Yazar "Esgin, Haluk" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 36
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 5.7 mm Sağ-üstten saydam kornea kesisi ve üstten skleral tünel kesi ile fakoemülsifikasyon cerrahisinin postoperatif astigmatizmaya etkisi(2005) Rodoplu, Serdar; Esgin, Haluk; Alimgil, Levent; Benian, Ömer; Gürlü, Pelitli VuslatAmaç: Sağ-üstten saydam kornea ve üstten skleral tünel kesi ile, fakoemülsifikasyon yapılan olgularda, postoperatif astigmatizma değişiminin karşılaştırılması. Gereç ve Yöntem: İleriye dönük ve rastgele olarak çalışmaya alınan 70 hastanın 20 gözüne sağ-üstten oblik saydam kornea kesisi, 50 gözüne ise üstten skleral tünel kesi ile, fakoemülsifikasyon uygulanarak 5.5 mm çaplı göz içi lensi konuldu. Kesi yeri bütün hastalarda 1 adet naylon kelebek sütürle kapatıldı. Cerrahiye bağlı astigmatizma, vektör analizi yöntemi ile postoperatif 1. gün, 1. ay ve 3. ayda değerlendirildi. Bulgular: Saydam kornea kesisi yapılan grupta 1.gün, 1.ay, ve 3.ayda vektör analizi ile değerlendirilen cerrahiye bağlı astigmatizma değerleri sırası ile 2.4±2.0, 2.2±1.8 ve 1.8±1.4 D olarak saptanırken, skleral tünelle kesi yapılan olgularda ise sırası ile 1.4±1.8, 1.2±0.9, ve 1.2±1.0 D olarak bulundu. 1.gün, 1.ay ve 3.ayda saydam kornea kesili grupta kurala uygun astigmatizma oranları sırası ile %40, %25, %40, skleral tünel kesili olgularda ise sırası ile %46, %26, %14 olarak saptandı. Sonuç: Postoperatif 1. gün ile 1. ayda, skleral tünelle kesi yapılan olgularda saydam kornea kesili olgulara göre, cerrahiye bağlı astigmatizmanın anlamlı şekilde düşük olmasına rağmen, 3. ayda aradaki farkın anlamlı olmadığı saptandı. Skleral tünel ile keside kurala uygun astigmatizma oranının tedrici olarak azalırken, kurala aykırı astigmatizma oranının arttığı görüldü. Anahtar Kelimeler:Öğe Açık göz küresi yaralanmalarında sonuç görme keskinliği üzerine etkisi olan faktörler(2007) Gürlü, Pelitli Vuslat; Esgin, Haluk; Ömer, Benian; Erda, SaitAMAÇ: Açık göz küresi yaralanması nedeniyle cerrahi onarım uygulanan olgularda görme keskinliğini etkileyen faktörler araştırıldı. GEREÇ-YÖNTEM: Acil cerrahi onarım uygulanan 195 olgunun dosya kayıtları geriye dönük olarak değerlendirildi. Bunlar arasından, kayıtları eksiksiz tutulmuş ve en az 6 ay izlemi bulunan 119 olgunun 119 gözü çalışmaya alındı. Olgular yaş, cinsiyet, travmanın tipi, lokalizasyonu, ameliyat öncesi ve sonrası muayene bulguları ile başka cerrahi girişim yapılmış olması açısından değerlendirildi. İstatistiksel analizde ki-kare testi ve logistik regresyon analizi kullanıldı. BULGULAR: İlk görme keskinliğinin evre 4 veya evre 5 düzeyinde olması (p=0,042), yara yerinin zon 1 dışındaki alanlara lokalize olması (p=0,001), travmanın penetran tipte olmaması (p=0,003), ameliyat öncesi total ön kamara kaybı (p=0,005), hifema varlığı (p=0,001), vitre prolapsusu varlığı (p=0,000) ve ameliyat sonrası arka segment patolojisi oluşumu (p=0,000) görsel prognozu kötü yönde etkilediği saptandı. Sonuçta görme keskinliğini etkileyebilecek tüm faktörler birlikte değerlendirildiğinde, görme keskinliği evre 4 veya evre 5 olan olgularda “arka segmentte patoloji varlığı” (p=0,000, Odds oranı=16,604) ve ameliyat öncesi “total ön kamara kaybının” (p=0,015, Odds oranı=4,661) istatistiksel olarak anlamlı olduğu görüldü. SONUÇ: Açık göz küresi yaralanması olan olgularda arka segmentte saptanan değişiklikler ve ameliyat öncesi muayenede ön kamaranın total kayıp olması sonuç görme keskinliğinde belirleyici faktörlerdir. Bu nedenle, ortamın şeffaf olduğu olgularda periferik retinayı da kapsayan oftalmoskopi, ortam opasitesi olan olgularda da ultrasonografi, izlem sürecinde ihmal edilmemesi gereken muayene yöntemleridir.Öğe Arı sokmasına bağlı bilateral optik nevrit(2014) Türkyılmaz, Yusuf; Esgin, HalukArı sokmasına bağlı çok sayıdaki olguda kornea ödemi, hifema, iris atrofisi, lens dislokasyonu, katarakt ve glokom bildirilirken, az sayıdaki olguda ise optik nöropati bildirilmiştir. On gün önce arı sokması sonrası geçici bilinç kaybı ve her iki gözde görme kaybı gelişen, miyokard enfarktüsü ön tanısı ile koroner anjiografi yapılan ve görme azlığının düzelmemesi üzerine kliniğimize başvuran 46 yaşındaki olguda yapılan muayenede görme keskinlikleri sağ gözde 0,5; sol gözde ise 0,7 olarak bulundu. İki taraflı retrobulber optik nevrit tanısı konularak 64 mg/gün oral metilprednizolon tedavisi başlandı. Otuz dokuz günlük tedavi sonrası görme keskinlikleri iki gözde de 1,0 olarak ölçüldü. Arı sokmasına bağlı optik nevrit nadir görülen, ciddi görme kaybı yapabilen ve erken sistemik kortikosteroid tedavisineÖğe Bilateral Optic Neuritis After Bee Sting(Turkish Ophthalmological Soc, 2014) Turkyilmaz, Yusuf; Esgin, HalukCorneal edema, hyphema, lens dislocation, iris atrophy, cataract and glaucoma cases due to bee sting are frequently reported. Optic neuropathy developing after a bee sting is rarely reported. A 46-year-old man applied to our clinic with visual loss. He had a history of transient loss of consciousness and bilateral severe visual loss after a bee sting 10 days ago. His first diagnosis was myocardial infarction and coronary angiography was applied in a private hospital; the angiography was found normal. In our clinic, his best-corrected visual acuity was 0.5 in the right eye and 0.7 in the left eye. The diagnosis was bilateral optic neuritis, and 64 mg/day oral methylprednisolone treatment was applied. Visual acuity improved to 1.0 in both eyes 39 days later. Optic neuritis due to bee sting is a rare case that can cause severe visual loss and responds well to systemic corticosteroid treatment.Öğe Corneal Endothelial Cell Changes Due to Combined Phacoemulsification-Posterior Ch-ber Intraocular Lens Implantation and Transpupillary Silicone Oil Removal(Turkish Ophthalmological Soc, 2014) Alp, Mehmet Hanifi; Esgin, HalukObjectives: The aim of this study was to evaluate the effects of combined phacoemulsification-posterior chamber intraocular lens (PG TOL) implantation and removal of transpupillary silicone oil on the corneal endothelial cell layer. Materials and Methods: In this study, we included seven eyes of 7 patients who had intravitreal hemorrhage resulting from retinal detachment or tractional retinal detachment due to proliferative diabetic retinopathy and who underwent pars plana vitrectomy and silicone oil injection. Complicated cataract developed, and phacoemulsification-PC-IOL implantation combined with transpupillary silicon oil removal were performed. Preoperative and postoperative corneal endothelial cell count values were taken by Topcon SP-2000P automatic non-contact specular microscopy and were assessed by IMAGEnet 2000 Endothelial Cell Analysis. The results were compared with the findings in the literature. Results: The mean endothelial cell density (ECD) was 2461 cell/mm2 preoperatively The silicone removal was performed after an average of 10 3.5 months (range 5-14 months), and then endothelial cells were counted after a mean of 17 +/- 21.2 months (range 1-49 months) of the combined surgery. The mean LCD was determined as 1906 cell/mm(2) postoperatively. While mean endothelial cell loss was found to be 32% in two patients with diabetes mellitus, five non-diabetic patients had 19% cell loss. Corneal decompensation was not observed in any patient during the follow-up period. Conclusion: After combined phacoemulsification-PC-IOL implantation and transpupillary silicone oil removal, significant reduction in endothelial cells was observed. We detected that this reduction was greater in diabetics.Öğe Dev hücreli arterite bağlı kısa aralıklı bilateral santral retinal arter tıkanıklığı(2005) Esgin, Haluk; Bülbül, Demet EbruOlgu Sunumu: 59 yaşında erkek hasta, yüksek ateş, baş ağrısı ve sol gözde görme azalması şikayeti ile intaniye servisine yatırılıyor. Sağ gözde de görme azalmasının ortaya çıkması üzerine, yakınmalarının başlamasının 10. gününde kliniğimize sevk ediliyor. Kliniğimize başvurusunda sol gözde ışık hissi olmayan ve santral retinal arter tıkanıklığı saptanan hastanın muayenesi sırasında 0.5 olan sağ vizyonunun, ışık hissi düzeyine düştüğü ve sağ gözde de akut santral retinal arter tıkanıklığının geliştiği saptandı. Sedimantasyon hızı ve CRP değerleri yüksek bulunan hastada dev hücreli arterit düşünülerek steroid tedavisine geçildi. Yapılan temporal arter biyopsisinde geç dönem dev hücreli arterit ile uyumlu bulgular tespit edildi. Yaşlı popülasyonda ani vizyon kaybı durumunda etyolojide dev hücreli arterit düşünülmeli ve saatler-günler içinde gelişebilen diğer gözün tutulmasının önlenmesi için hızla steroid tedavisi başlanmalıdır.Öğe Diabetik vitre içi kanamalarda resorbsiyon süresini etkileyen faktörler(2003) Gürlü, Pelitli Vuslat; Esgin, HalukDiabetik hastalarda gelişen vitre içi kanamalarda resorbsiyon süresini etkileyen faktörleri araştırmak amacıyla, proliferatif diabetik retinopatiye bağlı vitre içi kanaması olan 32 olgunun 37 gözü retrospektif olarak değerlendirildi. Çalışmaya alınan gözlerde vitre içi kanamanın ortalama 7.1 +2.7 ayda resorbe olduğu belirlendi. Logistik regresyon yapılarak resobsiyon süresini etkileyen faktörler araştırıldığında; yaşın (R = 90.00, p = O, 48), diabetin süresinin (R - 0.00, p = 0.31), sistemik hipertansiyon (R O -0.13, p = 0.09), disk neovaskülarizasyonu (R 0.00, p = 0.19) veya rubeosis iridis bulunmasının (R = 0.03, p = 0.15) ve vitre içi kanama öncesinde pan retinal fotokoagülasyonun tamamlanmış olmasının (R - 0.00, p = 0.68) bu süreyi etkilemediği, ancak arka vitre dekolmanı varlığının (R = -0.21, p = 0.04) ve refraksiyonun bu süre üzerinde etkisi olduğu bulundu (R = -20, p = 0.049)Öğe Doğumsal nazolakrimal kanal tıkanıklıklarında sondalama zamanı(1999) Esgin, Haluk; Özgür, Soykan; Erda, SaitDoğumsal nazolakrimal kanal tıkanıklığı saptanan olgularda sondalama ile (probing) elde ettiğimiz sonuçları ve başarının yaş ile ilişkisini irdelemek amacıyla, epifora ve/veya çapaklanma yakınmasıyla Trakya Ü. Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları AD polikliniğine başvurmuş ve doğumsal nazolakrimal kanal tıkanıklığı tanısı alarak, topikal antibiyotik-masaj tedavisine rağmen düzelmeyip genel anestezi altında basınçlı lavaj sonrasında pasajı kapalı bulunarak sonda girişimi yapılan 72 olgunun 81 gözü ile ilgili bulgular incelendi. Başarı, hastaların yakınmalarının geçip geçmediğine göre değerlendirildi. Postoperatif ortalama 11.9±17.6 ay izlenen olguların 4-6 ay yaş grubunda başarı %100, 7-12 ay yaş grubunda %96.9, 13-48 ay yaş grubunda %85.4 olduğu görüldü. 3 grubun başarı sonuçları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark olmadığı görüldü (c2=3.85, p=0.14). Yaş artışıyla başarı şansı azalmakla birlikte, kolay uygulanabilmesi, komplikasyonlarının az olması ve elde edilen yüksek başarı oranları nedeniyle, doğumsal nazolakrimal kanal tıkanıklıklarında, dakriosistorinostomi gibi daha invaziv cerrahi girişimlere başvurmadan önce sonda girişimi, 4-5 yaşlarında bile denenebilecek iyi bir tedavi seçeneğidir.Öğe Eales hastalığında tedavinin etkinliği(2014) Özelce, Ramazan; Esgin, HalukAmaç: Eales hastalığında tedavinin etkinliğini araştırmak. Gereç ve Yöntem: Kliniğimize 1990-2012 yılları arasında Eales hastalığı tanısıyla en az 11 ay takip edilen 21 hastanın 33 gözü geriye dönük olarak değerlendirildi. Hastaların demografik özellikleri, başvuru yakınmaları, muayene bulguları ve uygulanan tedaviler değerlendirildi. Ondört göze lazer fotokoagülasyon ve sistemik steroid tedavisi,10 göze sadece lazer fotokoagülasyon, 3 göze sadece sistemik steroid tedavisi, 2 göze ise çekilmeyen vitre içi kanama nedeniyle pars plana vit- rektomi uygulandı. 3 hastanın dört gözü ise tedavisiz izlendi. Bulgular: Olguların yaş ortalaması 36.7±15.7 (15-65) ve erkek/kadın oranı 15/6 idi. Ortalama takip süresi 84 (11-225) ay olup, 21 hastanın 12sinde (%57) hastalık bilateral olarak görüldü. En sık başvuru yakınması bulanık görme idi (%58.1). Başvuru anındaki en sık oftalmoskopik bulgular, neovaskülarizasyon %42, vitre içi kanama %39 ve retina içi kanama %36 idi. Tek başına veya sistemik steroidle kombine olarak lazer fotokoagülasyon yapılan 24 gözden 21inde (%88) görme keskinliğinin aynı kaldığı veya arttığı saptanırken, görme keskinliği azalan 6 gözden 5inde maküla ödemi veya epiretinal membran bulunduğu izlendi. Sonuç: Eales hastalığında lazer fotokoagülasyon tedavisi ile iyi görsel prognoz sağlanmaktadır. Maküla tutulumunda ise görsel prognoz kötüleşmektedir.Öğe The factors affecting visual outcome in open globe injuries(Turkish Assoc Trauma Emergency Surgery, 2007) Guerlue, Vuslat Peliti; Esgin, Haluk; Benian, Oemer; Erda, SaitBACKGROUND To evaluate the factors affecting visual acuity in cases subjected to surgical repair due to open globe injury. METHODS The records of the patients who have been subjected to emergency surgical repair due to open globe injury were examined retrospectively. From a total of 195 cases, 119 eyes of 119 cases who fulfilled the inclusion criteria were included into the study. Cases were examined in terms of age, gender, trauma type, localization, preoperative examination findings, the presence of additional surgical interventions and the findings in the last examination. Chi-square test and logistic regression analysis were used in statistical analysis. RESULTS Original visual acuity (p=0.042), zone (p=0.001), trauma type (p=0.003), preoperative anterior chamber loss (p=0.005), existence of hyphema (p=0.001), vitreous prolapse (p=0.000) and posterior segment pathology development (p=0.000) influenced the visual outcome. In cases with grade 4 or grade 5 resulting visual acuity, statistically significant factors were determined as existence of pathology in the posterior segment (p=0.000, Odds ratio= 12.397) and total anterior chamber loss (p=0.015, Odds ratio=4.661). CONCLUSION Changes occurring at the posterior segment pathology and anterior chamber loss are determinant in terms of resulting visual acuity. For this reason, opthalmoscopy and ultrasonography that should not be omitted in the follow-up period for cases with a transparent media and with media opacity, respectively.Öğe Fasioskapulohumeral musküler distrofili bir olguda, lagoftalmi ve retinal telanjiektaziler(2004) Esgin, Haluk; Karacaoğlu, Oğuz; Erda, SaitFasioskapulohumeral musküler distrofi (FSHD), omuz kuşağı ve yüz kaslarının tutulumuyla başlayan, ilerleyici bir kas distrofisidir. Yüz tutulumu olan hastalarda orbicularis oculi tutulumu lagoftalmiye yol açar. Özellikle ailevi olgularda ilerleyici işitme azlığı ve göz dibinde kapiller telanjiektaziler, mikroanevrizmalar, retinal eksudasyonlar ve kapiller kapanmalar görülebilir. Bu lezyonların saptanması için oftalmoskopik muayene yeterli olmayıp, retinal patolojilere bağlı nadir de olsa vizüel kayıp olabileceği için, değerlendirme FFA ile yapılmalı ve uygun tedavi yapılarak görme kayıplarının önüne geçilmelidir. Bu çalışmada işitme azlığı bulunmayan, ailevi bir FSHD'li olgudaki fasial ve retinal değişikler ortaya konulmaktadır.Öğe Fluorescein angiographic findings in cases with intermediate uveitis in the inactive phase(Canadian Ophthal Soc, 2007) Gurlu, Vuslat Pelitli; Alimgil, Murat Levent; Esgin, HalukBackground: To determine fundus fluorescein angiography (FA) findings in cases with intermediate uveitis in the inactive phase. Methods: This prospective study included all eligible cases with a diagnosis of intermediate uveitis that were treated at the uvea unit of Trakya University ophthalmology department between January 2002 and January 2004. Study criteria included patients in the inactive phase who had no complaints, no biomicroscopic or ophthalmoscopic inflammatory findings in the anterior and posterior segments, and no period of inflammation that had occurred within the previous 6 months. Cases receiving immunosuppressive treatment were not excluded. FA was performed in all cases, which were evaluated by 2 independent observers. Results: A total of 21 eyes from 21 cases with intermediate uveitis were included in the study. FAs of the cases were taken approximately 8.8 (SD 5.4) months (range 6-23 months) after the last activation. In these FAs, no pathological findings were identified in 5 eyes (23.8%); optic disc hyperfluorescence was observed in 14 eyes (66.7%); large vein staining was observed in 2 eyes (9.5%); peripheral venous leakage was observed in 6 eyes (28.6%); and cystoid macular edema was observed in 5 eyes (23.8%). Interpretation: These findings indicate that retinal vascular inflammatory changes persist in cases with intermediate uveitis even if the clinical manifestations have been treated.Öğe İnterferon Tedavisi Alan Multipl Sklerozlu Bir Olguda Gelişen Periferik Vaskülit ve İntermediyer Üveit(2016) Kinyas, Şeref; Esgin, HalukMultipl skleroz (MS), santral sinir sisteminin kronik enflamatuvar demiyelinizan bir hastalığıdır. On iki yıldır MS tanısı olan 40 yaşındaki kadın hasta, sağ gözde yaklaşık 1 aydır bulanık görme ve uçuşan cisimcikler şikayetleri ile kliniğimize başvurdu. Yedi yıldır interferon ?-1a tedavisiyle takip edilmekte olan olgudaki intermedier üveit ve retinal periflebit tablosunun seyri paylaşılmıştırÖğe Keratokonuslu hastalarda çift eliptik kontakt lens uygulaması(2002) Esgin, Haluk; Erda, Nazan; Özgür, SoykanAMAÇ: Keratokonuslu hastalarda, keratometrik ölçüm sonuçları ile kontakt lens uygulaması arasındaki ilişkiyi araştırmak, görme keskinliği sonuçlarını ve kornea komplikasyonlarını değerlendirmek. GEREÇ VE YÖNTEM: Gözlüklerini tolere edemeyen, orta (45-52 D) ve ileri keratokonuslu (>52 D) 45 hastanın 74 gözüne, Javal tipi keratometre yardımı ile ön yüzü sferik, arka yüzü çift eliptik rijid kontakt lens (PE Keratoconus, DK=8, Ciba Vision) ile "3 nokta yöntemi" kullanılarak, paralel uygulama yapıldı. Düzeltilmemiş ve kontakt lens ile düzeltilmiş en iyi görme keskinlikleri saptandı. Kontakt lens altında hava bülü bulunması, korneada epitel değişiklikleri ve skar oluşumu takip edildi. BULGULAR: Keratokonuslu hastalarda ortalama keratometre değerinden 0.6±0.2 mm daha düz kontakt lens uygulaması yapıldığı ve kontakt lensin eğrilik yarıçapı ile ortalama keratometre değeri arasında ileri düzeyde anlamlı bir korelasyon bulunduğu saptandı (p=0.000, r=0.72). Kontakt lens ile, düzeltilmemiş görme keskinliğine göre ortalama 7±2 sıra (p=0.000), gözlükle düzeltilmiş görme keskinliğine göre ise ortalama 4±3 sıra (p=0.000) anlamlı görme artışı elde edildi. Korneanın dik eksen eğrilik yarıçapı küçüldükçe, kornea komplikasyonlarının görülme sıklığının anlamlı şekilde arttığı (p=0.000, r=-0.44) ve ortalama 33 aylık takipte hastaların % 8.2 sinde korneada skar geliştiği görüldü. SONUÇ: Keratokonuslu hastalarda çift eliptik arka yüzeye sahip kontakt lensler ile iyi bir görme artışı sağlanmasına rağmen, ileri keratokonuslu hastalarda kornea komplikasyonlarının görülme sıklığının arttığı saptandı.Öğe Kombine fakoemülsifikasyon-arka kamara göz içi lens yerleştirilmesi ve transpupiller silikon yağının çıkarılmasına bağlı kornea endotel hücre değişimi(2014) Alp, Mehmet Hanifi; Esgin, HalukAmaç: Kombine fakoemülsifikasyon-arka kamara göz içi lensi (AK-GİL) yerleştirilmesi ve transpupiller silikon yağı çıkarılmasının kornea endotel hücre tabakası üzerine etkisini incelemek. Gereç ve Yöntem: Retina dekolmanı (RD) veya proliferatif diyabetik retinopatiye bağlı vitre içi kanama veya traksiyonel RD nedeniyle vitreoretinal cerrahi ve silikon yağı uygulaması yapılan ve gelişen komplike katarakt nedeniyle kombine fakoemülsifikasyon- AK-GİL implantasyonu ve transpupiller aktif silikon yağı çıkarımına karar verilen 7 hasta çalışmaya alındı. Hastaların ameliyat öncesi ve sonrası korneal endotel hücre görüntüleri Topcon SP-2000P otomatik non-kontakt speküler mikroskop ile çekildi ve IMAGEnet 2000 Endothelial Cell Analysis yöntemi ile değerlendirildi. Bulgular literatürle karşılaştırıldı. Bulgular: Ameliyat öncesi endotel hücre sayısı (EHS) ortalama 2461 hücre/mm2 olarak ölçüldü. Ortalama 10±3,5 ay (5-14) sonrasında silikon yağı çıkarımı yapılan hastaların ameliyattan ortalama 17±21,2 ay (1-49) sonrasında endotel hücre tabakası değerlendirildi. EHS ortalaması 1906 hücre/mm2 olarak bulundu. Diabetes Mellituslu (DM) iki olguda EHSde azalma %32yi bulurken, DMsi olmayan 5 gözde ortalama kayıp %19 olarak saptandı. Takip süresince hiçbir hastada kornea dekompansasyonu gelişmedi. Sonuç: Kombine fakoemülsifikasyon-AK-GİL implantasyonu ve transpupiller aktif silikon yağı çıkarımı sonrasında, DMlilerde daha fazla olmak üzere, önemli oranda EHSde azalma görülmektedir. (Turk J Ophthalmol 2014; 44: 424-7)Öğe Kontinu sütürasyonda yüksek astigmatizma: Sütür kesiminin etkisi(1997) Esgin, Haluk; Alimgil, M. Levent; Erda, SaitKatarakt ameliyatı sonrası meydana gelen astiğmatizma görsel prognozu etkileyen önemli bir problemdir. Mayıs 1991-Ocak 1995 tarihleri arasında kliniğimizde komplikasyonsuz EKKE-AKGİL (Ekstrakapsüler katarakt ekstraksiyonu've arka kamara göziçi lensi implantasyonu) uygulanan, kontinü (shoelace) 10/0 naylon sütürle yara yeri kapatılan ve postoperatif 5.00 Dioptrinin (D) üze¬rinde astiğmatizma saptanan olgular retrospektif olarak tarandı. Astiğmatizmanın seyri, sütür ke¬silme gerekliliği ve sütür kesilme zamanı araştırıldı. Cerrahiye bağlı astiğmatizma vektör analizi ile hesaplandı. Çalışma kapsamına alınan 98 olgunun 103 gözünde postoperatif 1. haftada cerrahiye bağlı astiğmatizma ortalama 7.70+1.88 D olarak saptandı. 20 olguda ortalama 3. ayda argon lazer sütürotomi (ALS) yöntemi uygulandı. Bu olgular, sütür kesilmeyen olgulardan 20 olgu ile postoperatif astiğmatizma değerine göre birebir eşlendiğinde 1. ve 3. ayda, sütür kesilen ve ke¬silmeyen olgular arasında astiğmatizmanın azalma oranları yönünden anlamlı fark saptandı (p<0.05) ve bu farkın sütür kesildikten sonra kaybolduğu görüldü (p>0.4). Postoperatif yüksek astiğmatizmalı olgularda, astiğmatizmanın yüksekliğinin yanısıra, astiğmatizmanın takiplerdeki seyrine bakılarak sütür kesilmesine karar verilmesinin daha doğru bir yaklaşım olacağı ortaya konuldu.Öğe Long-Term Results of Traumatic Cataracts in Paediatric Patients(2017) Güçlü, Hande; Özal, Sadık Altan; Pelitli, Vuslat Gürlü; Esgin, HalukAmaç: Pediatrik hastalarda uzun dönem travmatik katarakt sonuçlarını değerlendirmek.Gereç ve Yöntem: Kliniğimizde 1985-2014 yılları arasında travmatik katarakt nedeniyle opere olan ve takip edilen 32 hastanın dosya kayıtları incelenmiştir. Her hasta için takip süresi en az 2 yıldır. Olgular yaş, cinsiyet, travma nedeni, travma ve ilk muayene arasındaki süre, travma ve katarakt gelişimi arasındaki süre, travma ve katarakt cerrahisi arasındaki süre, komplikasyonlar ve stereopsis açısından incelendi.Bulgular 26 (%81.3) olguda katarakt penetran yaralanma sonrası gelişmiştir. Travmatik katarakt penetran yaralanma sonrası 5.7±11 günde (1-53gün), künt travma sonrası 58.4±89 günde (2-210 gün) oluşmuştur. Ortalama travma yaşı 8.8±3.9 yıl, katarakt cerrahisinin yapıldığı yaş 9.9±5.4 yıl olarak bulundu. Penetran travma sonrası cerrahi 197±620 gün, künt travma sonrası 126±205 günde gerçekleştirilmiştir. Ortalama takip süresi 8.5±6.3 yıldı. 19 olguda Titmus, Lang ? ve Lang ?? testlerinde (59.4%) 100-3000 saniye/arc stereopsis mevcuttu.Tartışma: Travmatik katarakt gelişimi penetran travmalı olgularda daha erken dönemde gelişmektedir. Yaralanmanın yeri ve arka segment travması sonuç görme keskinliği ile ilişkili saptandı. Postoperatif görme keskinliği ile stereopsis düzeyi istatistiksel olarak anlamlı derecede ilişkili saptandı.Öğe Macular function of successfully repaired macula-off retinal detachments(Lippincott Williams & Wilkins, 2007) Ozgur, Soykan; Esgin, HalukPurpose: To assess the macular function of successfully repaired macula-off retinal detachments in the long term and to evaluate the relationship between duration of macular detachment and functional recovery. Methods: Of 214 consecutive patients, 29 who were operated on because of unilateral retinal detachment with at least 6 months of follow-up and whose best-corrected visual acuity was better than 0.05 Snellen chart value in both eyes were examined. Operated eyes were included in group I, and the fellow eyes were included in group II. Macular functions were evaluated in terms of visual acuity, contrast sensitivity, color vision, visual field, and visual evoked potentials after reattachment. Results: All macular functions except P100 amplitudes in the operated eyes were significantly less than those in the fellow eyes (P = 0.28) following reattachment after nearly 5 years. It was found that the longer the duration of macular detachment (except detachment duration of <= 7 days), the smaller the increase in visual acuity, contrast sensitivity, and color vision defect scores (P = 0.000, P = 0.034, and P = 0.0003, respectively). Conclusions: Macular functions except P100 amplitude cannot be recovered completely 5 years after retinal reattachment. There was no relation between the duration of macular detachment and the mean deviation in visual field and the P100 latency and P100 amplitude difference between both eyes.Öğe A Moyamoya Patient with Bilateral Consecutive Branch Retinal Vein Occlusion(Taylor & Francis As, 2016) Guclu, Hande; Gurlu, Vuslat Pelitli; Ozal, Sadik Altan; Esgin, HalukWe describe a moyamoya (MMD) patient with bilateral consecutive branch retinal vein occlusion (BRVO). The patient had a medical history of severe headache, cranial haemorrhage, bilateral supraclinoid carotid artery occlusion, and puff of smoke collaterals on cerebral angiography and an encephalomyosynangiosis operation. On ophthalmic examination, he had superior temporal branch vein occlusion with intraretinal haemorrhage and visual acuity of 20/25 in the right eye. Twelve years later, he presented with superior temporal branch vein occlusion in the left eye and visual acuity of 20/60. The patient was initially treated with a dexamethasone intravitreal implant, and later intravitreal ranibizumab injections. We describe the first reported case of bilateral consecutive BRVO and management in MMD.Öğe Orta yaşlı normal olgularda oküler pulsatil kan akımı(1995) Alimgil, M. Levent; Esgin, Haluk; Erda, SaitOküler kan akımının doğru olarak saptanabilmesi için çeşitli ölçüm metodlan gelişmektedir. Oküler pulsatil kan akımı (OPKA) M. Lan-gham'ın geliştirdiği bilgisayarlı sisteme bağlı bir pnömotonometre ile ölçülmektedir. Bu çalışmanın amacı orta yaşlı normal olgularda oküler pulsatil kan akımının normal değerlerinin saptanması ve Ocular Blood Flow (OBF) Tonograph cihazı ile elde edilen bazı değişkenlerin irdelenmesidir. Oküler ve sistemik bir patolojisi olmayan 17 olgu çalışma kapsamı¬na alınarak göz içi basıncı (GİB), sistolik, diastolik kan basıncı ve nabız sayısı, sonra da OBF Tonograph ile OPKA ölçüldü. Oküler nabız amplitüdü ortalaması 2.6±0.7 mmHg, OPKA ortalaması 772.6±155.2 mikrolltre/dak. olarak saptandı. Nabız sayısının artma¬sı ile birlikte oküler nabız amplitüdünde istatistiksel olarak anlamlı bir düşüş olduğu gözlendi (r=-0.60, p<0.01). GİB'nın OBF Tono¬graph ile, Goldmanh aplanasyon tonometresine göre %17.3 daha yüksek ölçüldüğü görüldü. Sonuç olarak OPKA'nın klinik öneminin anlaşılması için spesifik araştırmalara gerek olduğu, kanısına varıldı.