Yazar "Bilgi, Selçuk" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Deneysel testiküler torsiyon modelinde N-asetilsistein doku hasarını önlemede rol oynayabilir mi?(2012) Bilgi, Selçuk; İnan, Mustafa; Pul, Mehmet; Çakır, Erol; Aydıner, Çağatay YalçınAmaç. Testis torsiyonu, iskemi reperfüzyon hasarı formunda önemli bir akut skrotum nedenidir.Başarılı ve erken bir detorsiyon yöntemi ile morbidite azaltılabilir. Bu çalışmada deneysel tektaraflı testis torsiyonu ve detorsiyonu modelinde N-asetilsisteinin her iki testise olan etkisininaraştırılması amaçlandı. Yöntem. Çalışmada 32 adet prepubertal erkek Wistar albino sıçankullanıldı. Sıçanlar malondialdehid düzeyi ve histopatolojik hasar araştırılmak üzere kontrol,torsiyon, detorsiyon ve detorsiyon/N-asetilsistein gruplarına ayrıldı. Kontrol grubunda yer alandeneklere torsiyon işlemi uygulanmadan testisleri alındı. Diğer gruplardaki deneklerin sağtestislerine dörder saatlik torsiyon işlemi uygulandı. Detorsiyon/N-asetilsistein grubundadetorsiyondan 15 dk önce intravenöz N-asetilsistein verildi. Detorsiyon ve detorsiyon/N- asetilsistein gruplarında reperfüzyon sonrası dört saat daha beklendi. Deney sonunda tümgruplarda her iki testis de çıkarılarak malondialdehid düzeyleri çalışıldı ve histopatolojik olarakdeğerlendirildi. Malondialdehid sonuçları Kruskal-Wallis varyans analizi ve Mann Whitney Utestleriyle değerlendirildi. Farkın p için 0,05den küçük olduğu değerler anlamlı kabul edildi.Bulgular. Her iki testise ait malondialdehid düzeyleri tüm gruplarda kontrol grubuna göre dahayüksek olarak bulundu (p<0,05). Detorsiyon/N-asetilsistein grubu ile detorsiyon grubu arasındaher iki testis dokusuna ait malondialdehid düzeyleri bakımından anlamlı fark saptanmadı (p>0,05).İşlem sonrasında kontrol grubu dışındaki tüm grupların torsiyone testislerinde interstisyel hemorajiile seminifer tübül yapılarında düzensizlik gözlendi. Karşı tarafta interstisyel ödem ve bazıolgularda germ hücrelerinin dökülmesi dışında normal histoloji izlendi. Sonuç. Sonuç olarakoluşturduğumuz deneysel testis torsiyonu modelinde detorsiyondan önce intravenöz N-asetilsisteinuygulamasının her iki testiste malondialdehid düzeyleri ve histopatolojik hasar üzerinde biretkisinin olmadığı saptandı.Öğe Hepatit b ve c virüs kronik hepatltlerinin histolojik karşılaştırılması(Trakya Üniversitesi, 1993) Bilgi, Selçuk; Kutlu, KemalViral hepatit etyolojisinde rol alan virUslerden en önemlilerinden biri olan HBV tum dUnyada yaygın olarak hastalık oluşturmaktadır. Son yıllarda keşfedilen HCV'nin en az HBV kadar,belki de daha fazla toplum sa~lı~ını tehdit eden bir sa~lık sorunu olarak ortaya cıktı~ı her gecen gUn daha iyi anlaşılmaktadır. Yaptı~ımız bu calısmada 35 kronik HBV olgusu ile 14 kronik HCV olgusunu morfolojik olarak karsılastırdık. De~erlendirmede esas olarak standart kriterleri kullandık. Yapılan de~erlendirmede porta! alanda lenfoid folikUl olusumu, kronik HCV enfeksiyonlarında %57.1, kronik HBV enfeksiyonlarında \25.7 olarak bulundu. Steatozis, HCV hepatitlerinde %64.2, HBV enfeksiyonlarında %28.5 oranında bulundu. Asidofilik cisimcik olusumu HCV olgularında %85.7 HBV olgularında ise \45.7 idi. Safra duktus hasarı HCV enfeksiyonlarında %71.4, HBV enfeksiyonlarında %45 . 7 olarak bulundu. Di~er histolo jik bulgular ayırıcı tanıda anlamlı bir fark göstermedi. Calısmamızın sonucunda özellikle porta! alan lenfoid folikUl oluşumu, safra duktus hasarı, steatozis ve asidofilik cisimcik olusumu HCV hepatitlerinde, HBV hepatitlerine kıyas la daha sık ve belirgin olarak izlendi. Söz konusu dört histolojik bulgu HBV ve HCV hepatitleri · nin morfolojik ayırıcı tanısında önemli bir rol oynayabilelecekleri kanısına vardık.Öğe Kronik B hepatit enfeksiyonunda immünohistokimyasal yöntemle HBsAg boyanma paternlerinin tanısal önemi: İmmünohistokimyasal, serolojik ve histolojik bulguların karşılaştırılması(1995) Bilgi, Selçuk; Çırpan, İsmail; Kutlu, Kemal; Özdemir, Sedat; Dökmeci, Gülbin[Abstract Nıt Available]Öğe Larinksin papillomları, prekanseröz lezyonları ve kanserlerinde, in situ hibridizasyon tekniğiyle HPV DNA pozitifliğinin saptanması(1998) Kutlu, Kemal; Bilgi, Selçuk; Candan, Latife; Yalçın, Ömer; Adalı, M. KemalLarinks karsinomlarında risk faktörü olarak sigara, alkol kullanımı ve radyasyon yanısıra Human Papilloma Virus (HPV) infeksiyonu da gösterilmektedir. Bu çalışmada larinks lezyonlarında HPV pozitifliğini araştırmak amaçlanmış, Langerhans hücrelerindeki sayısal değişikliklerle ilişkisi saptanmaya çalışılmıştır.Olgularda, HPV DNA in situ hibridizasyon metoduyla HPV DNA (+) epitelyal hücre nükleusu aranmış, immunohistokimyasal (İHK) yöntem kullanılarak sağlam doku ve lezyon alanlarında Langerhans hücre sayılarındaki değişiklikler saptanmıştır. Tüm veriler birbiri ile karşılaştırılmış ve HPV DNA pozitifliği ile koilostozis ve skuamöz hücreli karsinom arasında anlamlı bir ilişki (p<0.005) bulunmuştur. Skuamöz hücreli karsinom olgularının % 69.2'si (9/13) HPV DNA (+) olarak saptanmıştır.Sonuç olarak, iyi diferansiye epidermoid karsinomla HPV pozitifliği arasında anlamlı bir ilişkinin olması, karsinomların etiyolojisinde HPV'nin rol oynadığını düşündürmektedir.Öğe Mide kanserli 69 olgunun analizi(1996) Dökmeci, Gülbin; Ulusoy, Ertan; Özdemir, Sedat; Şeker, Vehbi; Bilgi, Selçuk; Cura, TayfunEdirne yöresindeki 69 mide kanserli (MK) olgu kli-nikopatolojik özelliklerini belirlemek amacıyla retros¬pektif olarak değerlendirildi. E/K oranı 21, ortalama yaş 60,9 yıldır. Olguların %45'i 7. dekadda, %84'ü 50 yaşın üzerindedir. "Stump" kanseri oranı %2,89'dur. Ağrı ve kilo kaybı en sık yakınma olup yakınmaların or¬tanca devam süresi 2.5 (0.1-24) aydır. Olguların %58'inde korpus, %29'unda antrum, %26'sındakardiya tutulumu mevcuttur. Borrman tip I %&2, tip IV %29 oranındadır. Lauren sınıflamasına göre %50'si diffüz, %36'sı intestinal, %14'ü karışık tiptir. Ming sınıflama¬sına göre %73'ü infiltratif, %27'si "expanding" tiptir. Histopatolojik tipler arasında yaş farkı yoktur. E[K oranları diffüz tipte 1,3; infiltratif tipte 1,7; intestinal tipte 5,6 ve "expanding" tipte 6,5'tir. Borrman tip I in¬testinal ve "expanding" tiplerde daha sıktır. TNM sınıf¬lamasına göre evre II %5, evre III %27, evre IV %68 ora¬nındadır. Evre ile yaş, cinsiyet, yakınma süresi, tümö¬rün yeri makroskopik ve mikroskopik tipler arasında ilişki saptanmamıştır. Sonuç olarak, korpus MK'nin en sık yerleşim yeridir. Kardiya kanserleri ve Lauren in diffüz tipi önceki 6 yıllık döneme göre artmıştır.Öğe Parotis bezinde gerçek malign mikst tümör(1998) Bilgi, Selçuk; Ayhan, M. Semih; Aygıt, A. Cemal; Demiralay, AkınTükrük bezlerinin gerçek malign mikst tümörü çok nadir görülür. Bu bildiride benign pleomorfik adenom zemininden gelişmiş gerçek malign mikst tümör olgusunu sunduk. 83 yaşında kadın hasta, sağ parotis lojunda, 40 yıl önce ortaya çıkıp, son bir yıldır hızla büyüyen kitle ve tükrük salgısında azalma yakınmasıyla bize başvurdu. Yapılan ameliyatla tümör, parotis bezinin tamamı ile birlikte çıkarıldı. Patolojik incelemede, indiferansiye karsinom alanları, yüksek grade sarkomatöz alanlar ve benign pleomorfik adenom alanları saptandı. İmmünohistokimyasal çalışma sonucu, vimentin (+), keratin (+) olarak tesbit edildi. Bu klinik ve patolojik bulgular ışığında, tümörün benign pleomorfik adenom zemininden dönüşmüş true malign mikst tümör (karsinosarkom) olduğuna karar verildi.Öğe Uyluk cildine metastaz yapmış rektum adenokarsiomu: Olgu sunumu(2006) Karagöl, Hakan; Uygun, Kazım; Bilgi, Selçuk; Çiçin, İrfan; Tokatlı, Füsun; Alas, Coşar Ruşen; Çaloğlu, MuratYetmiş iki yaşındaki erkek hastada, rektum 1/3 alt kısmını dolduran ve anal kanala uzanan adenokarsinom nedeniyle Miles ameliyatı yapıldı. Adjuvan radyoterapi uygulanan hasta, ameliyattan 54 ay sonra sağ supraklaviküler 2 cm çaplı fikse lenfadenopati, sağ bacakta şişlik yakınmalarıyla tekrar başvurdu. Klinik ve patolojik değerlendirmede sağ supraklaviküler lenf nodu, akcişğr, kemik ve pelvik lenf nodu metastazları bulunan hastaya palyatif radyoterapi ve kemoterapi uygulandı. Kemoterapinin dördüncü kürü sonunda, sağ uyluk 1/3 orta ön kısım cildinde papüler lezyonların geliştiği görüldü. Cilt biyopsisinde karsinom metastazı belirlendi. Kemoterapi rejimi değiştirilen ve cilt lezyonlarına yönelik palyatif radyoterapi uygulanan hasta, nüks belirmesinden sekiz ay sonra hastalığın ilerlemesi sonucu kaybedildi.Öğe Yumuşak damak yerleşimli, adult tipte bir rabdomyom olgusu(2000) Kutlu, Kemal; Bilgi, Selçuk; Özdil, Aslı; Candan, Latife; Özyılmaz, FilizRabdomyomlar kardiak ve ekstrakardiak yerleşimli olmak üzere iki gruba ayrılır. Kardiak rabdomyomlar gelişimsel bir defekt olarak kabul edilirken, ekstrakardiak rabdomyomlar iskelet kasının gerçek neoplazmlarıdır. Son derece nadir görülen ekstrakardiak rabdomyomların adult tipi, daha çok baş boyun bölgesinde, özellikle de larenks ve farenkste ortaya çıkar. Yumuşak damak yerleşimli bir rabdomyom olgusu nadir görülmesi nedeniyle sunuldu.