Yazar "Esen, Esra" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 6 / 6
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Baş boyun antropometrisinin torakal kifoz açısı ile ilişkisi(Trakya Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2019) Esen, Esra; Yılmaz, AliPostür, vücut bölümlerinin birbirine göre konumları ya da kas ve iskelet sisteminin vücudu hasardan koruyacak şekilde düzgün dizilimi olarak tanımlanabilir. Torakal kifozun, torakal vertebra üzerine oturmuş baş boyun antropometrisi ile ilişkisinin belirlenmesi çalışmamızın amacını oluşturmaktadır. Çalışmamıza 164 (86 erkek, 80 kadın) gönüllü dahil edilmiştir. Çalışmaya dahil ettiğimiz her bir gönüllünün torakal kifoz açısı ile birlikte baş-boyun antropometrik ölçümleri yapılacaktır. Her bir gönüllünün boy yüksekliği, baş yüksekliği, ön, yan ve arka boyun yükseklikleri, boyun genişliği ve boyun çevresinin metrik olarak değerleri alınmıştır. Ayrıca çalışmamıza dahil olan her bir gönüllünün boyun hareketlerinin (Fleksiyon, ekstansiyon ve lateral fleksiyon) inklinometrik analizi yapılmıştır. Bu ölçümlerde harpenden antropometre ve CROM (Cervical Range of Motion) ölçüm aletleri kullanılmıştır. Sonuç olarak baş-boyun antropometrisi ve torakal kifoz arasında ilişki vardır ve çalışmamızda kullandığımız ölçüm yöntemi geçerli bir yöntemdir.Öğe Bifosfonat tedavisi altındaki hastalarda paratiroid hormon düzeyindeki değişimin DXA ile ilişkisi(2006) Özdemir, Ferda; Kabayel, Demirbağ Derya; Esen, Esra; Kurtoğlu, DilekAmaç: Çalışmada osteoporoz (OP) polikliniğimizde postmenopozal ve senil osteoporoz tanısı alarak tedavi edilen hastalarda gelişen paratiroid hormon (PTH) düzeyindeki değişimin, dual enerji X-ray absorbsiyometre (DXA) ile saptanan T skorları ile ilişkisini araştırmayı amaçladık. Ayrıca hastaların giyim şekli ve değerlendirme yapılan mevsime göre PTH düzeylerinin farklı olup olmadığı değerlendirildi.Hastalar ve Yöntem: Çalışmamızda retrospektif olarak; 1625 hastanın taraması sonucu, bifosfonat grubu antirezorptif tedaviyle beraber kalsiyum ve D vitamini alan hastalar seçildi. Bu hastaların tedavi öncesi PTH değerlerinin normal düzeyde olması ve PTH yükselişine neden olabilecek sistemik hastalık olmaması şartı arandı. Hastaların demografik özellikleri, başlangıç ve bir yıl sonraki PTH değerleri ve DXA ile lomber omurga ve kalçadan elde edilen T skorları kaydedildi. Tedavi sonrası birinci yıl değerlendirmelerinde PTH düzeyleri yükselmiş bulunan 47 hasta birinci grup, PTH düzeyleri normal devam eden 52 hasta ise ikinci grup olarak alındı. İki grubun birinci yıl sonundaki T skorları karşılaştırıldı.Bulgular: Tedavi öncesi dönemde her iki grubun PTH düzeyleri ve T skorları arasında fark bulunmadı. Her iki grubun başlangıç ve tedaviden bir yıl sonraki DXA değerlendirmeleri karşılaştırıldığında, iki grupta da istatistiksel anlamlı düzeyde fark olduğu saptandı (p<0.05). Gruplar birbirleriyle karşılaştırıldığında ise bir yıl sonraki DXA değerleri arasında fark saptanmadı.Sonuç: Çalışmamızın sonucunda, tedavi altındaki OP'lu hastalarda gelişen PTH düzeyi yükselişinin DXA değerlerine etkisinin olmadığı sonucuna varıldı. Bu durumun OP'lu hastalarda düzenli tedavinin koruyucu etkisine bağlı olabileceği düşünüldü.Öğe Diz osteoartritli olgularda EMG biofeedback uygulamasının etkinliğinin klinik ve sintigrafik olarak değerlendirilmesi(Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2006) Esen, Esra; Uzunca, KaanDiz osteoartriti kas atrofisi, güç ve endurans kaybı nedeniyle günlük yaşam aktivitelerini olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle kasların kuvvetlendirilmesi rehabilitasyonda önemlidir. Rehabilitasyonun birçok alanında uygulanan biofeedback tedavisinin bir çeşidi olan elektromiyografik "biofeedback", kas kuvvetlendirme egzersizlerine destek olarak kullanılabilir. Bu çalışmada diz osteoartritli olguların kuadriseps kaslarına elektromiyografik "biofeedback" tedavisinin etkinliğinin araştırılması amaçlanmıştır. Çalışmamızda rasgele örnekleme yöntemi ile oluşturulan 20'şer kişilik iki grup mevcuttu. Birinci gruptaki hastaların semptomatik olan dizine elektromiyografik "biofeedback" uygulandı ve grup Ia olarak tanımlandı. Aynı hastaların diğer dizinin kuadriseps kasına izometrik egzersiz yaptırıldı ve grup Ib olarak isimlendirildi. İkinci gruptaki hastalara sadece kuadriseps izometrik egzersiz ev programı verildi. Çalışmamızın sonunda vizüel analog skala ile ölçülen istirahat, hareket ve gece ağrısı değerlerinin grup Ia'da, grup Ib'ye göre istatistiksel olarak daha düşük olduğu saptandı (p<0,05). Pasif eklem hareket açıklığının tedavi sonrası değerlendirmesinde grup Ib'de grup II'ye göre anlamlı bir artış olduğu saptandı (p<0,05). Lequesne indeksinin ağrı ve tutukluk parametrelerinde, toplam skorunda, Western Ontario-McMaster osteoartrit indeksinin tutukluk parametrelerinde tedavi sonrasında elektromiyografik "biofeedback" grubunda anlamlı bir iyileşme saptandı (p<0,05). En büyük kontraksiyon, en büyük güç ve en büyük kontraksiyon ortalaması değerlerinde vastus medialis ve vastus lateralis kaslarında tedavi sonrasında anlamlı bir artış elde edildi (p<0,05). Çalışmamızda klinik değerlendirmenin yanında, kasta oluşan fizyolojik değişikliklerin izlenmesi için sestamibi sintigrafisi yapıldı. Ancak tedavi sonrası her iki grupta da radyoaktif madde tutulumunda artış elde edilemediğinden, klinik düzelme ile sintigrafik inceleme arasındaki ilişki değerlendirilemedi. Diz osteoartriti rehabilitasyonunda egzersiz tedavisine eklenen elektromiyografik feeedback tedavisi, egzersiz uyumunu ve performansını arttırarak, klinik ve fonksiyonel sonuçlara olumlu katkıda bulunabilir.Öğe Premenopozal, perimenopozal ve postmenopozal kadınlarda hormon profili ve DEXA değerlerinin incelenmesi(2005) Kokino, Siranuş; Esen, Esra; Hakgüder, H. AralBu çalışmada premenopozal, perimenopozal ve postmenopozal dönemdeki kadınların hormon profili ve DEXA değerlerinin karşılaştırılması amaçlanmıştır. Çalışma Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi FTR polikliniğine başvuran 44-55 yaşları arasındaki 130 hasta üzerinde yapıldı. Klimakterik semptomların varlığı ve menopoz süresine göre üç grup oluşturuldu. Klimakterik semptomları bulunmayan ve adetleri devam etmekte olan kadınlar premenopozal; adet düzensizliği başlamış, menopoz döneminin ilk 1 yılı içinde ve klimakterik şikayeti mevcut olan kadınlar perimenopozal, menopoz döneminin 5 yılı içindeki kadınlar postmenopozal grup olarak değerlendirildi. Premenopozal grubun yaş ortalaması 44,3±0,6; perimenopozal grubun 49,3±0,6; postmenopozal grubun 51,2±0,5 olarak bulundu. Daha önce osteoporoz tanısı ile tedavi olanlar, hormon replasman tedavisi (HRT) uygulananlar, cerrahi menopoz geçirenler ve 5 yıldan uzun süredir menopozda olan olgular çalışma kapsamına alınmadı. Her iki grubun yaş, vücut ağırlığı, boy, rutin biyokimyasal parametreleri, östradiol (E2), progesteron (P), folikül stimülan hormon (FSH), lüteinizan hormon (LH), paratiroid hormon (PTH), Tiroid 3 (T3), Tiroid 4 (T4) hormonları, tiroid stimülan hormon (TSH) ve DEXA değerleri incelendi. Perimenopozal ve postmenopozal grubun E2, P, FSH, LH değerlerinde anlamlı azalma gözlenirken; PTH ve tiroid hormon değerlerinde anlamlı farklılık gözlenmedi. Postmenopozal ve perimenopozal grubun DEXA değerlerinden L2-4, L2, L3, L4, femur boynu, trochanter, Wards bölgelerinin T değerleri ile femur boynu ve Wards bölgelerinin Z değerlerinde premenopozal gruba göre anlamlı düşüklük saptandı. Bu durum menopoz öncesi süreçte DEXA çekilmesinin osteoporozun erken belirlenmesinde yararlı olabileceğini düşündürmektedir.Öğe Romatoid artrit ve osteoartrit hastalarında laboratuvar parametrelerinin karşılaştırılması(2003) Kokino, Siranuş; Esen, EsraBu çalışmada romatoid artrit tanısında inflamatuvar süreci gösteren laboratuvar yöntemlerinin yanısıra rutinde kullanılan diğer biyokimyasal parametreler de incelenerek romatoid artrit ve osteoartrit gruplarının karşılaştırılması amaçlanmıştır. Çalışmaya servisimizde izlenen 34 romatoid artrit ve 34 osteoartritli hasta alındı. Akut dönemde olan hastalar çalışma kapsamı dışında bırakıldı. Her iki grubun laboratuvar değerlendirmesinde lökosit, eritrosit, trombosit sayısı, hemoglobin, hematokrit değeri, eritrosit sedimentasyon hızı, trigliserid, kolesterol, kalsiyum, fosfor, alkalen fosfataz, açlık kan şekeri, üre, kreatinin, ürik asit, alanın aminotransferaz, aspartat aminotransferaz değerleri incelendi ve ortalamaları karşılaştırıldı. Laboratuvar parametrelerin hastalık süresi ve tutulan eklem sayısı ile korelasyonu araştırıldı, istatistiksel analizde bağımsız gruplarda t testi ve Pearson korelasyon analizi kullanıldı. Osteoartrit grubu ile karşılaştırıldığında, romatoid artrit grubunda lökosit ve trombosit sayısı, alkalen fosfataz ve eritrosit sedimentasyon hızı değerinde anlamlı yükseklik; eritrosit sayısı, hemoglobin, hematokrit, trigliserid, kolesterol, ürik asit ve kalsiyum değerinde anlamlı düşüklük saptandı (p<0.05). Fosfor, açlık kan şekeri, üre, kreatinin, alanın amino transferaz, aspartat amino transferaz değerlerinde ise anlamlı farklılık saptanmadı (p>0.05). Romatoid artrit grubunun laboratuvar değerlendirmelerinde farklılık saptanan parametrelerinde, hastalık süresi ve tutulan eklem sayısı açısından anlamlı korelasyon saptanmadı. Romatoid artrit ve osteoartrit gruplarının laboratuvar parametreleri arasındaki farklılıkların daha ayrıntılı incelenmesi hastalığın patogenezinin anlaşılmasına da katkıda bulunabilecektir.Öğe Which questions are important in the geriatric depression scale in depression among the elderly?(2004) Ödemir, Ferda; Taştekin, Nurettin; Kokino, Siranuş; Esen, Esra; Turan, Nesrin F.Amaç: Geriatrik Depresyon Skalası Türkçe versiyonunu (GDS-T) kullanarak polikliniğe başvuran hastalarda depresyon semptomlarını değerlendirmek. Yöntem ve Gereç: Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon polikliniğine başvuran 79 geriatrik hasta 1 yıllık dönemde değerlendirildi. Tüm hastalar GDS-T’nun 30 maddesini cevaplandırdı. Bu bilgilerin istatistiksel değerlendirilmesi Fisher’s-analysis, Pearson-analizi ve Pearson korelasyon analizi ile yapıldı. Depresyon yönündeki en değerli cevaplar spesivite ve sensitivite açısından en yüksek GDS-T toplam skoru ile tanımlandı. Sonuçlar: Bizim çalışmamıza yaş ortalaması 71.20 ± 4.67 yıl (65-84) olan 79 geriatrik hasta (60 kadın ve 19 erkek) dahil edildi. GDS-T kullanılarak 35 hastaya depresyon tanısı konuldu. GDS-T toplam skor aralığı 0-30, ortalaması 10.22 ± 4.92 idi. Çalışmamızda 4, 6, 16, 18, 24, 25 ve 30 numaralı soruların depresyonlu hastaları ayırt etmede önemli özelliği olduğu saptandı. Tartışma: GDS-T skalası depresif hastalar için oldukça etkili tarama testidir. Bazı sorular çıkartılarak hazırlanan kısa versiyonlarının sadece zaman açısından bir yararı olacağı fakat tanı ile ilgili sorunlar çıkartabileceği düşüncesindeyiz.