Yazar "Güldiken, Babürhan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 6 / 6
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akut iskemik inmede ortalama trombosit hacmi ve periferik kan hücre sayısı yanıtı(2008) Güldiken, Babürhan; Özkan, Hülya; Karayel, LeventAmaç: Ortalama trombosit hacminin (OTH) trombosit aktivitesinin iyi bir göstergesi olduğu, vasküler hastalıklarda arttığı bildirilmektedir. Bu çalışmada akut iskemik inmede, inme alttipleri ile OTH'nin ilişkisinin araştırılması amaçlandı. Hastalar ve Yöntemler: Çalışmada ORG 10172 çalışması TOAST kriterlerine göre büyük (n=43) ve küçük (n=59) damar hastalığı olarak alttiplendirmesi yapılan, akut iskemik inme geçiren 102 hastanın OTH değerleri, yaş ve cinsiyet eşleştirilmiş 48 sağlıklı birey ile karşılaştırıldı. Ortalama trombosit hacminin inme alttipleri, inme şiddeti ve diğer hematolojik parametreler (trombosit sayısı, platekrit, hemoglobin, hematokrit, eritsosit sayısı, ortalama korpusküler hacim, lökosit, nötrofil, lenfosit, monosit sayıları) ile ilişkisi araştırıldı. Bulgular: İnme altgrupları ve kontrol grubu arasında OTH değerleri açısından fark tespit edilmezken, OTH ile inme şiddeti ve diğer hematolojik parametreler arasında da ilişki saptanmadı (p>0.05). Büyük damar hastalığı olanlarda, küçük damar hastalığı olanlara ve kontrollere göre lökosit ve nötrofil sayısında artışın anlamlı olarak daha fazla olduğu görüldü (p<0.005). Nötrofil sayısında artış inme şiddeti için bir risk faktörü olarak belirlendi (?=0.362, p=0.01, OR=1.437, CI %95 0.02-0.08). Sonuç: Ortalama trombosit hacmi akut iskemik inmede anlamlı bir değişikliğe uğramamakta olup, lökosit ve nötrofil sayısında artış, özellikle büyük damar hastalığı alttipi ve inme şiddeti için iyi bir göstergedir.Öğe A Case Report: Ictal Bradycardia in a Patient With Syncopal Attacks(Trakya Üniversitesi, 2017) Demirci, Koray; Güldiken, BabürhanAims: Ictal bradycardia is characterized as the presence of bradycardia during the ictal discharge and mostly seen in left temporal zone originated seizures. It could lead to conditions such as syncope, asystole and severe injuries. With this case report, it is aimed to emphasize the importance of applying 24-hour video electroencephalographyelectrocardiography monitoring in patients with unexplained loss of consciousnessÖğe Contribution of Long Term Video Eeg Monitoring to Diagnosis of Epilepsy Patients(Trakya Üniversitesi, 2014) Demirkıran, Hümeyra; Kaymak, Gizem; Küçükyörük, Ecem; Boncukçu, Elif; Betbaşı, Gökçe; Çaltek, Neçirvan Çağdaş; Güldiken, BabürhanAims: Data obtained by the patient’s anamnesis and interictal routine EEG are sometimes not satisfactory for achieving a correct diagnosis of epilepsy. It is considered that some of the treatment resistant epilepsy patients are such kind of cases. In the present study, the contribution of long term video EEG monitoring (VEM) to treatment in the treatment resistant epilepsy patients was investigated. Methods: Twenty-nine cases were enrolled into the study, and the epilepsy diagnosis and classification were re-evaluated. The ratio of cases who needed a change of treatment after the new diagnosis and classification was calculated. Results: A significant difference was seen in the diagnosis, classification and treatments (34,5%, 44,8%, 37,8%, respectively) before and after long-term VEM. Conclusion: Long term VEM seems to be an important tool in re-evaluation of treatment resistant epilepsy patients and in achieving the correct diagnosisÖğe Nonvalvüler atrial fibrilasyonun akut iskemik strokta 30 günlük erken dönem prognoza etkisi(1997) Güldiken, Babürhan; Utku, UfukNonvalvüler atrial fibrilasyon, normal popülasyonda 65 yaş üstünde %5 gibi yüksek oranda gözlenen bir kardiyak disritmidir. Serebral emboliye yol açması, hemodinamiği bozması nedeniyle serebrovasküler hastalıkların önemli bir kısmında etyolojik faktör olarak tespit edilmektedir. Nonvalvüler atrial fibrilasyonlu, iskemik strok geçirmiş hastaların erken dönem prognozunun bilinmesi bu hastaların akut dönem tedavisi için önemli bilgiler sağlayacaktır. Biz çalışmamızda nonvalvüler atrial fîbrilasyonun akut iskemik strokta 30 günlük erken dönem prognoza etkisini araştırırken, yüksek riskli hasta özelliklerini belirlemeye çalıştık. Çalışmaya Mart 1996- Kasım 1996 tarihleri arasında Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Servisinde yatarak tedavi gören, serebrovasküler hastalarından random seçilmiş 27 nonvalvüler atrial fibrilasyonlu ve yaş ve cinsiyet açısından eşleştirilmiş 26 sinüs ritimli akut iskemik stroklu hasta alındı. Hastalar erken poststrok dönemde (ilk 30 gün) işgörmezlik, mortalite ve rekürran serebral emboli açısından prospcktif izlendi. Nonvalvüler atrial fibrilasyon grubunda 30 günlük mortalite %18.3, sinüs ritimli grupta %8.3 olarak bulunurken, aradaki fark istatistiksel açıdan önemsizdi. Disabilite açısından da iki grup arasında anlamlı fark bulunmadı. Nonvalvüler atrial fibrilasyonlu hastalar kendi içlerinde karşılaştırıldığında 74 yaş üstününün, hastaneye başvurusunda kötü bilinç durumunun, total anteriyor sirkülasyon infarktlannın ve %200 mg üstü serum kolesterol düzeyinin kötü prognoz ile ilişkili olduğu bulundu. Erken rekürran emboli atrial fibrilasyon grubunda biri mezenter, diğeri serebral olmak üzere iki vakada gözlenirken (total %7,4), sinüs ritimli grupta bir vakada görüldü. Literatürde de %2-ll arasında tespit edilmiş rekürran embolizm, çalışmamızdaki bulunan yüksek oranı ile antikoagülasyonun gerekliliğini ortaya koydu.Öğe Son dönem böbrek yetmezlikli hastada laktik asidoza bağlı gelişen bilateral bazal gangliyon lezyonu(2009) Güldiken, Babürhan; Üstündağ, Sedat; Yılmaz, Arif; Çakır, HasanBilateral bazal gangliyon lezyonu, hipoksik ensefalopatilerde ve metanol zehirlenmelerinde sık görülmesine rağmen son dönem böbrek hastalığında nadir görülen bir bulgudur. Bilateral ve seçici tutulumun patofizyolojisi tam bilinmemekle birlikte ağır metabolik asidoz suçlanan süreçlerden bir tanesidir. Bu çalışmada son dönem böbrek hastalığı nedeniyle süregen düzenli hemodiyaliz tedavisi uygulanmakta olan bir hasta, metformin kullanımı sonrası ortaya çıkan bilateral bazal gangliyon lezyonu ve eşlik eden bulguları ile sunulmaktadır.Öğe Subklinik hipotiroidizmde bilişsel işlevlerin olay ilişkili potansiyeller ile değerlendirilmesi(2008) Güldiken, Babürhan; Turgut, Nilda; Güldiken, Sibel; Tuğrul, Armağan; Taşkıran, Bengür; Peynirci, HandeAmaç: Aşikar hipotiroidizmde yavaşlamış bilgi değerlendirme hızı, yürütücü işlevlerde azalmış etkinlik ve öğrenme yeteneğinde zayıflama gibi bilişsel yetersizlik olabileceği yapılmış çalışmalarda gösterilmiştir. Subklinik hipotiroidizmin ise bilişsel işlevleri ne derece etkilediği belirsizdir. Bu çalışmada subklinik hipotiodizmi olan hastalarda olay ilişkili potansiyeller kayıtlanarak bilişsel yetilerdeki değişikliğin belirlenmesi amaçlandı.Yöntem: Çalışmaya 15 subklinik hipotiroidisi olan (normal T3 ve T4 hormon düzeyleri ile birlikte yüksek TSH düzeyi) ve yaşça eşlenmiş 20 sağlıklı birey alındı. Olgulara bilgi değerlendirme hızı, bilişsel değerlendirme kapasitesi ve algı yeteneği gibi bilişsel yetilerin ölçülebilmesi açısından yeterliliği gösterilmiş olan, işitsel olay ilişkili potansiyel kayıtlaması (P300 amplitüd ve latansı) yapıldı. Kayıtlama “odd-ball” paradigması ile 6 EEG elektrodu üzerinden gerçekleştirildi.Bulgular: İki grubun P200, N200 and P300 latans ve amplitüdleri arasında anlamlı bir fark gözlenmedi (p>0.05). Tiroid hormonları ile P300 latansları arasında bir ilişki bulunmadı.Sonuç: Subklinik hipotiroidizmde bilişsel yetilerde değişim ile ilgili çelişkili bildirimler mevcuttur. Bizim çalışmamız olay ilişkili potansiyeller ile değerlendirilebilen bilişsel fonksiyonlarda bir bozulma olmadığını göstermektedir.