Yazar "Gülsaran, Sedanur Karaman" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe CD11B EXPRESSION IN ACUTE MYELOID LEUKEMIA IS ASSOCIATED WITH HEMOSTATIC COMPLICATIONS AND RESPONSE TO TREATMENT(2020) Baysal, Mehmet Kemal; Ümit, Elif G.; Öztürk, Gökhan; Gülsaran, Sedanur Karaman; Baş, Volkan; Kırkızlar, Hakkı Onur; Demir, Ahmet MuzafferAim: In our study, we aimed to investigate the effects of CD11b expression on myeloblasts on clinical course and prognosis in patients with AML. Materials and Methods: Data of 123 patients diagnosed with AML between 2014-2017 in Trakya University Faculty of Medicine, Department of Hematology, a tertiary referral hospital in the Trakya Region, were evaluated in a retrospective manner. The diagnosis of AML was based on WHO 2016 criteria of Myeloid Neoplasms. Results: Of the 123 patients in our study, 60 were female, and 63 were male. The mean age was 57.93 years. CD11b positivity was observed in 40 patients. Platelet counts were significantly lower in patients with CD11b positivity (p = 0.004). Likewise, D-dimer levels at presentation were higher in the CD11b positive patient group (p = 0.000). Regarding outcomes, patients with CD11b positivity were found to have lower rates of remission with first-line remission induction therapy (p = 0.003). There was no significant relationship between CD11b positivity and overall survival with Kaplan Meier survival analysis (8.5 months in CD 11b positive group, 12.1 months in negative group, p: 0.436). Conclusion: Our study demonstrated that patients with CD11b expression had lower remission rates with remission induction chemotherapy.Öğe Ekstranodal Baş Boyun Diffüz Büyük B Hücreli Lenfomalarının Geriye Yönelik Olarak Değerlendirilmesi ve Nodal Hastalık ile Karşılaştırılması(2021) Kırkızlar, Hakkı; Kırkızlar, Tuğcan Alp; Demirci, Ufuk; Gülsaran, Sedanur Karaman; Baş, Volkan; Ümit, Elif; Demir, AhmetAmaç: Baş boyun bölgesinden nodal veya ekstranodal tutulumlu diffüz büyük B hücreli lenfoma (DBBHL) tanısı alan hastaların klinikopatolojik özellikleri ve toplam sağkalım oranlarını incelemeyi ve karşılaştırmayı amaçladık. Hastalar ve Yöntem: Çalışmaya primer baş boyun bölgesi ekstranodal veya nodal tutulum ile başvuran DBBHL tanılı 52 erişkin hasta alındı. Hastaların demografik, klinik, patoloji, görüntüleme, tedavi, tedavi cevabı ve prognostik indeksleri değerlendirildi. İzlem ve sağkalım sonuçları gözden geçirildi. Bulgular: Hastaların 24’ü ekstranodal, 28’i ise nodal gruba dahil edildi. Nodal ve ekstranodal gruplar karşılaştırıldığında cinsiyet, yaş, Ki67 proliferasyon indeksi, BCL-2 pozitifliği, B semptom varlığı, performans durumu, LDH, prognostik indeksler, 1. basamak tedaviye yanıt açısından fark yoktu. Ekstranodal grupta germinal merkez benzeri B hücre kökeni, BCL-6 pozitifliği, erken evre hastalık nodal gruba göre daha yüksek oranda bulundu ve bu yükseklik istatistiksel olarak anlamlı saptandı (p değerleri sırasıyla 0.010, 0.016, 0.001). Ekstranodal tutulumların dağılımı tonsil (n: 10), tiroid (n: 5), nazofarenks (n: 2), maksiller sinüs (n: 2), parotis bezi (n: 2), nazal (n: 1), dil (n:1) ve bukkal mukoza (n: 1) şeklindeydi. Ortanca sağkalım nodal grupta 37 ay, ekstranodal grupta 43 ay idi. Bu farklılık istatistiksel olarak anlamlıydı (p= 0.022). Sonuç: Ekstranodal tutulum yeri ve sayısı DBBHL’de prognozu belirlemektedir. Çalışmamızda, baş boyun bölgesi primer ekstranodal DBBHL’lerin kökeninin germinal merkez B benzeri hücre yönünde olmasının, semptomların ve görünürlüğünün nodal olanlara göre daha erken olmasının ve dolayısıyla erken tanı ve tedavi şansının olmasının daha iyi sağkalıma neden olduğu sonucuna vardık. Bu nedenle santral sinir sistemi hariç baş boyun bölgesine sınırlı ekstranodal tutulumlar daha iyi bir prognostik belirteç olarak kabul edilebilir.Öğe Ruksolitinib Tedavisinin Aniden Kesilmesi Sonrasında Post-ET Myelofibrozis Bulgularında Alevlenme: Akılda Kalması Gereken Bir Klinik Tablo(2021) Demirci, Ufuk; Gülsaran, Sedanur Karaman; Baş, Volkan; Ümit, Elif; Kırkızlar, Hakkı; Demir, AhmetMiyeloproliferatif neoplazmalar (MPN’ler), kök hücre kaynaklı klonal miyeloproliferasyon ile karakterizedir. Janus kinaz 2 (JAK2) genindeki mutasyonların keşfedilmesinden sonra tedaviler için önemli bir hedef haline gelmiştir. Ruksolitinib kullanımının, sağkalımı arttırması, splenomegaliyi azaltmassı, JAK2 V617F varyant alel sıklığını azaltmasının yanında ayrıca hastalarda JAK1 inhibisyonu ile konstitusyonel semptomlarda önemli iyileşme ve sitokin salınımını azalttığı görülmektedir. Anemi ve trombositopeni gibi yan etkileri nedeniyle tedaviye devam edeilemediği durumlar olabilir. Tedavinin hızla kesilmesinden sonra farklı kliniklerde ilerleyebilen “Ruksolitinib Bırakma Sendromu” adı verilen klinik bir durum ortaya çıkabilir.