Yazar "Görgülü, Aşkın" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 5 / 5
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Fokal serebral iskemi-reperfüzyon modelinde nimodipin ve memantin'in etkileri(2002) Görgülü, Aşkın; Çobanoğlu, Sabahattin; Yanık, Birol; Kırış, TalatAmaç: Deneysel serebral iskemide, primer hasarı izleyen patolojik ikincil süreçler kalıcı nörolojik defisitin ana nedenini oluşturur. Kalsiyumun hücre içine girişi destrüktif olayları başlatan temel faktördür. Çalışmamızda deneysel iskemi-reperfüzyon modelinde kalsiyumun hücre içine girişinin engellenmesi amaçlanmıştır. Bu nedenle N-metil-D-Aspartat blokeri olan memantin ve voltaj sensitif kalsiyum kanal blokeri olan nimodipin'in kombine etkileri araştırılmıştır. Yöntem: Çalışma damar içi sütür tekniği kullanılarak sağ orta serebral arter infarktı ve reperfüzyonu oluşturulan 48 adet Wistar türü dişi sıçan üzerinde yapıldı. Sıçanlar biri kontrol olmak üzere dört gruba ayrıldılar. Tedavi grubunda iskemi öncesi 15. dakikada memantin (10 mg/ kg, periton içi), nimodipin (0.1 mg/kg, periton içi) ayrı ayrı ve beraber olarak uygulandı. İskeminin üçüncü saatinde reperfüzyon sağlandı. Sıçanlar İskeminin altıncı saattindeki nörolojik muayenelerini takiben sakrifiye edildiler. Beyinlerden koronal planda kesitler alındı ve tripheniltetrazolium chloride ile tespit edildi. İskemik alanın yüzde oranı hesaplandı. Bulgular: Memantin'in tek başına ve nimodipin ile birlikte kullanılması nörolojik tabloyu düzeltirken, nimodipin'in tek başına uygulanması etkili olmadı. Memantin'in tek başına ve nimodipin ile birlikte uygulaması tüm kesitlerde, nimodipin'in tek başına uygulaması ise bazı kesitlerde (6, 7, 8, 9 mm) infarkt alanını küçülttü. Sonuç: Memantin grubuna kıyasla, nimodipin'in serebral İskeminin profilaksisinde çok daha zayıf etkili olduğu, yine iki ilacın kombine kullanımının da memantinin tek başınakullanılmasıyla sağlanan profilaktik etkiyi ancak hafif derecede arttırdığı sonucuna varıldı.Öğe Kafa travmalarında hematolojik değişiklikler ve prognoz açısından önemleri(1999) Eliuz, Kenan; Demir, Muzaffer; Çobanoğlu, Sabahattin; Görgülü, AşkınBu prospektif çalışma kapalı kafa travmalı olgularda koagulasyon bozukluklarının derecesi ile prognozu arasındaki ilişkinin ortaya konulması için planlandı. 55 olgu Glasgow Koma Skalası (GKS) skoruna göre 3 gruba ayrıldılar: Grup 1 (GKSskoru 13-15), Grup 2 (GKS skoru 8-12), Grup 3 (GKS skoru 3-7,). Koagulasyon testleri (trombosit sayısı, proirombin zamanı, aktif parsiyel tromboplastin zamanı, fibrinojen, öglobulin yıkım zamanı, fibrin yıkım ürünleri (FYÜ), D-Dimer, antitrombin İli) ve bilgisayarlı tomografi tetkiki tüm hastalarda yapıldı. Kan örnekleri travma sonrası 6 ve 24. saatlerde, 3 ve~7. günlerde alındı. Cerrahi girişim yapılan olgularda, cerrahinin hemen öncesi ve sonrası ve anestezi indüksiyonu sırasında ek kan örnekleri alındı. Grup 1'de tüm koagulasyon testleri normaldi. Grup 2 ve 3'de FYÛ ve D-Dimer seviyeleri önçmli derecede yüksek, antitrombin 111 seviyeleri düşüktü. Bu değerler hastanın prognozuna göre değişim gösterdi. FYÛ, D-Dimer veantitrombin lif ün kunt kafa travmalı olguların prognoz tahmininde önemli olduklar saptandı.Öğe Spontan serebellar kanamalar(1998) Görgülü, Aşkın; Memiş, Muzaffer; Yılmaz, Hakan; Utku, Ufuk; Çobanoğlu, SabahattinBu retrospektif çalışmada 20'si erkek, 16'sı kadın olan 36 spontan serebellar kanama olgusu incelendi. Tanı tüm olgularda kraniyal Bilgisayarlı Tomografi ile konulmuştu. Olguların. 27'sinde hipertansiyon anamnezi mevcuttu. Bu olguların 23'ünde konservatif, geri kalanında cerrahi tedavi uygulanmıştı. Tüm olgularımız Glasgow Koma Skalası skoru ile izlenmiş, sonuçlar 14. gün yapılan Glasgow Outcome Skoru ile kaydedilmişti. Bu çalışmada Glasgow Outcome Skoru 4-5 iyi sonuç, 1-2-3 kötü sonuç olarak kabul edildi. Glasgow Koma Skalası skorunun 7'nin altında olduğu, deserebrasyon cevabı, dözensiz solunumun mevcut olduğu ve kornea refleksinin kaybolduğu olgularda kötü sonuç gözlendi. Bilgisayarlı Tomografi'de bazal sistemlerin kapalı olduğu, kanamanın vermisde yerleştiği ve/veya hidrosefalinin bulunduğu olgularda da kötü sonuç mevcuttu. Mortalite oranı konservatif tedavi grubunda % 11.2, cerrahi tedavi grubunda ise % 35.7'di.Öğe Temporal kemik petroz bölüm kırıkları(2000) Eliuz, Kenan; Çobanoğlu, Sebahattin; Görgülü, AşkınBu çalışına petroz kemik kırıklarının klinik öneminin ortaya konulması amacı ile yapıldı. Çalışmada kliniğimize kafa travması sonucu başvuran olgulardan petroz kemik kırığı saptanan 47si retrospektif olarak incelendi. Olguların klinik ve radyolojik özellikleri kaydedildi. Kırığa bağlı en sık görülen komplikasyonlar otoraji, işitme azalması, vertigo, fasyal sinir yaralanması ve otoreydi. Petroz kemik kırıkları kemiğin içerdiği yapılar nedeni ile ciddi komplikasyonlara yol açabildiğinden olgulara belirli prensiplerle yaklaşılmalı ve travma sonrası yakından izlenmelidirler.Öğe Torakolomber bileşke lezyonlarında önden dekompresyon ve stabilizasyon(2000) Görgülü, Aşkın; Yörük, Yener; Çobanoğlu, Sebahattin; Hamamcıoğlu, M. Kemal; Kılınçer, CumhurAmaç: Omuriliğin önden basısına neden olan torakolomber bileşke lezyonlarında, önden dekompresyon ve Stabilizasyon ile ilgili deneyimlerimizin gözden geçirildi. Gereç ve yöntem: 1997-1999 yılları arasında torakolomber bileşke lezyonu nedeniyle ünden omurilik dekompresyonunu takiben Kaneda sistemi ile omurga stabilizasyonu yapılan 8 olgu incelendi ve literatürle karşılaştırılarak tartışıldı. Bulgular: Tüm olgularda tam omurilik dekompresyonu sağlandı. Kaneda cihazı ile ilgili ameliyat sırasında ve sonrasında herhangi bir komplikasyon görülmedi. Postoperatif akut miyokard enfarktüsü ve ampiyem nedeni ile 2 olgu kaybedildi. Sonuç: Çalışmamız omurga cisminden kaynaklanan torakolornber bileşke lejyonlarında ünden yaklaşımın dekompresyon ve omurga stabilizasyonu için güvenli ve etkili olduğunu ortaya koymaktadır.