Yazar "Görgülü, Yasemin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Bipolar Bozukluk Tip I'de Romatoid Artrite Kıyasla Evlilik Uyumu ve Aile İşlevselliği(2016) Taşdelen, Öznur; Çınar, Rugül Köse; Taşdelen, Yasin; Görgülü, Yasemin; Abay, ErcanAmaç: Evlili?in sa?lyk ve i?levsellik üzerinde etkili oldu?ubilinmektedir. Medeni hal önemli olsa da, evliliktekiuyum ve aile i?levselli?i seviyelerinin sa?lyk üzerinde dahafazla etki sahibi oldu?u bulunmu?tur. Kronik hastalyklar,evlilik uyumu ve aile i?levselli?i üzerinde olumsuz etkileresahip olabilirler. Çaly?mamyzda, bipolar bozukluk (BB) tipI ve romatoid artrit (RA) hasta ve e?leri arasyndaki evlilikuyumu ve aile i?levselli?ini kar?yla?tyrmayy amaçladyk.Gereç ve Yöntem: Çaly?ma örneklemi 49 BB tip I ve 48RA hastasy ve e?lerinden olu?maktaydy. BB-I hastalaryDSM-IV Eksen I Bozukluklary için Yapylandyrylmy? TanysalGörü?me, Hamilton Depresyon Derecelendirme Ölçe?i veYoung Mani Derecelendirme Ölçe?i ile de?erlendirilip veremisyon evresindeki hastalar çaly?maya dahil edildiler.RA hastalarydan sadece kronik evredekiler çaly?maya dahiledilirken akut evredekiler dy?landy. Ayryca RA hasta grubuve her iki e? grubu de?erlendirilip herhangi bir psikiyatrikbozukluk sahibi olanlar çaly?maya alynmady. Evlilik uyumuve aile i?levselli?i, "Berksun-Söylemez-Kavacyk EvlilikUyumu ve Aile Y?levselli?i Ölçe?iyle" de?erlendirildi. Buölçe?in üç alt ölçe?i bulunmaktaydy; 1.aile i?levi veuyum, 2.güven-sadakat-?iddet, 3.marital disfori. Ölçekteartan puanlar uyum ve i?levsellik kayby olarak yorumlanmaktaydy. Bulgular: BB-I hastalary, RA hastalaryylakar?yla?tyryldyklarynda daha yüksek evlilik uyumu ve ailei?levselli?i puanlary elde ettiler (p = 0,004). BB-I hastalarynyn e?leri de, RA hastalarynyn e?leriyle kar?yla?tyryldyklarynda daha yüksek puanlar elde ettiler (p = 0,001).E?ler arasynda puanlar kar?yla?tyryldy?ynda, RA hastalary vee?leri benzer puanlar elde ettiler. BB-I hastalarynyn e?leriise BB-I hastalaryndan daha yüksek puanlar elde ettiler.Sonuç: Remisyonda bile olsa BB-I, kronik a?rylarla seyreden bir hastalyktan daha fazla aile i?levselli?i alanyndakayba neden olmaktadyr. Bu, BB-I hastalarynyn tedavilerisyrasynda ele alynmalydyr. BB-I hastalarynyn e?lerinin kendilerinden daha fazla tatminsizlik ya?adyklary da akyldabulundurulmalydyr. Özellikle, e?in evlili?e uyumu önemlidirÖğe Bir Üniversite Hastanesinde Yatan Hastalardan Ystenen Psikiyatrik Konsültasyonların Değrlendirilmesi(2016) Kılıç, Evnur Kahyacı; Çınar, Rugül Köse; Sönmez, Mehmet Bülent; Görgülü, YaseminAmaç: Bu ara?tyrma ile bir üniversite hastanesindekipsikiyatri konsültasyon hizmetlerinin hastalaryn sosyodemografik özelliklerine, konsültasyon istenen kliniklere,istenme nedenlerine, konulan psikiyatrik tanylara ve verilen psikiyatrik tedavilere göre da?ylymy incelenmi?tir.Gereç ve Yöntem: 1 Ocak-31 Aralyk 2011 tarihleri arasynda Trakya Üniversite Typ Fakültesi Hastanesi'nde yataraktedavi gören ve psikiyatri konsültasyonu istenen 18 ya?ve üstü hastalaryn psikiyatrik de?erlendirmelerininkaydedildi?i konsültasyon formlary geriye dönük taranarak de?erlendirilmi?tir. Tanylar klinik görü?me sonucuDSM-IV-TR tany kriterlerine göre yapylmy?tyr. Verilerin istatistiksel analizi SPSS 20.0 programy ile yapylmy? vesonuçlar yüzdelik de?erler ?eklinde verilmi?tir. Bulgular:Ara?tyrmaya psikiyatri dy?y kliniklerde yatarak tedavigören ve psikiyatri konsültasyonu istenen 422'si (%54.5)erkek, 353'ü (%45.5) kadyn toplam 775 hasta dahiledilmi?tir. Hastalaryn ya? ortalamasy 50.4±15.5'tir. En sykpsikiyatri konsültasyonu isteyen bölümler syrasyyladahiliye (%35.2), fizik tedavi ve rehabilitasyon (%15.2) vegenel cerrahidir (%9.7). Konsültasyon istemleri depresif?ikayetler (%24.5), herhangi bir neden belirtmeksizinpsikiyatrik de?erlendirme (%24.3), ajitasyon (%13.4) veönceki psikiyatrik tany ya da tedavi öyküsü (%10.1)nedeniyledir. Konsültasyon sonucu konulan psikiyatriktanylar ise uyum bozukluklary (%19), deliryum (%18.1) vedepresyon (%17.4) ?eklinde syralanmy?tyr. Hastalaryn%23.7'sinde tany ölçütlerini kar?ylayan herhangi bir ruhsal hastalyk saptanmamy?tyr. Hastalaryn %35.2'sine antidepresanlarla, %22.6'syna antipsikotiklerle, %9'una benzodiazepinlerle, %1.2'sine duygudurum düzenleyiciilaçlarla tedavi önerilmi?, hastalaryn %32'sine ise ilaçsyztakip önerilmi?tir. Sonuç: Ara?tyrmamyzyn sonuçlary konsültasyon liyezon psikiyatri biriminin önemini vurgulamaktadyr. Di?er klinikler ile kurulacak i?birli?i ile hastalaryn ruhsal açydan de?erlendirilmeleri sonucu sadecefiziksel sa?lyklary de?il bütüncül bir yakla?ym ile ruhsaldurumlary da de?erlendirilmi? olacaktyrÖğe Edirne'de Üniversite Öğrencileri Arasında Alkol ve Psikoaktif Madde Kullanımı ve İlişkili Parametreler(2016) Görgülü, Yasemin; Çakır, Diğdem; Sönmez, Mehmet Bülent; Çınar, Rugül Köse; Vardar, Mehmet ErdalAmaç: Ergenler ve genç erişkinlerde alkol ve psikoaktif madde kullanı-mı ve sonuçları önemli bir sorundur. Üniversite öğrencilerinde alkol vepsikoaktif madde kullanım sıklığı ile ilgili hem ülkemizin hem de dünyanındeğişik bölgelerinde yapılmış çalışmalarda farklı sonuçlar bildirilmektedir.Yöntem: Trakya Üniversitesi öğrencilerinde (n=1385) kesitsel olarak alkolve psikoaktif madde kullanım sıklığı ve ilişkili parametreler araştırılmış-tır. Özbildirimle doldurulmuş bir anket formu uygulanmıştır.Bulgular: Alkol en fazla kullanılan madde (%30) iken, sigara (%29,9) veesrar (%3,1) onu takip etmekteydi. Erkeklerde, ailesinin eğitim düzeyive gelir düzeyi yüksek olanlarda, harçlığı yüksek olanlarda, anne babasıbirbiriyle anlaşamayan yada boşanmış olanlarda alkol ve psikoaktif maddekullanım sıklığı daha fazla bulundu.Sonuç: Trakya Üniversitesi öğrencilerinde psikoaktif madde kullanım sıklığıülkemizin diğer bölgelerinde ve özellikle de diğer ülkelerde yapılançalışmalarda belirtilenlere göre daha düşük bulunmuştur.Öğe Enerji içeceği tüketimi sonrası gelişen bir akut psikoz olgusu(2014) Görgülü, Yasemin; Taşdelen, Öznur; Sönmez, Mehmet Bülent; Çınar, Rugül KöseEnerji içeceklerine ilgi her geçen gün artmaktadır. Enerji içeceği tüketimi de doğru orantılı olarak artmaktadır. Kullanıcılar çoğunlukla keyif almak, performans ve dikkati artırmak amacıyla kullanmakta. Ancak zaman zaman istenmeyen bedensel ve ruhsal sonuçlara da yol açabilmektedir. İstenmeyen bedensel sonuçlar daha ön planda ve görünür olmakla birlikte literatürde enerji içeceklerinin yol açtığı ruhsal sorunlar ile ilgili veriler yıllar içinde birikmektedir. Bu olgu sunumunda daha önceden psikiyatrik hastalık öyküsü bulunmayan, yoğun enerji içeceği tüketimi sonrası psikotik semptomlar gelişen genç bir olguyu anlattık.Öğe Eş kaybı sonrası yüzük parmağı otofajisi(2016) Çınar, Rugül Köse; Taşdelen, Öznur; Sönmez, Mehmet Bülent; Görgülü, YaseminKişinin, intihar etme niyeti olmadan bedenine zarar vermesi olarak tanımlanan kendine zarar verme davranışı birçok psikiyatrik bozukluğun gidişinde görülür. Psikotik hastalarda emir veren işitsel varsanılar kendine zarar verme riskini artırır. Ölen eşinin emir veren sesini duyarak, yüzük parmağını kesip yeme davranışı gösteren bir 'psikotik özellikli majör depresif bozukluk' olgusunu bildirmekteyiz. (Anadolu Psikiyatri Derg 2016; 17(Ek.3):24-26).Öğe Majör depresyon hastalarında tam uyku yoksunluğunun serum beyin kaynaklı nörotrofik faktör düzeyine etkisi Effects of total sleep deprivation on serum brain derived neurotrophic factor levels in patients with major depression(2007) Görgülü, Yasemin; Çalıyurt, OkanÖZET Majör depresyon toplumda oldukça yaygın görülen bir hastalıktır. Beyin kaynaklı nörotrofik faktör depresyonda düzeyi azaldığı ve antidepresan ilaç tedavisi ile düzeyi yükseldiği bilinen bir nörotrofik faktördür. Beyin kaynaklı nörotrofik faktörün nöroplastisitede önemli rolü vardır. Bu çalışmanın amacı majör depresyon hastalarında tam uyku yoksunluğu tedavisinin hastaların depresyon düzeyine ve serum beyin kaynaklı nörotrofik faktör düzeyine etkilerini belirlemektir. Bu amaçla majör depresyon hastaları yalnızca sertralin alan hastalar ve sertralinle birlikte uyku yoksunluğu tedavisi uygulanan hastalar olmak üzere iki gruba rastgele bir şekilde dağıtıldı. Sertralin ile birlikte uyku yoksunluğu uygulanan grupta ilk hafta içinde eşit aralıklarla ve ardışık olarak 3 kere tam uyku yoksunluğu tedavisi uygulandı. Bu grupta hastalara ilk uyku yoksunluğu uygulamasının ardından sertralin tedavisi başlandı. Ayrıca sağlıklı gönüllülerden oluşan kontrol grubuna da 1 kere tam uyku yoksunluğu uygulandı. Gruplarda 0., 1., 7., 14. ve 42. günlerde hastaların serum beyin kaynaklı nörotrofik faktör düzeylerine bakıldı. Hastaların depresyon ve anksiyete düzeyleri Hamilton Depresyon Değerlendirme Ölçeği, Hamilton Anksiyete Değerlendirme Ölçeği ve Beck Depresyon Ölçeği ile takip edildi. Sonuç olarak, uyku yoksunluğu tedavisinin majör depresyon hastalarında ilk uygulamada hızla depresyonu düzelttiği ve serum beyin kaynaklı nörotrofik faktör düzeylerini hızla arttırdığı saptandı. 7. günde sertralin ile birlikte uyku yoksunluğu uyguladığımız grupta serum beyin kaynaklı nörotrofik faktör düzeyi sadece sertralin verilen gruba göre anlamlı olarak daha yüksekti ve hastaların depresyon düzeyi sertralinle birlikte uyku yoksunluğu tedavisi uygulanan grupta sadece sertralin verilen gruba göre anlamlı derecede daha düşüktü. Sağlıklı kişilerde uyku yoksunluğu uygulaması kişilerin duygudurumunu ve serum beyin kaynaklı nörotrofik faktör düzeyini etkilemedi. Anahtar kelimeler: majör depresyon, tam uyku yoksunluğu, beyin kaynaklı nörotrofik faktörÖğe Psikotik depresyon ve şiddet davranışı ile başvuran idiyopatik bilateral bazal ganglion kalsifikasyonu (Fahr Hastalığı): Adli yönü dolayısıyla bir olgu sunumu(2014) Çeri, Ürün Özer; Görgülü, Yasemin; Can, Ferda Güngör; Gençtürk, MertFahr hastalığı başta bazal ganglionlarda olmak üzere bilateral intrakrani- al kalsifikasyonların varlığı ile tanımlanan nadir rastlanan bir nöropsiki- yatrik hastalıktır. Daha genel bir terim olan Fahr sendromu etiyolojiden bağımsız olarak primer ve sekonder bazal ganglion kalsifikasyonları için, Fahr hastalığı terimi ise primer, idiyopatik olguları belirtmek için kul- lanılmaktadır. Fahr Hastalığı parkinsonizm ve ekstrapiramidal belirtiler, dizartri, parezi, nöbet ve senkop gibi nörolojik belirtilerle seyredebilir. Davranış bozukluğu, psikoz ve duygudurum bozuklukları gibi psikiyat- rik bozukluklar ve bunların yanı sıra bilişsel bozukluklar da görülebilir. Fahr hastalığı tanısında bilgisayarlı tomografi incelemesinin yararlı ol- duğu bilinmektedir. Bu yazıda depresif belirtiler, sanrılar ve işitsel varsa- nılar ile başvuran bir Fahr hastalığı olgusu sunulmuştur. Kırk yedi yaşın- da erkek hasta şiddet davranışı sonrası adli psikiyatri kliniğine yatırılmış ve psikotik özellikli major depresif bozukluk tanısı ile izlenmiştir. Yatışı sırasında antidepresan ve antipsikotik tedavinin yanı sıra elektrokonvülzif tedavi uygulanmış ve belirtilerde belirgin düzelme görülmüştür. Olgunun bilgisayarlı tomografi incelemesinde idiyopatik bilateral bazal ganglion kalsifikasyonu saptanması üzerine Fahr hastalığı tanısı konulmuştur. Bu olgu sunumu psikoz ve duygudurum belirtileri ile başvuran olguların değerlendirilmesinde beyin görüntüleme yöntemlerinin ve detaylı labo- ratuvar incelemelerinin yapılmasının önemini vurgulamaktadır. Özel- likle nörolojik belirtileri ve beyin görüntüleme bulguları olan olgularda Fahr hastalığı gibi patolojilerin de ayırıcı tanıda ele alınması gerekmek- tedir.Öğe Psychoactive Substance Use and Related Factors Among High Schools(2021) Çınar, Rugül Köse; Manay, Diğdem; Görgülü, Yasemin; Sönmez, Mehmet Bülent; Vardar, ErdalIntroduction: Adolescence is considered to be the most risky period for experimenting with harmful substances. This study aims to determine the psychoactive substance consumption rates among all of the high school students in city center of Edirne, Turkey. Methods: This cross-sectional study was conducted with 8.483 high school students. The survey form used in the present study was compiled from questionnaires used in “The European School Survey Project on Alcohol and Other Drugs” study. Overall lifetime substance use, gender differences in substance preferences, students’ problematic behaviors and their ef- fects on the substance use ratios, reasons for substance usage, locations where the students use the substances and sources where the substances were obtained, how the substance use ratios were affected by user friends and relatives were the covered objects. Results: A total of 8402 school students aged 15-19 years completed the questionnaire, 53.0 % of which were females. Al- cohol was the most common substance used (24.6%), followed by tobacco (21.5%) and cannabis (1%). Frequency of other substances remained under 1%. Tobacco, alcohol, cannabis, ecstasy, inhalants, and cocaine usage were significantly higher in males. Having problematic behaviours were associated with the rise in substances usage. User friends were both the main reason of usage and the supplier of the substances. The main location where the students use substances were the streets. Discussion and Conclusion: Although frequencies of psychoactive substance usage among high school students of Edirne were found to be lower than most of the other locations all around the world, students’ problematic behaviours and risk factors were similar.