Yazar "Demirbağ, Derya" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Ayaktan tedavi gören fiziksel tıp ve rehabilitasyon hastalarında psikiyatrik bozukluklar(2003) Özdemir, Ferda; Çalıyurt, Okan; Uzunca, Kaan; Vardar, Erdal; Demirbağ, Derya; Kokino, SiranuşFiziksel Tıp ve Rehabilitasyon (FTR) hastaları genel olarak yaşlı hastalardır ve kronik seyirli olan yakınmaları vardır. Bu zeminde ise yüksek sıklıkta ortaya çıkan psikiyatrik bozukluklar tabloya eklenmektedir.Bu çalışmada bir aylık bir süre içerisinde Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi FTR Anabilim Dalı Polikliniği’ne başvuran hastalardaki psikiyatrik bozuklukların saptanması amaçlandı. 152 hasta çalışmaya dahil edildi ve Prime MD tarama formu kullanılarak eşlik eden psikiyatrik bozuklukları belirlendi. Daha sonra hastalıklar gruplandırılarak başlıca depresyon, anksiyete bozukluğu ve somatoform bozuklukların görülme sıklıkları belirlendi.Bulgular değerlendirildiğinde çalışmaya alınan 152 hastadan 98’inde (%64.5) psikiyatrik bozukluk saptandı. Bunlar içinde de ilk sırayı 75 hasta ile (%49.3) major depresyon almaktaydı. Önemli bir bulgu olarak da psikiyatrik tanısı olan hastaların daha küçük yaş ortalamasına sahip olduğu görüldü. Sonuç olarak, bu çalışmada FTR hastalarında yüksek oranlarda psikiyatrik bozuklukların bulunduğu saptanmıştır. Hem ayırıcı tanı sorunları hem de hastalığın prognozunu etkileyebilecek bu durumların erken saptanması ve uygun tedavisi gerekliliği ortaya konmaktadır.Öğe Diz osteoartritinde radyolojik bulgularla ağrı veya fonksiyon arasında ilişki var mıdır? İki ayrı konvansiyonel radyografik yöntem ile elde edilen radyolojik bulguları değerlendiren kesitsel bir analiz(2001) Birtane, Murat; Pekindil, Gökhan; Yıldız, Mustafa; Karadağ, Ayhan; Demirbağ, Derya; Kokino, SiranuşDiz osteoartritinde (OA) radyoloji ile klinik semptomlar arasında doğrudan bir ilişki olduğu konusunda şüpheler vardır. Bu çalışmanın amacı diz OA'inde Kellgren-Lawrence (K/L) sınıflaması, semikantitatif osteofit skoru (SOS), hasta yatar pozisyonda diz ekstansiyonda iken alınan AP grafilerde belirlenen ortalama medial eklem aralığı mesafesi (YMEAM) skoru ve hasta ayakta yere basarken ve diz semifleksiyonda (30°) alınan AP grafilerde belirlenen ortalama medial eklem aralığı mesafesi (AMEAM) skoru, gibi radyolojik parametrelerin ağrı, eklem hareket açıklığı (EHA) ve fonksiyon ile olası ilişkilerini saptamaktı. Çalışmaya alınan 7'si erkek, 30'u kadın ve yaş ortalaması 58.2 olan 37 diz OA'li hastada, ağrı vizüel analog skala ile, EHA goniometre ile, fonksiyon da Lequesne fonksiyonel indeksi (LFI) ile değerlendirildi. K/L evre 4 hastalarda hareket ağrısı, erken evrelere göre daha fazla, aktif ve pasif fleksiyon açıklığı daha az idi. Radyolojik kriterlerden YMEAM değerleri hariç tüm diğer parametrelerle sadece hareket ağrısı arasında anlamlı pozitif korelasyon, tüm radyolojik kriterler ile de aktif fleksiyon değerleri arasında anlamlı negatif korelasyon saptandı. LFI ve diğer ağrı tipleri ile korelasyon bulunmadı. Lineer regresyon analizinde bağımsız değişkenlerden sadece SOS'nun hareket ağrısının belirleyici değişkeni olduğu saptandı (Hareket ağrı skoru=3.757+1.064xSOS). Diz OA'li hastalarda hareket ağrısını belirlemek için tercihen hasta ayakta yere basarken ve dizleri semifleksiyonda iken radyografisinin alınıp, değerlendirmeye SOS ve K/L sınıflamasının yanısıra AMEAM skorlandırılmasının da dahil edilmesinin daha mantıklı olacağını düşünmekteyiz.Öğe Günlük kalsiyum alımı, kafeinli içecek ve nikotin kullanımının postmenopozal kemik mineral yoğunluğuna etkisi(Trakya Üniversitesi, 2003) Demirbağ, Derya; Özdemir, FerdaÖZET OP; kompleks multifaktöriyel durumlarla karakterize, kemik kütlesinde azalma ve mikromimarisinde bozulma ile seyredip, fraktür riskinde artışa yol açan bir hastalıktır. Kemik gücünün göstergesi olan kemik kütlesi ve kalitesinin belirlenmesindeki en önemli faktör genetik yapı olmakla birlikte; beslenme, çevresel faktörler, alışkanlıklar ve yaşam stili gibi diğer birçok faktör bu durumu etkileyebilir. Bu çevresel faktörler kemik kütlesinin oluşturulması OP'un önlenmesi ve tedavisinde önemli değiştirilebilir durumlardır. Bu çalışmada OP risk faktörlerinin araştırılması amacı ile yaşları 42-84 olan 200 postmenopozal kadın olgu retrospektif olarak incelendi. Tüm olguların demografik özellikleri, menopoza girme yaşları ve menopoz süreleri, anne sütü alma süreleri, menstrüel siklus düzenleri, ailelerinde OP veya osteoporotik fraktür öyküsü olup olmadığı, HRT alıp almadıkları, doğum sayıları, premenopozal dönemlerindeki gıdalarla günlük kalsiyum alım miktarı, günlük kafeinli içecek tüketim miktarı, sigara ve alkol alışkanlıkları belirlendi. Tüm olguların DEXA ile lomber omurga ve femurdan yapılmış olan KMY değerlendirmeleri kaydedildi. Sorgulanan risk faktörlerinin KMY değerleri ile ilişkisi ve gruplar arası farklar incelendi. Çalışma bulgularında yaş, menopoz süresi ve doğum sayısı ile KMY değerleri arasında negatif korelasyon saptandı (p<0.05). Anne sütü alma süresi ve kafeinli içecek tüketim miktarı ile KMY arasında ilişki bulunmadı (p>0.05). Menstrüel siklus bozukluğu olanlarda olmayanlara göre, ailesinde OP veya osteoporotik fraktür hikayesi olanlarda aile hikayesi negatif olanlara göre ve HRT almayanlarda alan gruba göre KMY değerleri daha düşük bulundu (p<0.05). Günlük kalsiyum alım miktarı fazla olanlarda KMY değerleri anlamlı şekilde daha yüksekti (p<0.05). Sigara kullananlarda KMY değerleri kullanmayan gruba oranla daha düşüktü (p<0.05). 64Sonuç olarak; ileri yaş, menopoz süresi, menstrüel siklus bozuklukları, ailede OP öyküsünün olması, doğum sayısı, HRT kullanımı, gıdalarla günlük kalsiyum alımı ve sigara kullanma alışkanlığının OP ile ilişkili risk faktörleri olduğu tespit edildi. Kafeinli içecek tüketimi ve anne sütü alma süresi ile KMY arasında ilişkinin olmadığı görüldü. 65Öğe Hemiparezik hastalarda fonksiyonel disabilite ile kemik mineral yoğunluğu arasındaki ilişki(2005) Demirbağ, Derya; Özdemir, Ferda; Kokino, Siranuş; Berkarda, ŞakirAmaç: Hemiparezi, inme sonrasında en sık görülen nörolojik sorundur. Hemiparezik hastalarda gelişen motor zayıflığa bağlı immobilizasyon, kemik doku üzerinde olumsuz etki gösterir. Bu çalışmada, hemiparezik hastalarda fonksiyonel disabilitenin kemik kütlesi ile ilişkisi araştırıldı.Hastalar ve Yöntemler: Bu çalışmaya, inme geçirdikten sonra ilk kez rehabilitasyon için yatırılmış sol hemiparezik 41 hasta (13 kadın, 28 erkek; ort. yaş 59.5±14.2; dağlım 16-78) alındı. Nöromotor gelişim düzeyleri Brunnstrom skorlaması (BR) ile, kas tonus değerlendirmesi ise modifiye Ashworth indeksine göre belirlendi. Günlük yaşam aktiviteleri ve fonksiyonel disabilite değerlendirmesi Barthel indeksi (B‹) ile yapıldı. Sağlam ve parezik ekstremite ile önkol ve femurdan dual enerji X-ray absorbsiyometri yöntemiyle kemik mineral yoğunluğu (KMY) ölçümü yapıldı. Bulgular: Parezik ekstremite tarafında KMY değerleri hem önkol hem de femurda daha düşük bulundu(p<0.05). Brunnstrom skoru ve Barthel indeksi ile KMY değerleri arasında pozitif korelasyon vardı (p<0.05). Ashworth indeksi ile KMY değerleri arasındaki ilişki anlamlı bulunmadı (p>0.05). Hastanın nöromotor gelişimi ve bağmsızlık düzeyi ile kemik kütlesi doğrudan ilişkili bulundu. Sonuç: Etkin bir tedavi ve fonksiyonel gelişimin sağlanması ile hemipareziye bağlı kemik kütlesi kaybının önüne geçilebilir. Böylece, hastanın düşük kemik yoğunluğuna eşlik edebilecek komplikasyonlardan korunması na da yardımcı olunur.Öğe Kadınların yaşam tarzı ve egzersiz alışkanlıklarının postmenopozal dönemdeki kemik mineral yoğunluklarına etkisi(2003) Özdemir, Ferda; Demirbağ, Derya; Güldiken, Semra; Türe, MevlütPostmenopozal dönemdeki kemik mineral yoğunluğu (KMY) üzerine kişilerin yaşam tarzı, alışkanlıkları, beslenme şekilleri ve kronik hastalıkları etki etmektedir. Çalışmamızda kişilerin eğitim, meslek, giyim şekli, güneşlenme ve egzersiz alışkanlıklarının KMY'na etkisini değerlendirerek; osteoporoz (OP) riskine katkılarını araştırdık. Çalışmaya, OP polikliniğine başvuran, yaş ortalaması 58,75±8,75 olan toplam 200 postmenopozal kadın alındı. Olguların yaş, menopoz yaşı, menopoz süresi, mesleği, eğitim durumu, güneşlenme süresi, giyim tarzları ve egzersiz alışkanlıkları kaydedildi. KMY ölçümleri Dual Enerji Xray Absorbsiyometri (DEXA) ile yapıldı. Kişilerin eğitim düzeyleri ile femur boyun (r=0.151, p=0.032) ve wards üçgeni (r=0.208, p=0.003) KMY değerleri arasında pozitif korelasyon tespit edildi. Modern ve kapalı giyim tarzları kullananlar arasında femur wards bölgesinden yapılan KMY ölçümlerinde istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (p=0.021). Egzersiz yapanlarda, L3 (p=0.034) ve femur boynu (p=0.009) KMY değerleri, yapmayanlardan daha iyi olarak saptandı. Ayrıca egzersiz yapan grupta egzersiz süresi ile KMY değerleri arasında da pozitif korelasyon mevcuttu. Kadınlarda yaşam tarzı ve bunun belirleyicisi olan eğitim, meslek, giyim ve egzersiz alışkanlıklarının KMY'nu etkilediği sonucuna vardık.Öğe Postmenopozal osteoporozda raloksifen ve salmon kalsitonin tedavilerinin serum lipoprotein düzeyleri ve kemik mineral yoğunluğuna etkileri(2004) Kokino, Siranuş; Özdemir, Ferda; Demirbağ, DeryaPostmenopozal osteoporoz (OP) omurga ve kalça eklemlerinde kırık insidansının artmasına yol açabilmektedir. Günümüzde birçok medikasyon postmenopozal OP’nin önlenmesi ve tedavisinde kullanılmaktadır. Çalışmamızda 60 mg/gün raloksifen ve 200 IU nazal kalsitonin tedavilerinin 1 yıllık süreçte kemik mineral yoğunluğu (KMY) ve lipid profili üzerine etkilerini araştırmayı amaçladık. Kalsitonin araştırma grubu 29, raloksifen araştırma grubu 30 hasta içermekteydi. Hastaların tedavi başlangıcında ve 12 aylık tedavi sonunda serum kolesterol, trigliserid düzeyleri değerlendirildi ve lumbar ve femur boynu KMY’leri dual enerji X-ray absorbsiyometri (DEXA) ile ölçüldü.Kalsitonin tedavi grubunda tedavi sonrasında tedavi öncesine göre kolesterol (t=1.208, p=0.237) ve trigliserid (t=0.591, p=0.560) değerlerinde azalma saptanmasına rağmen, bu fark istatistiksel olarak anlamlı değildi. Raloksifen tedavi grubunda ise kolesterol (t=2.582, p=0.015) ve trigliserid (t=3.123, p=0.004) değerlerinde tedavi sonunda istatistiksel olarak anlamlı fark elde edildi. L2-L4 bölgesinin KMY değerinde, her iki grupta da tedavi öncesi ve sonrası değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklar bulundu (kalsitonin grubu; t=-3.498, p=0.002, raloksifen grubu; t=-7.163, p=0.000). Femur boyun bölgesinin KMY değerinde ise kalsitonin grubunda tedavi sonrasında fark anlamlı değilken (t=-0.673, p=0.507), raloksifen grubunda istatistiksel olarak anlamlı fark (t=-4.264, p=0.000) saptandı.Öğe The relationship between type of stroke and complications and rehabilitation outcomes(2006) Özdemir, Ferda; Demirbağ, Derya; Murat, Sadiye; Kokino, SiranuşAmaç: Çeşitli etyolojik nedenli hemiparezisi olan olgular tedavi öncesi ve sonrası incelenerek fonksiyonel geri dönüşüm oranları, motor gelişimleri, oluşan komplikasyonlar ve bunlar üzerinde etkisi olabilecek faktörler araştırıldı. Hastalar ve Yöntemler: Rehabilitasyona alınan 82 hasta (52 erkek; ort. yaş 57.06±15.43; dağılım 8-82 ve 30 kadın; ort. yaş 56.17±14.41; dağılım 18-78) retrospektif olarak değerlendirildi. Olguların yaş, cinsiyet, tutulan taraf, etyolojik neden, mental durum, lisan özelliği, rehabilitasyona başlayana kadar geçen süre, giriş ve taburcu öncesi Brunnstrom değerleri, Ashworth indeksleri, fonksiyonel ambulasyon evreleri (FAE), Barthel indeksleri (Bİ), takip süresince ortaya çıkan komplikasyonlar ve hastanede toplam yatış süreleri kaydedildi. Bulgular: Tüm hastaların hastaneden çıkış öncesi Brunnstrom değerleri, Bİ ve FAE'leri hastaneye yatışlarına göre anlamlı düzeyde farklıydı. Rehabilitasyona başlayana kadar geçen süre ile tedavi sonrası değişim oranı arasında negatif korelasyon vardı. Hastanede yatış süresi ile skorlardaki değişim oranının pozitif korelasyon gösterdiği görüldü. Takip sırasında gelişen enfeksiyonların Bİ ve FAE'deki değişimi olumsuz etkilediği saptandı. Sonuç: Çalışmamızın bulguları hemiparezik olguların fonksiyonel durumlarının rehabilitasyonla olumlu yönde etkilendiğini, bu değişimin etyolojik nedenlerle ilişkisiz olduğunu ve komplikasyonların tedavi sonuçlarını etkilemediğini göstermektedir.Öğe Yatarak tedavi gören fizik tedavi ve rehabilitasyon hastalarında psikotrop ilaçların kullanımı(2003) Çalıyurt, Okan; Özdemir, Ferda; Demirbağ, Derya; Kokino, Siranuş; Vardar, ErdalPsikotrop ilaçlar, psikiyatri alanı dışında da yaygın olarak kullanılmaktadır. Bir çok tıp dalında tedaviye dahil edilen psikotroplar Fizik tedavi ve rehabilitasyon (FTR) hastalarının tedavisinde de sık olarak tercih edilmektedir.Bu çalışmada Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon servisinde bir yıl içinde yatarak tedavi gören hastalar arasında psikotrop ilaç kullanma sıklığının saptanması ve kullanılan psikotropların belirlenmesi amaçlanmıştır.Retrospektif olarak hasta dosyaları değerlendirilerek yatarak tedavi gören 215 hasta verisine ulaşılmış, yatış tanıları, hastalık süreleri ve sosyodemografik verileri elde edilmiştir.Hastaların %17.2’sinde psikotrop ilaçların kullanıldığı saptanmıştır. En sık olarak antidepresanlar kullanılmış, bunu anksiyolitikler ve antipsikotikler takip etmiştir. Kadınlarda psikotrop kullanımı erkeklerden daha yüksek olarak bulundu. Kronik hastalarda psikotrop kullanımı, 6 aydan daha kısa süredir hasta olanlara göre yaklaşık iki kat daha fazlaydı. Bu farklılıklar istatistiksel olarak da anlamlıydı.Sonuç olarak her 4-5 yatan FTR hastasından birinin psikotropları kullandığı ve bu popülasyonda hasta grubunun yaşlı ve kronik hastalardan oluşması nedeni ile psikotrop ilaçların yan etkilerine de yüksek duyarlılığın olacağı gerçeği bilinmelidir. Psikotrop ilaç tedavisinde yan etkiler göz önüne alınmalı ve psikotroplar uygun endikasyonlarda doz ve süre değerlendirmesi yapılarak kullanılmalıdır.