Yazar "Eker, Hüseyin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akut inferior miyokard infarktüsünde sirkumfleks arter ve sağ koroner arter tıkanmasının giriş elektrokardiyogramından ayırımı(1999) Kürüm, Turhan; Türe, Mevlüt; Özçelik, Fatih; Özbay, Gültaç; Korucu, Cengiz; Eker, Hüseyin; Öztekin, ErhanBu çalışmada inferior akut miyokard infarktüsü (AMİ) geçirmekte olan hastaların giriş elektrokardiyografilerinden infarktüsten sorumlu arteri (İSA) tahmin etmek için veya koroner arter hastalığının yaygınlığının İSA'i tahmin etme yeteneğini değiştirip değiştirmeyeceğini tayin etmek için giriş EKG'sinin anjiyografik bulgularla karşılaştırılması amaçlanmıştır. İnferior AMİ (DII, DIII, ve/veya aVF'de (1 mm ST-segment elevasyonu) nedeniyle yatırılan 151 hastadan 137 olguya AMİ sonrası ilk 14 gün içinde anjiyografik tetkik uygulandı. DI, aVL ve V1'den V6'ya kadar olan derivasyonlarda 1 mm ST-segment yüksekliği veya depresyonu araştırıldı. Koroner anjiyografi standart yöntemlerle yapıldı. (% 50 çap stenozu olan damarlar belirlendi. İSA'in sirkumfleks (Cc) veya sağ koroner arter (RCA) olmasına göre 2 ana grup oluşturuldu. Bu gruplar koroner arter hastalığının yaygınlığının EKG üzerine etkisini değerlendirmek için 4 alt gruba bölündü. İlk altgrup tek damar tutulumu olarak Cc veya RCA'dan oluştu. İkinci altgrup Cc veya RCA'nın İSA olması koşuluyla tek ve iki damar tutulumlarını kapsadı. Üçüncü altgrup tek, iki ve üç damar tutulumundan oluştu. Dördüncü altgrup sadece Cc+RCA veya RCA+Cc tutulumlarını kapsadı. İki ana grupta ve dört alt grupta İSA Cc olduğunda V1 veya V2'de ST depresyonunun olması RCA tutulumuna göre anlamlı derecede fazla bulundu (p:0.044, p:0.04, p:0.045, p:0.048, sırasıyla). İSA'in Cc olması durumunda V1 veya V2'de ST depresyonu bulunmasının sensitivitesi sırasıyla %100, %91, %84 ve %83, spesifitesi %47, %41, %37 ve %36, negatif prediktif değeri %100, %96, %88 ve %87 olarak bulundu. Sonuç olarak inferior AMİ bulguları gösteren hastalarda V1 veya V2'de ST-segment depresyonunun varlığı Cc tutulumu için duyarlı bulundu, ancak özgül bulunmadı. V1 veya V2'de ST-segment depresyonu yokluğunda Cc tutulumunun olmaması yüksek negatif prediktif değeri olarak elde edildi ve Cc tutulumunun mevcut koroner arter hastalığının yaygınlığından etkilenmediği görüldü.Öğe Akut önyük değişikliklerinin erken post-infarktüs dönemde sol ventrikülün Doppler parametreleri üzerine etkisi(1998) Kadı, Hasan; Eker, Hüseyin; Özbay, Gültaç; Kürüm, Turhan; Korucu, CengizBu çalışma erken post-infarktüs dönemdeki hastalarda akut önyük değişikliklerinin Doppler transmitral, aort akım örnekleri ve sistolik zaman intervalleri (SZİ) üzerine olan etkisini değerlendirmek için farmakolojik yöntem olarak isosorbid dinitrat (İSDN) ve non-farmakolojik olarak da pasif bacak yükseltilmesinin (PBY) kullanılmasıyla yapıldı. Çalışmaya akut miyokard infarktüsü (AMİ) geçiren ve ortalama yaşları 53.4+8.7 yıl olan 30 erkek hasta ile kontrol grubu olarak ortalama yaşları 55.2+7.6 yıl olan 19 normal sağlıklı erkek katıldı. İSDN kullanımından sonra hem hasta grubunda hem de kontrol grubunda sırasıyla; E hızı azaldı (p<0.001, p<0.001), deselerasyon zamanı arttı (p<0.001, p<0.01), ve E/A oranı azaldı (p<0.001, p<0.05). Sol ventrikül ejeksiyon zamanı azaldı (p<0.01, p<0.05), pre-ejeksiyon periyod arttı (p<0.01, p<:0.05), aort hız (p<0.001, p<0.05), aort VTİ (p<0.001, p<0.05) ve kardiyak output azaldı (p<0.01, p<0.05). PBY sonrası hasta grubunda E hızı arttı (p<0.01) , E/A oranı yükseldi (p<0.01), deselerasyon zamanı (DZ) azaldı (p<0.05). Normal kişilerde PBY ile mitral erken akımı (p<0.05) ve E VTİ (p<0.05) arttı. SZİ her iki grupta da değişmedi. Kardiyak output'ta değişim olmadı. Sonuç olarak14 İSDN bağlı akut önyük azalması her iki grupta hem erken diyastolik akımı hem de aortik akımı önemli derecede düşürerek ve SZİ değiştirerek sistolik ve diyastolik disfonksiyonu taklit eden akım örnekleri oluşturdu,2 PBY hasta grubunda restriktif tip diyastolik disfonsiyon örneğine gidiş gösterdi. PBY hem hasta grubunda hem de kontrol grubunda kardiyak output'u yükseltmede yetersiz kaldı.Öğe Anterior veya antero-inferior akut miyokard infarktüsünde giriş elektrokardiyogramının çok damar hastalığını öngörmedeki değeri(1999) Eker, Hüseyin; Öztekin, Erkan; Özbay, Gültaç; Kürüm, Turhan; Özçelik, Fatih; Korucu, CengizBu çalışmada anterior akut miyokard infarktüsü (AMİ) ve anterior-inferior AMİ sırasında hastaların giriş EKG'lerinde infarktüsten sorumlu arter veya çok damar hastalığının tahmin edilmesi için giriş EKG'si ile koroner anjiyografik bulguların karşılaştırılması amaçlanmıştır. Üç yıl içerisinde anterior AMİ tanısı ile yatırılan 86 hasta çalışmaya alındı. Hastalar prekordiyal derivasyonlarda en az komşu iki derivasyonda >1 mm ST-segment elevasyonunun bulunmasıyla birlikte DII, DIII, aVF'den en az ikisinde >1 mm ST-segment elevasyonu veya ST-segment depresyonu göstermelerine göre değerlendirildi. Anjiyografi ilk 14 gün içinde yapıldı ve koroner arterlerde en az > % 50 darlık bulunması dikkate alındı. Hastalar damar tutulumu olarak sol ön inen arter (LAD) veya çok damar hastalığı olanlar şeklinde gruplandırıldı. Çok damar hastalığı LAD+Sirkumfleks arter (Cc) veya LAD+sağ koroner arter (RCA) veya LAD+Cc+RCA birlikteliği olarak kabul edildi. Buna göre a) inferior resiprok gösteren anterior AMİ'lü hastalar, b) inferior elevasyon gösteren anterior AMİ'lü hastalar, c) anterior AMİ geçiren bütün hastalar inferior bölgede ST-segment değişikliklerine göre LAD veya çok damar tutulumu bakımından incelendi. İnferior resiprok gösteren anterior AMİ'de aVL (p: 0.017) ve V6'da (p: 0.01) ST-segment depresyonu görülmesi çok damar hastalığı lehine olarak anlamlı bulundu. İnferior elevasyon gösteren anterior AMİ'lü iki grup arasında ST segment yüksekliği bakımından damar tutulumlarını öngörmede derivasyonlar arasında istatistiksel bir farklılık tesbit edilmedi. Anterior AMİ geçiren bütün olgular incelendiğinde DI, aVL, V4, V5 ve V6'da ST-segment depresyonunun bulunması çok damar hastalığı lehine istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p: 0.04, p: 0.03, p: 0.02, p: 0.04, p: 0.0009, sırasıyla). Sonuç olarak inferior resiproklu anterior AMİ geçiren hastalarda anterolateral derivasyonlarda ST-segment depresyonu bulunmasının, çok damar hastalığını giriş elektrokardiyografisinden öngörmede yararlı olacağı kanaatine varıldı.Öğe Erken post-infarktüs dönemde nitrat kullanımının Doppler parametreleri üzerine etkisi(1998) Kürüm, Turhan; Kadı, Hasan; Korucu, Cengiz; Eker, Hüseyin; Özbay, GültaçAmaç: Bu çalışmada erken post-infarktüs dönemdeki hastalarda nitratın Doppler transmitral ve aort akım örnekleri üzerine olan etkisi araştırıldı.. Materyal ve metod: Çalışmaya akut miyokard infarktüsü geçiren ve ortalama yaşları 53.4±8.7 yıl olan 30 erkek hasta ile kontrol grubu olarak ortalama yaşları 55.2±7.6 yıl olan 19 normal sağlıklı erkek katıldı. Hastaların nitrat kullanımına verdikleri yanıtı değerlendirmek amacıyla akut miyokard infarktüsünün onuncu gününde pulsed Doppler ekokardiyografı ile transmitral ve aortik akım örneklerinin kaydı yapıldı. Hasta grubu ve kontrol grubunda nitrat kullanımı öncesi ve sonrası Doppler değerleri kıyaslandı. Bulgular: E hızı azaldı (p<0,001, p<0.01), deselerasyon zamanı arttı (p<0.001, p<0.01), E/A oranı azaldı (p<0.001, p<0.05), kalp hızı arttı (p<0.001, p<0.001), isovolümik rölaksasyon zamanı arttı (IVRZ) (p<0.05, p<0.05), E VTİ/A VTİ azaldı (p<0.001, p<0.01), A hızında ve A VTİ'de önemli bir değişiklik olmadı, sol ventrikül ejeksiyon zamanı azaldı (SVEZ) (p<0.01, p<0.05), pre-ejeksiyon periyod (PEP) arttı (p<0.01, p<0.05), PEP/SVEZ oranı arttı (p<0.01, p<0.05), aort hızı (p<0.001, p<0.05) ve aort VTİ azaldı (p<0.001, p<0.05), isovolümik kontraksiyon zamanı (İVKZ) azaldı (p<0.05, p<0.05), kardiyak output azaldı (p<0.01, p<0.05). Sonuç: Nitrata bağlı akut önyük azalması her iki grupta da hem erken diyastolik akımı hem de aortik akımı önemli derecede düşürerek sistolik ve diyastolik disfonksiyonu taklit eden akım örnekleri oluşturduğundan nitrat kullanımı altında Doppler ekokardiyografık incelemelerin yanlış sonuç vereceği kanısına varıldı.Öğe Genç erkek ve kadınlarda akut miyokard infarktüsü sıklığı ve koroner anjiyogramlarında cinse bağlı farklılıklar(1999) Kürüm, Turhan; Eker, Hüseyin; Özçelik, Fatih; Altun, Armağan; Demir, Muzaffer; Özbay, GültaçBu çalışmada, kırk yaşından önce akut miyokard infarktüsü (AMİ) geçiren erkek ve kadınların/coroner anatomisini, klinik özelliklerini, risk faktörlerini ve doğal inhibitor eksikliğini değerlendirmek amaçlanmıştır. Ocak 1995- Aralık 1998 tarihleri arasında koroner bakım ünitesine AMI nedeniyle yatırılan 1344 hasta arasında 40 yaş ve altında olan genç erkek ve kadınlar çalışmaya alındı. Her hasta için hipertansiyon (HT), diabetes mellitus (DM), sigara kullanımı, aile öyküsü ve hiperkolesterolemi gibi risk faktörleri araştırıldı. Koagülasyon bozukluğu yönünden Antitrombin III (AT III), protein C (PC), Protein S (PS) gibi doğal inhibitörler, takip hastalarında (n:14 erkek) araştırıldı. Kadın hastalar için adet durumu veya menapozal öykü sorgulandı. Koroner anjiografi ve sol ventrikülografi standart tekniklerle yapıldı. Enfarktüs yerleşimi, hasta damar sayısı, tıkalı damarı olan hasta sayısı, her bir cinsiyet için kaydedildi. Olguların 956'sı (%71) erkek, 3887 (%29) kadın idi. Kırk yaş veya 40 yaşından küçük hastaların sayısı 49 (%3.6) olarak bulundu. Bu olguların 8'i (%2) kadın, 4ü (%4.3) erkek idi (p:0.048). Her iki cins arasında HT, DM, aile öyküsü, sigara kullanımı bakımından fark yoktu. Hiperkolesterolemi erkeklerde kadınlardan daha fazla bulundu (p:0.04). Kadın hastaların beşinde (62%) 1-damar hastalığı, üçünde (38%) 2 damar hastalığı vardı. On dört erkek olguda (34%) koroner arterler normal olup, 17 (41%) hastada 1-damar hastalığı, 10 (24%) hastada 2-damar hastalığı bulundu. AMİ geçiren erkek hastalarda normal koroner arter, kadın hastalara göre anlamlı olarak fazla bulundu (%34 vs %0, p:0.05). Her iki cinste 3-damar hastalığı veya sol ana koroner hastalığı saptanmadı. Hiç bir kadın hasta menapoza girmemişti. İki kadın hasta oral kontraseptif kullanıyordu. Doğal inhibitor eksikliği olarak 1 hastada AT III, 3 hastada PC eksikliği bulundu. Sonuç olarak, genç hastalarda AMİ sıklığı kadınlarda erkeklere göre daha düşük bulunmuştur. Normal koroner arter ve risk faktörü olarak hiperkolesteroleminin varlığı AMİ geçiren erkek hastalarda, kadın hastalara göre daha fazla tespit edilmiştir. Doğal inhibitor eksikliği AMİ etyolojisinde sık olarak bulunmuştur.Öğe Prekordiyal ST segment çökmesi olan inferior miyokard infarktüslülerin sol ventrikül global ve bölgesel sistolik ve diyastolik işlevlerinin nabız dalgalı doku doppler ile incelenmesi(Trakya Üniversitesi, 2001) Eker, Hüseyin; Özbay, GültaçÖZET Çalışmamızın amacı, inferior AMÎ' de görülen prekordiyal ST segment çökmesinin fizyopatoloj isini açıklamak; prekordiyal ST segment çökmesi olan Inferior AMÎ' lü hastalar ile ST segment çökmesi olmayan hastaların, sağ ve sol ventrikül işlevlerini karşılaştırmak; miyokardın bölgesel işlevlerini inceleyerek prekordiyal ST segment çökmesi olan inferior AMÎ' lü hastalarla, ST segment çökmesi olmayan hastaların, miyokardiyal tutulum yaygınlığı açısından aralarındaki farklılığı nabız dalgalı DDG yöntemi ile ortaya koymaktır. Çalışmaya, kontrol grubu ve hasta grubu olarak; Diabetes Mellitus, hipertansiyon, kardiyomiyopati ya da valvüler kalp hastalığı olmayan 42 olgu alındı. Kontrol grubu (Grup A) 20 (14'ü kadın, yaş ortalaması 51,1 ± 5,4), ilk defa AMÎ geçiren ve prekordiyal ST segment çökmesi olmayan (Grup B) 7 (2' si kadın, yaş ortalaması 53,5 ± 5,7) ve ST segment çökmesi olan (Grup C) 15 (2' si kadın, yaş ortalaması 55,6 ± 6,4) hasta alındı. Hastaların ilk ekokardiyografik incelemeleri, prekordiyal ST segment çökmesinin bulunduğu dönemde (ortalama saat Grup B 9,1 ± 1,6 ; Grup C 10,1 ± 2,3 ), ikinci ekokardiyografik incelemeleri de ST segment çökmesinin olmadığı dönemde (ortalama gün Grup B 8,2 ± 1,8 ; Grup C 8,4 ±1,7) yapıldı. Her ekokardiyografik incelemede LVEDÇ, EF, MD, TD ve ayrıca global ventrikül işlevleri için nabız dalgalı DDG yöntemi ile mitral ve triküspit halkanın lateral endomiyokardiyal sınırından elde edilen Ew, Aw, Ew/Aw, ÎVRT-w, EwDT, Q-Sw ve Sw parametreleri değerlendirildi. Ük ve ikinci ekokardiyografik incelemede beş anterior (bazal ve mid anterior-septum, bazal ve mid anterior, mid septal), dört posterior ve lateral (bazal ve mid posterior, bazal ve mid lateral) ve üç inferior (bazal septum, bazal ve mid inferior) bölgede Ew, Aw, Ew/Aw, ÎVRT-w, EwDT, Q-Sw ve Sw parametreleri değerlendirilmeye alındı. 68Grup A' nın TD' sinden, Grup B' nin 1. ve 2. TD' leri anlamlı olarak azalmıştı. Grup A' nın EF, MD, TD' sinden, Grup C nin l.ve 2. EF, MD ve TD' leri anlamlı olarak azalmıştı. Global sol ventrikül DDG parametrelerinden Grup A ile B arasında sadece ilk ÎVRT-m farklı olarak uzamış bulundu. Grup A ile C arasında arasında 1. ve 2. Em, Em/Am, İVRT-m ve Q- Sm farklı bulundu. Global sağ ventrikül DDG parametrelerinden Grup A ile B arasında 1.tVRT-t, Q-St, St farklı bulundu. Grup A ile C arasında 1. ve 2. Et, tVRT-t, Q-St ve St farklı bulundu. Bölgesel DDG parametrelerinden Ew, Ew/Aw, ÎVRT-w, Q-Sw ve Sw parametreleri anterior ve posterior-lateral bölgede Grup A ile B, Grup A ile C karşılaştuıldığmda Grup C farklı çıktı. Grup B ve Grup C, 1. ve 2. DDG parametreleri arasında istatistiksel olarak anlamlı fark olmadı. Gruplarda EF ile MD arasında, EF ile Q-Sm arasında, EF ile Sm arasında, MD ile Sm arasında, MD ile Q-Sm arasında, TD ile Q-St arasında, TD ile St arasında korelasyon tespit ettik. Sonuç olarak; inferior AMÎ' de görülen prekordiyal ST segment çökmesinin flzyopatoljisinde geçici iskemik durumun değil, vektörel değişikliğin etkili olabileceğini; prekordiyal ST segment çökmesi olan inferior AMÎ' lü hastaların sağ ve sol ventrikül işlevlerinin diğer hasta grubuna göre daha kötü ve AMÎ sonrası dönemde daha uzun süre devam ettiğini; bölgesel DDG incelemesinde, prekordiyal ST segment çökmesi olan hasta grubunda anterior ve posterior-lateral bölgelerde sistolik ve diyastolik işlevlerin diğer hasta grubuna göre daha kötü olduğunu bulduk. Bu bulgumuz ST segment çökmesi olan hastalarda yaygın koroner arter tutulumunu düşündürmektedir. 69Öğe Supraventriküler aritmi kliniği ile görülen bir multipl endokrin neoplazi tip-2A olgusu(1999) Kürüm, Turhan; Özbay, Gültaç; Hatipoğlu, Ahmet; Candan, Latife; Eker, HüseyinSenkop nedeniyle sevk edilen ve elektrokardiyografisinde supraventriküler aritmi saptanan 49 yaşındaki erkek hasta, tiroid medüller kanseri nedeniyle tedavi edilmekte olup son bir yıldan beri çarpıntı atakları, baş dönmesi, terleme artışı tanımlamaktadır. Klinik izlemlerde hipotansiyon ve hipertansiyon atakları görülmüştür. Laboratuvar incelemesinde Vanil Mandelik Asid ve Metanefrin düzeyi yüksek bulunmuştur. Feokromositoma ön tanısı ile hastaya cerrahi eksplorasyon yapılmış ve patolojik olarak feokromositoma tanısı konmuştur. Hasta, medüller tiroid kanseri ve feokromositoma birlikteliği nedeniyle multipl endokrin neoplazi sendromu tip-2A yönünden incelenmiştir.Öğe Trakya Bölgesi'nde görülen 45 perikardit olgusunun etyoloji, tanı ve tedavi yönünden değerlendirilmesi(2000) Eker, Hüseyin; Öztekin, Erkan; Özbay, Gültaç; Kürüm, Turhan; Özçelik, Fatih; Korucu, Cengiz1995-1998 yılları arasında Kardiyoloji servisine effüzyonlu perikardit tanısı alarak yatırılan olgular etyoloji, tanı ve tedavi yöntemleri yönünden geriye dönük olarak değerlendirildi. Yirmi iki kadın, 23 erkek, toplam 45 olgu çalışmaya alındı. Olguların yaşları 14 ile 90 yaş (ortalama 45.8±19.2 yaş) arasında değişmekte idi. Etyoloji olarak en sık tüberküloz perikardit, viral perikardit ve neoplastik perikardit tesbit edildi. Altı olguda neden bulunamadı. Tanı ve/veya tedavi amacıyla 28 hastaya toplam 33 kez perikardiyosentez yapıldı. Dört hastada perikardiyosentez sırasında kardiyak rüptür oldu. Bu olgulardan biri işlem sırasında, biri postoperatif 10.günde öldü. Olguların 14'üne kardiyosentez sonrası cerrahi girişim (tüp drenajı, perikardiyektomi veya perikardiyo plevral pencere) uygulandı. Cerrahiye verilen bir hasta ameliyat sırasında inferior vena cava rüptürü nedeniyle öldü. Perikardiyosentez komplikasyonu %8, perikardiyosentez komplikasyonuna bağlı mortalite %4, cerrahi mortalite %7 ve toplam mortalite %6 olarak bulundu. Bölgemizde en sık perikardit nedenlerinin tüberküloz perikardit, viral perikardit ve neoplastik perikardit olduğu görüldü. Perikardiyosentezin daha fazla major komplikasyon oluşturmasına rağmen mortalite üzerine etkisi cerrahiden daha düşük bulundu.