup olmadıkı t-testi ile kontrol edilmiştir.Ill Enez ve İpsala beldesindeki bütün grupların, kalça yumruları eresı geni-liklerine ilişkin sonuçların farkları istatis-tiki yönden önemsiz bulunmuştur. Baş uzunlukları ortalamaları arasındaki fark İpsala ve Karpuzlu, Enez-İpsala ile Karpuzlu ve Karpuzlu ile Fnez prunl arında %5 hata seviyesinde önemli bulunmuştur. Sağrı yüksekliklerine ili-kin sonuçlar, Eıez ve Îpsala bölgesindeki bütün gruplar için önemsiz çıkmıştır.Öğe Marmara ve Karadeniz bölgesinin çeşitli illerindeki manda populasyonlarının kimi morfolojik ve genetik özellikleri üzerine bir araştırma(Trakya Üniversitesi, 1996) Kök, Süleyman; Soysal, İhsanÖZET Bu araştırma ile ülkemizdeki manda popülasyonlarının kimi morfolojik ve genetik niteliklerinin ortaya konulması amaçlanmıştır. Ayrıca yapılan anket çalışması ile yetiştirme koşulları ve düzeyi saptanmıştır. Elde edilen sonuçlar aşağıda verilmiştir. Mandaların kalıtsal polimorfik kan karakterlerini belirlemek için 118 manda üzerinde çalışılmıştır. Bunun sonucunda manda populasyonuna ilişkin Hemeglobin ve Transferin fenotipleri belirlenmiştir. Bu iki lokustaki genlere ait frekanslar tespit edilmiştir. Hemoglobin lokusunda iki allel ile oluşturulan Hb-AB ve Hb-BB fenotipleri gözlenmiştir. Hb-AA fenotipine hiçbir bölgede rastlanmamıştır. Hemoglobin fenotiplerinin belirlenmesinde yatay nişasta jel elektroforez yöntemi kullanılmıştır. Bu lokusta HbA ve HbB olmak üzere iki allel gen vardır. Tüm manda populasyonunda HbA geni frekansı 0.4703, HbB geni frekansı da 0.5297' dir. Hemoglobin genetiplerinin (AA, AB, BB) dağılımının Hardy-Weinberg'e uygun olup olmadığı Khi-kare testi yöntemi ile test edilmiştir. Yapılan analiz sonucunda hemoglobin genotipleri bakımından populasyonların genetik denge içinde olmadığı anlaşılmıştır. Transferin fenotipl erinin belirlenmesinde poliakrilamit jel (PAG) elektroforez yöntemi kullanılmıştır. Gözlediğimiz transferin fenotipleri Tf-BB, Tf-BC, Tf-CC dir. Bu lokusta TfC ve TfB allel genlerinden başka gen görülmemiştir. TfC geni frekansı 0.8390, TfB geni frekansıda 0.1610' dur. Transferin fenotiplerine ilişkin Khi-kare testi sonuçlarına göre populasyonların genetik dengede olduğu anlaşılmıştır. Çeşitli morfolojik özellikleri belirlemek için 203 mandanın 15 ayrı yerinden vücut ölçüsü alınmıştır. Mandalar yaş ve bölge gruplarına göre ayrılmış ve bunların dağılımlarının istatistik analizleri yapılıp elde edilen sonuçlar tartışılmıştır. Cidago yüksekliği ergin erkek manda populasyonunda ortalama 138.23±1.220 cm, ergin dişilerde ise 133.14±0.709 cm, dir. Vücut uzunluk ortalaması da ergin erkeklerde 145.09±1.332 cm, olup ergin dişilerden (146.48+1.458 cm) daha uzundur. Ergin manda populasyonlarında yaptığımız Ayrışım İşlev Analizi ve Temel Öğeler Analizi (PCA) sonuçlarına göre Kastamonu mandalarıdiğer gruplardan ayrı bir küme oluşturmuştur. Çeşitli popülasyonlar arasındaki ilişkilerde dendrogramlar halinde gösterilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre Kastamonu mandaları lokal bir alt grup oluşturmaktadır. İstanbul yöresi popülasyonunun ise iki ayrı populasyon içerdiği tespit edilmiştir. Bunlardan bir grubun Kastamonu mandaları ile genetik benzerlikleri vardır. Diğer grup ise Edirne ile oldukça benzer bir yapı göstermektedir. Aynı grubun Tokat, Samsun ve Sinop mandaları ile de benzerliği gözlenmiştir. Manda sütü bileşenlerinin düzeyini tespit edebilmek için Trakya bölgesinde 51 mandanın süt örneğinde çalışılmıştır. Analiz sonuçlarına göre manda sütlerinde ortalama protein % 4.18+0.070, toplam kuru madde % 17.71±0.352, yağ % 8.11+0.205, su % 82.29+0.352' dir. En yüksek ortalama protein oranı dördüncü laktasyonda % 4.47+0.122, en yüksek yağ oranı da altıncı laktasyonda da % 9.15+0.850'dir. Mandalarda laktasyonun sağım ayları ortalamasına göre de en yüksek protein birinci ayında sağılanlarda ortalama 4.60+0.41 2 'dir. En yüksek yağ oranı sağımın üçüncü ayında (% 9. 6 1+0. 295) gözlenmiştir. Sekizinci ve üzeri aylarda sağılan mandalarda ise yağ oranı % 9.5+ 0.885 olmuştur. Anket çalışması sonuçlarına göre manda yetiştiricilerinin bazıları hiç yoğun yem vermeden kışı çıkarmaktadır. Mandalar sadece kaba yemlerle beslenmektedir. Trakya bölgesindeki mandaların ilkine damızlıkta kullanma yaşının dişilerde 2.5-3 yaş olduğu, gebelik sürelerinin 300-310 gün olduğu tespit edilmiştir. Laktasyon sürelerinin ise 6 ay ile 10 ay arasında değiştiği bildirilmiştir. Gözlenen geniş varyasyon popülasyonlar üzerinde herhangi bir seleksiyon uygulanmadığının kanıtıdır. Trakya ve Karadeniz bölgesindeki mandaların tamamı siyah kıl ve deri yapısına sahiptirler. Boynuzlarda yarım ay şeklinde arkaya ve boynuna yatık vaziyettedir. Boynuzlar kertikli ve siyahtır. Vücutları kısa ve fıçı şeklindedir.Öğe Sığırlarda Kalpain ve Kalpastatin Gen Polimorfizmlerinin Et Tekstürünün İyileştirilmesi Çalışmalarında Kullanımı(2019) Kök, Süleyman; Atalay, Sertaç; Vapur, Güldan; Soysal, M. İhsanSon yıllarda, tüketici tercihleri doğrultusunda et tekstürünün iyileştirilmesi konusuna ilgi artmış ve özellikte etçisığır ırklarında bu özelliğini iyileştirilmesine yönelik çalışmalar yapılmıştır. Etin gevrekliğinden üç enzim; ?- kalpain (CAPN1) ve m-kalpain (CAPN2) ile bunların inhibitörü olan kalpastatin (CAST) sorumludur. Yapılan çok sayıdaçalışmada, kalpain-kalpastatin sisteminin normal iskelet kası gelişimi için önemli olduğu ve CAST ile CAPN1 lokuslarındaki bazı SNP’lerin et tekstürü ile ilişkili olduğu bildirilmiştir. Çalışmaların çoğunda, CAST ve CAPN1 genpolimorfizmleri ile musculus longissimus dorsi (MLD) kasının Warner Bratzler Shear Force (WBSF) tekstür bıçağınınkesme direnci arasında bir ilişkinin olduğu belirlenmiştir. Et sığırcılığında, kalpain geni (CAPN1 316, CAPN1 530 ileCAPN1 4751) ve kalpastatin geni (UoG-CAST, CAST-T1) ile bu genlerdeki varyantlar et tekstürü için aday gen olarakkabul edilmektedir. Sığır eti kalite özelliklerinin erken yaşta belirlenmesi için bu SNP’ler önemli bir fırsat sağlamaktadır. Genetik markır teknolojisinin, çiftlik hayvanlarının genetik gelişimi için gelecek vaad eden umut verici bir araçolduğu düşünülmektedir.