Yazar "Arar, Cavidan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 22
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Abdominal cerrahide klonidin ve tramadol premedikasyonu: İndüksiyon, hemodinami ve erken postoperatif ağrı üzerine etkileri(2004) Alagöl, Ayşin; Turan, F. Nesrin; Pamukçu, Zafer; Esgin, Serpil; Arar, CavidanPremedikasyonda klonidin ve tramadol uygulamasının indüksiyon, hemodinami ve erken postoperatif ağrı üzerine etkilerini karşılaştırmak amacıyla, elektif abdominal cerrahi uygulanacak 62 olguya ameliyattan 45 dakika önce atropin 0.5 mg ile; klonidin 2 mg kg-1 veya, tramadol 1.5 mg kg-1 veya, salin intramusküler uygulandı. Ameliyat öncesinde sedasyon skoru; ameliyat öncesi ve süresince kalp atım hızı, periferik O2 satürasyonu, non-invaziv arter basıncı izlendi. İndüksiyon, intravenöz (verbal ve taktil uyarana yanıt kayboluncaya kadar) propofol ve atrakuryum 0.6 mg kg-1 ile sağlandı. Ameliyat bitiminde derlenme odasında; kalp hızı, ortalama arter basıncı, SpO2, ağrı (Numerik Rating Skala), analjezik gereksinimi ve bulantı-kusma, 90 dakika izlendi. Ortalama arter basıncı, indüksiyon sonrasında düştü (p<0.001); entübasyon sonrasında arttı (I. Grup için p<0.05; II. ve III. Gruplar için p<0.001); insizyon sonrasında II. ve III. Grupta yükseldi (p<0.001, p<0.05). Kalp atım hızı, üç grupta, premedikasyon sonrasında yükseldi (p<0.001); indüksiyon sonrasında düştü (p<0.001); entü-basyon sonrasında II. ve III. Gruplarda yükseldi (p<0.001). Gruplar arası değerlendirmede; ortalama arter basıncı, indüksiyon sonrasında III. Grupta en yüksek (p<0.05); kalp atım hızı, indüksiyon sonrasında I. Grupta III. Gruptan (p<0.05); entübasyon ve insizyon sonrasında I. Grupta diğer gruplardan düşüktü (p<0.05, p<0.001). Postoperatif ortalama Arter basıncı ve kalp atım hızı, I. Grupta 30, 60 ve 90. dk'larda; II. ve III. Gruplarda 30. dk.'da düştü (p<0.001). Ağrı skorları I. Grupta 30, 60 ve 90. dk'larda; II. Grupta 60 ve 90. dk'da III. Gruptan düşüktü. İndüksiyonda kullanılan propofol dozu, sedasyon, bulantı ve kusma gruplar arasında farksız bulundu (p>0.05). Sonuçta, abdominal cerrahide klonidin ve tramadol'ün premedikasyonda kullanılabileceği; klonidin'in entübasyon ve cerrahi insizyona hemodinamik yanıtı daha iyi baskıladığı ve daha düşük postoperatif ağrı skorları sağladığı saptandı.Öğe Açık kalp cerrahisinde farklı iki heparin nötralizasyon yönteminin postoperatif drenaja etkisi(2002) Ege, Turan; Çıkırıkçıoğlu, Mustafa; Arar, Cavidan; Acıpayam, Mehmet; Duran, EnverGiriş ve Amaç: Koroner arter bypass cerrahisi uygulanan hastalarda farklı iki yöntemle heparinin nötralizasyonu sonucu postoperatif dönemde aktive edilmiş pıhtılaşma zamanında (ACT) ve drenaj miktarlarında oluşan değişiklikleri araştırmak. Materyal ve Metotlar: Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp Damar Cerrahisi Kliniğinde 1 Ocak-31 Temmuz 2002 tarihleri arasında koroner bypass operasyonu uygulanan 53 olgu çalışmaya alındı. Hastalar rastlantısal olarak iki gruba ayrıldı. Operasyon sırasında uygulanan toplam heparin miktarının 1.3 katı oranında protamin verilenler Grup=1(n=29)'i ve kardiyopulmoner bypass sonunda protamin dozu bir grafikle hesaplanarak heparin nötralizasyonu uygulananlar Grup=2(n=24)'yi oluşturdu, iki grubun postoperatif ACT ve drenaj miktarları karşılaştırıldı. Bulgular: iki grup arasında yaş, cins, vücut kitle oranı (BMI), gren sayısı, kardiyopulmoner bypas zamanı (KPBZ), kros klemp zamanı (KKZ), ejeksiyon fraksiyonu (EF) ve sol internal mammarian arter (LlMA) kullanımı bakımından farklılık yoktu. Protamin verildikten 5 dakika sonraki ACT değerlerinde 2 grup arasında farklılık yoktu (Grup 1=129.8±12.6, Grup 2=128.5±14.1 saniye). Protamin sonrası 2-4 ve 6.saatlerde ACT değeri grup 1'de (131.9±19.2, 129.2±11.5, 127.0±9.2 saniye) grup 2'ye göre (118.5±13.5, 114.4±9.6, 111.9±10.3 saniye) belirgin derecede yüksekti. Grup 1 'de toplam protamin dozu (318.0±45.2 mg), grup 2'ye (287.7±42.3 mg) göre anlamlı derecede fazla bulundu. Postoperatif 0-2, 2-4, 4-6, 6-12.saat ve toplam drenaj miktarları karşılaştırıldığında grup 1'de (172.4±91.9, 107.4±64.9, 92.1±42.1, 118.8+81.8 ve 876.6±112.5 mililitre) grup 2'ye göre (91.7$pm$55.0, 74.2$pm$63.7, 67.7±51.9, 71.6±40.5 ve 706.2±98.3 mililitre) anlamlı derecede fazla olduğu görüldü.Sonuçlar: KPB sonunda heparinin yeterince nötralize edilememesi postoperatif dönemde kanama, kardiyak tamponad ve tranfüzyon reaksiyonları gibi komplikasyonlara yol açmaktadır. Bu komplikasyonları azaltmak için heparin nötralizasyonunda, hastada o anda mevcut olan miktarının bilinmesi ve bunun protaminle nötralizasyonu büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle protamin dozu hesaplanırken hastanın bazal, heparin sonrası ve kardiyopulmoner bypas (KPB) sonundaki ACT değerleriyle elde edilen grafiğin kullanılması büyük avantajlar sağlamaktadır.Öğe Analysis of C-reactive protein and biochemical parameters in pericardial fluid(Yonsei Univ College Medicine, 2006) Ege, Turan; Us, Melih Hulusi; Cikirikcioglu, Mustafa; Arar, Cavidan; Duran, EnverThis study was designed to examine the relationship between pericardial fluid and plasma CRP levels, and to alterations in other biochemical parameters in patients undergoing Coronary Artery Bypass Grafting (CABG). The study group consisted of 96 Coronary Artery Disease (CAD) patients who were referred to our clinic for a CABG procedure and from whom sufficient amount of pericardial fluid could be collected. The patients were classified into 3 groups: Stable Angina Pectoris (SAP) (n = 27), Unstable Angina Pectoris (USAP) (n = 36), and Post-Myocardial Infarction (PMI) (n = 33). Levels of CRP, glucose, albumin, total protein, Creatine Kinase (CK), Creatine Kinase-MB (CK-MB), and Lactate Dehydrogenase (LDH) were determined in pericardial fluid samples and in simultaneously collected blood samples from radial artery. The pericardial CRP and LDH levels in the PMI group were higher than in the SAP (p = 0.015 and p = 0.000, respectively) and USAP (p = 0.011, p = 0.047) groups. Serum CRP levels in USAP (p = 0.014) and PMI (p = 0.000) groups were higher than those in the SAP group. Pericardial albumin levels in the PMI group were higher than in the USAP group (p = 0.038). In all groups, the pericardial fluid/serum protein ratio was > 0.5, the LDL ratio was > 0.6, and pericardial fluid LDH concentrations were > 300 mg/dl. CRP level of pericardial fluid was significantly higher in the PMI group than in other groups. However, pericardial fluid LDH levels were higher than blood LDH levels in this group and were also higher than pericardial fluid LDH levels of other groups.Öğe Büyük safen ven yetmezliğinde manuel 980 nm lazer çıplak-uçlu fiber ile otomatik geri çekme sistemli 1470 nm radial fiber lazerin karşılaştırılması: Erken dönem etkinlik ve komplikasyonlarin analizi(2013) Gürkan, Selami; Gür, Özcan; Arar, Cavidan; Donbaloğlu, Mehmet Okan; Ege, TuranAmaç: Endovenöz lazer ablasyon, variköz ven tedavisinde en çok kabul gören tedavi seçeneklerinden biridir. Bu retrospektif çalışmanın amacı manuel 980 nm çıplak fiber lazer ile otomatik geri çekme sistemli 1470 nm radial fiber lazerin erken dönem etkinliklerinin karşılaştırılması.Gereç ve Yöntemler: Ekim 2011 ile Ocak 2013 arasında büyük safen ven yetmezliği sebebiyle endovenöz lazer ablasyon ile tedavi edilen 78 hasta ve 89 ekstremite incelendi. 980 nm lazer ve çıplak fiber ile tedavi edilen 40 hasta ve 45 ekstremite Grup 1 olarak tanımlandı. 1470 nm lazer radial fiber ve otomatik geri çekme sistemi ile tedavi edilen 38 hasta ve 44 ekstremite Grup 2 olarak tanımlandı. Ağrı, ekimoz, endurasyon, parestezi gibi lokal komplikasyonlar postoperatif 3, 7 ve 30. günlerde klinik olarak ve Doppler ultrasonografi ile değerlendirildi.Bulgular: Grup 1 ve grup 2de erken kapanma oranları sırasıyla %91 (n=41) ve %93 (n=41) idi. Bir aylık takipler sonunda her iki grupta da venöz klinik şiddet skorlarında belirgin derecede azalma oldu. Postoperatif ekimoz, endurasyon parestezi ve analjezik ihtiyacı grup 1de anlamlı derecede yüksek olmasına rağmen, major komplikasyonlar her iki grupta da görülmedi. Sonuç: Her iki tip lazer ile yapılan endovenöz lazer ablasyon işleminin erken dönem sonuçları tatmin ediciydi. Otomatik geri çekme sistemli 1470 nm dalga boyunda radial fiber kullanılarak yapılan büyük safen venin endovenöz lazer ablasyonunun etkili ve güvenli bir tedavi seçeneği olduğu söylenebilir.Öğe Comparison of Different Anesthetic Techniques on Postoperative Outcomes in Elderly Patients with Hip Fracture(Ortadogu Ad Pres & Publ Co, 2012) Sahin, Sevtap Hekimoglu; Heybeli, Nurettin; Colak, Alkin; Arar, Cavidan; Alan, Kudret; Copuroglu, Cem; Yilmaz, BarisObjective: Determining the type of anesthesia is a complex medical decision that depends on many factors including co-morbidity, age, type of surgery performed, and the risk of the anesthetic techniques. This study evaluated the effects of anesthesia type on postoperative mortality and morbidity in hip fractures. Material and Methods: One hundred eighty-five patients older than 60 years who were operated for hip fracture between 2005-2009 were retrospectively analyzed. Patients received general anesthesia (n=67), spinal anesthesia (n=67), or epidural anesthesia (n=51). The clinical features of the patients were obtained from the hospital records. Morbidity outcomes were assessed on postoperative day 7. Mortality rates were calculated on postoperative day 7 and postoperative day 30. Results: There were no significant differences between the three groups with regard to intraoperative blood loss, intraoperative blood transfusion, smoking status, length of stay in hospital, American Society of Anesthesiology (ASA) physical status, and Charlson Comorbidity Index (CCI) (p=0.393, p=0.088, p=0.369, p=0.228, p=0.491, p=0.371 respectively). Similarly, no difference was detected between the three groups regarding patient mortality rates for day 7 and 30 (p=0.738, p=0.805 respectively). Conclusion: No technique was superior to the others. Due to the similar mortality rates among the groups, we suggest that the proper anesthetic technique selected according to the clinical features of the patient combined with adequate monitorization would yield successful results with all three techniques.Öğe COMPARISON OF RISK INDEXES USED IN DETERMINING THE POSTOPERATIVE RESPIRATORY INSUFFICIENCY RISK(Nobel Ilac, 2013) Kavalci, Gulsum; Arar, Cavidan; Colak, Alkin; Turan, Nesrin; Kavalci, CemilObjective: Postoperative respiratory failure is an important complication of anesthesia. In this study, we aimed to compare the effectiveness of respiratory failure risk index and pneumonia risk index in determining postoperative respiratory failure. Material and Method: 3000 patients were included in our study. We calculated the patients' scores of respiration insufficiency risk indexes and postoperative pneumonia risk indexes in preoperative period. The factors that could play a role in intensive care unit requirement have been inquired through multiple variability regression analysis. Results: Through multiple variability regression analysis we concluded that; intensive care unit requirement and postoperative pulmonary complications were effected by age, gender, low albumin levels, high urea levels, functional state, chronic obstructive lung disease, having more than 4 unit blood transfusion, peripheric vessel surgery, extremity surgery, brain surgery, spinal column surgery and urgent surgery (p<0.05). Respiration insufficiency risk index and postoperative pneumonia risk index scores had similar effects in determining the intensive care unit requirement and postoperative pulmonary complications. Conclusion: We conclude that respiration insufficiency risk index and postoperative pneumonia risk index have similiar effects in determining the intensive care unit requirement and postoperative pulmonary complications.Öğe Continuous spinal anesthesia application in a patient with high cardiac risk(Ekin Tibbi Yayincilik Ltd Sti-Ekin Medical Publ, 2007) Colak, Alkin; Inal, Mehmet Turan; Arar, Cavidan; Oguzhan, Nihal; Pamukcu, ZaferRegional techniques are preferred to general anesthesia in lower-extremity surgery. Especially in elderly patients with high cardiac risk, the main objective is to supply sufficient anesthesia preserving hemodynamic stability. A 63-year-old female patient in whom emergency right leg amputation above the knee was planned, was treated for myocardial infarction without ST elevation 6 days ago. She had type 2 diabetes mellitus for 15 years, and hypertension for 10 years. She underwent a coronary bypass operation for two vessels and mitral annuloplasty two years ago and right leg amputation below the knee two months ago. An intrathecal cathater was placed at the right lateral position from L3-4 intervertebral space through the cathater by the needle technique. After cerebrospinal fluid flow was observed, we administered 2,5 mg 0.5% bupivacaine. Anesthesia was maintained by performing 2.5 mg of bupivacain every five minutes at a total dose of 7.5 mg until adequate sensory block was reached. The patient was given a supine positione after the sensory block reached T-10 level. The patient was hemodynamically stable during-the-operation and did not require additional drug from the catheter. The patient was sent to the ward after removing spinal cathater at the end of a one hour operation. In conclusion, especially in old patients with high cardiac risk, we think that continuous spinal anesthesia should be the method of choice for anesthesia in lower-extremity surgery.Öğe Effects of Bupivacaine Versus Levobupivacaine on Pulmonary Function in Patients With Chronic Obstructive Pulmonary Disease Undergoing Urologic Surgery: A Randomized, Double-Blind, Controlled Trial(Elsevier Science Inc, 2011) Sahin, Sevtap Hekimoglu; Inal, Mehmet; Alagol, Aysin; Colak, Alkin; Arar, Cavidan; Basmergen, Tughan; Gunday, IsilBACKGROUND: There are limited data to determine the impact of subarachnoid blockade with local anesthetics on perioperative pulmonary function. The effects of local anesthetics used in spinal anesthesia are very important in terms of respiratory function in patients with chronic obstructive pulmonary disease (COPD). OBJECTIVE: The aim of this study was to evaluate the effects of bupivacaine versus levobupivacaine on pulmonary function in patients with COPD undergoing urologic surgery. METHODS: Patients were randomized into 2 groups: group B (n = 25) received 3 mL of hyperbaric 0.5% bupivacaine; group L (n = 25) received 3 mL of isobaric 0.5% levobupivacaine. Both agents were administered intrathecally. Forced vital capacity (FVC), forced expiratory volume in 1 second (FEV1), peak expiratory flow rate (PEER), vital capacity (VC), and FEV1/FVC ratio were measured using spirometry 10 and 30 minutes after spinal anesthesia and 30 minutes after completion of the operation. An arterial blood gas test was performed before and after spinal anesthesia. RESULTS: Fifty male patients aged 40 to 80 years completed the study. There were no differences in the results of preoperative and postoperative FVC, FEV1, PEFR, VC, FEV1/FVC ratio, and arterial blood gas between the bupivacaine (n = 25) and levobupivacaine (n = 25) groups. However, patients who took bupivacaine showed a significant decrease in intraoperative PEFR at 30 minutes compared with baseline, a result not seen in patients who took levobupivacaine (P = 0.036 and P = 0.282, respectively). CONCLUSIONS: In 50 patients with moderate COPD undergoing urologic surgery, hyperbaric bupivacaine caused a decrease in intraoperative PEFR compared with baseline because of higher level block; however, the effects of hyperbaric bupivacaine and isobaric levobupivacaine on pulmonary function in these patients showed equally effective potencies for spinal anesthesia. (Curr Ther Res Clin Exp. 2011; 72:164-172) (C) 2011 Elsevier HS Journals, Inc. All rights reserved.Öğe Endotrakeal tüp kafının doğru basınçta şişirilmesinde anestezistin deneyimi önemli mi?(2010) Şahin, Sevtap Hekimoğlu; Çolak, Alkin; Günday, Işıl; Arar, Cavidan; Turan, Nesrin; Söker, AliAmaç: Endotrakeal kaf basıncı 26-30 cm H2O arasında şişirilmelidir. Bu çalışmada entübasyondan sonra kafın doğru şişirilmesinde anestezistlerin deneyimini araştırmak amaçlanmıştır.Gereç ve yöntem: Çalışmaya alınan olgular genel anestezi indüksiyonundan sonra entübe edildi. Olgular entübasyon tüpünün kafını şişiren anestezi araştırma görevlilerinin eğitim yılına göre dört gruba ayrıldı. Grup I (n=64) 1 yıllık deneyimi olan araştırma görevlilerinin şişirdiği kafların basınçları; Grup II (n=92) 2 yıllık deneyimi olan araştırma görevlilerinin şişirdiği kafların basınçları; Grup III (n=144) 3 yıllık deneyimi olan araştırma görevlilerinin şişirdiği kafların basınçları; Grup IV (n=93) 4 yıllık deneyimi olan araştırma görevlilerinin şişirdiği kafların basınçları manometre ile ölçülerek kaydedildi.Bulgular: Kaf basınçlarının değerlendirilmesi 26-30 cm H2O arasında şişirilen olgular karşılaştırıldığında en iyi Grup II olmak üzere sırasıyla Grup III, Grup IV ve en kötü Grup I olduğu saptandı. Grup II ile Grup I arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptandı (p<0.05).Sonuç: Endotrakeal tüp kaf basıncının ayarlanması ve monitörizasyonu için manometre kullanılması gerekli olduğu kanısındayız.Öğe Endovasküler abdominal aortik anevrizma tamirlerinde erken dönem sonuçları (6 aylık takip)(2013) Gür, Özcan; Gürkan, Selami; Gür, Demet Özkaramanlı; Arar, Cavidan; Ege, TuranAmaç: Abdominal aort anevrizması, açık cerrahi teknikler ile tedavi edilebildiği gibi endovasküler olarak da tamir edilebilmektedir. Çalışmamızda, endovasküler aort tamiri yapılan olguların 6 aylık erken dönem sonuçlarını sunmayı amaçladık. Gereç ve Yöntemler: Kliniğimizde 2010-2012 mayıs tarihleri arasında endovasküler aort anevrizma tamiri yapılan 18 hasta çalışmaya alındı. Olgular işlem sonrası 1. ve 6. ay kontrollerine çağrılarak endoleak açısından değerlendirildi. Olguların komorbidite sebeplerine bakıldığında %38,9u diyabetik (n:7), %77,8 hipertansif (n:14), %55.6 kronik obstruktif akciğer hastalığı (n:10), %16,7 malignite (n:3), %22,2si koroner arter hastalığı (n:4), 1 olguda ise peritonit sebebiyle geçirilmiş batın cerrahisi mevcuttu. Bulgular: Olguların 4ü kadın, 14ü erkek toplam 18 hastaya endovasküler aort tamiri (EVAR) işlemi uygulandı. Hastaların yaş ortalaması 72,77±6,54 (min:62, max:82) olarak saptandı. Olguların 6 aylık takibinde mortalite gözlenmezken 1 olguda endoleak saptandı. Sonuç: EVAR işlemi açık cerrahi için yüksek riskli olgularda (ileri yaş, komorbidite varlığı, geçirilmiş batın cerrahisi) düşük mortalite ve morbidite oranları ile güvenli bir biçimde uygulanabilir. Daha kesin sonuçlar için uzun dönem takiplere ihtiyaç duyulmaktadır.Öğe Geriyatrik acil olgularda albumin düzeyinin derlenme ve hospitalizasyon süresine etkileri(2005) Arar, Cavidan; Alagöl, Ayşin; Kaya, Gaye; Günday, Işıl; Turan, Fatma NesrinAmaç: Bazı çalışmalar elektif cerrahi öncesi albumin düzeyinin postoperatif derlenme, morbidite ve mortaliteyi etkilediğini bildirmektedir. İleri yaş, postoperatif dönemde daha da önem kazanmaktadır. Bu retrospektif çalışmada geriyatrik yaş grubundan, genel anestezi altında acil cerrahi geçirmiş 40 olgunun preoperatif albumin düzeyinin derlenme, postoperatif hastanede yatış süresi ve taburcu edilme koşulları üzerine etkilerini araştırdık.Gereç ve Yöntem: Preoperatif albumin düzeyine göre hastalar Grup I, albumin > 3.5 g dL-1 (n=20), Grup II, albumin <3.5 g dL-1 (n=20) olarak belirlendi. Bu çalışmaya aynı anestezi planı uygulanacak hastalar dahil edildi. Anesteziden uyanma kriterleri (anestezi bitimi ile göz açma, ekstübasyon, verbal uyarılara yanıt ve oryantasyon için geçen süre), postoperatif komplikasyonlar, hastanede kalış süreleri ve taburcu edilme koşulları saptandı.Bulgular: Gruplar arasında preoperatif yönden farklılık yoktu (p>0 05). Hipoalbuminemik hastalar da yara iyileşmesi ve ölüm daha fazla idi.Sonuç: Acil abdominal cerrahi geçirecek yaşlı olgularda hipoalbuminemi mortalite ve morbiditeye etki eden önemli bir belirteç olabilir.Öğe Geriyatrik hastalarda sevofluran ve isofluranın derlenme kriterleri üzerine etkilerinin karşılaştırılması(2005) Arar, Cavidan; Kaya, Gaye; Karamanlıoğlu, Beyhan; Alagöl, Ayşin; Özden, Ayça; Pamukçu, ZaferAmaç: Bu çalışmada, geriyatrik hastalarda volatil anesteziklerden sevofluran ve isofluranın derlenme kriterleri üzerine etkileri karşılaştırıldı. Çalışma Planı: Elektif ürolojik ve jinekolojik cerrahi girişim planlanan ASA I-II grubundan 65 yaş ve üzeri 40 hasta rastgele eşit sayıda iki gruba ayrıldı. Tüm olguların premedikasyonu intramusküler 0.06 mgkg-1 midazolam, anestezi indüksiyonu intravenöz 1.5 mgkg-1 propofol, 0.6 mgkg-1 atrakuryum besilat ve 500 ?g alfentanil ile gerçekleştirildi. Anestezi idamesi grup I’de 1 MAC isofluran, grup II’de 1 MAC sevofluran ve gerektikçe intravenöz 0.1 mgkg-1 atrakurium ile sürdürüldü. Ameliyat sonunda her iki grupta da derlenme kriterleri olarak belirlenen spontan göz açma, ekstübasyon, sözel yanıt ve oryantasyon süreleri kaydedildi. Bulgular: Sevofluran grubunda, isofluran grubuna göre spontan göz açma (p=0.0002), ekstübasyon (p=0.0002), sözel yanıt (p=0.0001) ve oryantasyon (p=0.0001) süreleri anlamlı derecede kısa bulundu. Sonuç: Geriyatrik olgularda sevofluranın derlenme kriterleri açısından isoflurana göre daha avantajlı olduğu kanısına varıldı.Öğe Koroner arter cerrahisi sonrası gelişen nörolojik komplikasyonlar(2002) Canbaz, Suat; Ege, Turan; Sunar, Hasan; Çıkırıkçıoğlu, Mustafa; Arar, Cavidan; Acıpayam, Mehmet; Duran, EnverKoroner arter cerrahisi sonrası nörolojik komplikasyon gelişimi oldukça sık görülen, önemli morbidite, mortalite ve kaynak tüketimine neden olan bir durumdur. Koroner arter bypass cerrahisi uygulanan ardışık 135 hasta, gelişen nörolojik komplikasyonlar yönünden retrospektif olarak incelendi. Yaşları 36 ile 78 (ort. 60,05±8,8) arasında olan 109 erkek (%80,7), 26 kadın (%19,3) hastaya kardiyopulmoner bypassla operasyon uygulandı. Hastalarımızdan 4 tanesinde anlamlı karotis arter lezyonu da saptanmış olup ikisine aynı seansta, diğer ikisine ise daha sonra karotis cerrahisi uygulanmıştır. Postoperatif dönemde hastalarımızın 31'inde (%22,9) çeşitli derecelerde nörolojik komplikasyon geliştiği saptandı. Nörolojik komplikasyonların 24'ü serebral (%17,7), 7'si ise periferik sinirlere aitti (%5,1). Serebral komplikasyonlar; 20 hastada (%14,1) kognitif (bilişsel) bozukluk ve behavioral (davranış) anormallikler, 3 hastada (%2,2) generalize epilepsi, 1 hastada (%0,74) fokal epileptik nöbetti. Hastalarımızda uyanamama, strok, multifokal infarkt, hipoksik beyin ve ensefalopatiye rastlanmadı. Generalize epilepsi geçiren hastalardan üçünde epilepsi öyküsü vardı. Hastalarımızdan dördünde (%2,9) safen sinir yaralanmasına bağlı lokal parestezi, birinde (%0,74) brakial pleksus yaralanmasına bağlı sol kolda parezi saptandı. Diğer periferik sinir lezyonlarından biri erken dönemde görülen frenik sinir paralizisine bağlı diyafragma elevasyonu (%0,74) diğeri ise nervus laringeus inferior (rekürrent) paralizisine bağlı kalıcı ses kısıklığı (%0,74) idi. Total kardiyopulmoner bypass süresi; serebral komplikasyon gelişen grupta (ört. 91,2±32,2 dakika), serebral komplikasyon görülmeyen gruba göre (ört. 71,9±48,0 dakika) anlamlı olarak daha uzun bulunmuştur (p=0.021).Öğe Koroner arter cerrahisinde, sevofluran ve yüksek doz fentanil anestezilerinin, hemodinami ve postoperatif derlenme üzerine etkilerinin karşılaştırılması(2005) Yorulmaz, Veli; Arar, Cavidan; Turan, Fatma Nesrin; Pamukçu, ZaferAmaç: Çalışmamızda koroner arter cerrahisi geçirecek olgularda iki anestezi tekniğinin, hemodinami ve postoperatif derlenme üzerine etkileri karşılaştırıldı.Gereç ve Yöntem: Etik kurul onayı sonrası, 55 olgu rasgele iki gruba ayrıldı. Grup I'e (n=28) indüksiyonda 0.2 mg kg-1 diazepam, 0.1 mg kg-1 pankuronyum, 10 µg kg-1 fentanil iv; Grup II'ye (n=27) 0.2 mg kg-1 diazepam, 0.1 mg kg-1 pankuronyum, 50 µg kg-1 fentanil 4-5 dakikada iv uygulandı. İdamede Grup I'de end tidal % 2 sevofluran ve 5 µg kg-1 fentanil iv; Grup II'de 15 µg kg-1 fentanil iv uygulandı. Hemodinamik parametreler indüksiyondan önce ve sonra, entübasyondan, insizyondan ve sternotomiden sonra, aort kanülasyonundan önce, pompa çıkışı 15. dk., cerrahi bitimi ve postoperatif 2. saatte kaydedildi. Postoperatif derlenme kriterleri olarak; spontan göz açma, oriyantasyon, ekstübasyon ve yoğun bakım ünitesinde kalış zamanları kaydedildi.Bulgular: Kalp tepe atımı entübasyon sonrasında Grup I'de anlamlı olarak yükseldi, sol ventrikül atım işi ve sol ventrikül atım iş indeksi tüm ölçümlerde başlangıçtakinden düşük bulundu (p<0.05). Grup II'de ortalama arter basıncı sternotomi sonrasında ve aort kanülasyon öncesinde yükseldi ve Grup I'den yüksek bulundu (p<0.05). Kardiyak output ve kardiyak indeks, insizyon sonrası ölçüm dışında tüm ölçümlerde yüksek, sol ventrikül atım işi ve sol ventrikül atım iş indeksi sternotomi sonrası ve postoperatif 2.saat dışında, başlangıç değerlerinden düşük bulundu. İki grubun intraoperatif arteriyel kan gazı analizi sonuçları ile kan, taze donmuş plazma, ilaç gereksinimleri farksız bulundu. Derlenme kriterleri Grup I'de Grup II'ye göre kısa (p<0.01), yoğun bakım ünitesinde kalış süreleri farksızdı (p>0.05).Sonuç: Koroner arter bypass cerrahisinde, sevofluran ve düşük doz fentanil anestezisinin yüksek doz fentanil anestezisi kadar hemodinamik stabilite sağlamasının yanı sıra, daha erken derlenme ve ekstübasyona olanak sağlaması nedeniyle, iyi bir seçenek olduğu düşünüldü.Öğe Lateral Trendelenburg with the injected side down after the block improves the efficacy of the axillary approach to brachial plexus block(Springer Japan Kk, 2014) Sevdi, M. Salih; Gunday, Isil; Arar, Cavidan; Colak, Alkin; Turan, NesrinWe hypothesized that, after axillary block, positioning the patient in a lateral position with the injected side down and simultaneously in a 20A degrees Trendelenburg position will increase the success rate and quality of the block. Fifty patients with chronic renal failure (ASA 2-3) scheduled for arteriovenous fistula surgery were included in this study. In all patients, 30-40 ml of 0.25 % levobupivacaine were injected into the axillary sheath. The block was performed as three injections (multiple injection technique) with the arm in 90A degrees abduction and 90A degrees flexion in the supine position. Patients were randomly allocated to two groups. Group I (n = 25) patients were kept in the supine position after the block. Group II (n = 25) patients were positioned laterally after the block with the injected arm down and in a 20A degrees Trendelenburg position. Sensory and motor block were evaluated at 2, 4, 6, 8, 10, 15, 20, and 25 min after the administration of the block. Thus, the patients in group II were evaluated in a lateral position during the first 30 min. Throughout the surgery and the recovery period, sensory and motor block were evaluated at 30-min intervals. There were no significant intergroup differences in the effects on radial, ulnar, median, and musculoskeletal nerve blockade. Thirty minutes after the injection, the patients in group II had higher levels of sensory axillary nerve blockade. Subscapular and thoracodorsal nerve motor block were not detected in group I, while 84 % of the patients in group II experienced blockade of both of these nerves (p < 0.01). We conclude that, for patients undergoing an axillary block, positioning the patient laterally with the injected side down and in a 20A degrees Trendelenburg position increases the success rate and quality of the block.Öğe Modified 45-degree head-up tilt increases success rate of lumbar puncture in patients undergoing spinal anesthesia(Springer Japan Kk, 2014) Sahin, Sevtap Hekimoglu; Colak, Alkin; Arar, Cavidan; Yildirim, Ilker; Sut, Necdet; Turan, AlparslanLumbar puncture (LP) is one of the most common procedures performed in medicine. The aim of this prospective study is to determine the success rate of LP in lateral decubitus with 45-degree head-up tilt position, and compare it with traditional positions like sitting and lateral decubitus. Three hundred and thirty patients between 25 and 85 years of age who had undergone abdominal, urologic, and lower limb extremities surgeries were enrolled and 300 patients were divided into three different groups. The LP was performed with a 25-G atraumatic needle, either in the standard sitting position (group S, n = 100), lateral decubitus, knee-chest position (group L, n = 100) or lateral decubitus, knee-chest position with a 45-degree head-up tilt (group M, n = 100). The free flow of clear cerebrospinal fluid (CSF) upon first attempt was considered to be evidence of a successful LP. Total LP success rate was significantly higher in group M (85 %) than in groups S and L (70 and 65 %, respectively) (p = 0.004). When the significance between the groups was evaluated according to age, the increase in the LP success rate was not significant for a parts per thousand currency sign65 and > 65 age groups. There were no differences among the three groups in terms of bloody CSF (p = 0.229) and the number of attempts before dural puncture (p = 0.052). The lateral decubitus in knee-chest position with a 45-degree head-up tilt may be the preferred position for spinal anesthesia in young and elderly patients, due to the high success rate.Öğe Off-pump koroner baypas sonuçlarının değerlendirilmesi: Edirne deneyimi(2006) Duran, Enver; Sunar, Hasan; Ege, Turan; Canbaz, Suat; Çıkırıkçıoğlu, Mustafa; Arar, Cavidan; Çakır, HabibAmaç: Çalışan kalpte koroner baypas (off-pump) tekniğiyle ameliyat edilen olguların orta dönem sonuçları değerlendirildi. Çalışma Planı: Bu retrospektif çalışmaya 1999-2003 yılları arasında off-pump baypas yapılan 60 olgu (45 erkek, 15 kadın; ort. yaş 62±9.1; dağılım 42-78) alındı. Ameliyatlar aynı cerrah tarafından gerçekleştirildi. Hasta verileri ameliyat ve yoğun bakım kayıtları taranarak elde edildi. Dosyalardaki adres veya telefon numaralarından hastalara ulaşılarak son durumları öğrenildi. Ortalama takip süresi 23.3±14.9 ay (dağılım 1.1-59.4 ay) idi. Bulgular: Hiçbir hastada ameliyat anında miyokard infarktüsü görülmedi. Ameliyat sonrası erken dönemde hiçbir hasta kaybedilmedi, geç dönem mortalite dört hastada (%6.7) görüldü. Beş yıllık sağkalım Kaplan-Meier yaşam analizine göre %66 bulundu. Sonuç: Bulgularımız, çalışan kalpte koroner baypas ameliyatının güvenli ve rahat uygulanabilir bir teknik olduğu yönündedir.Öğe A Retrospective Trial Comparing the Effects of Different Anesthetic Techniques on Phantom Pain After Lower Limb Amputation(Elsevier Science Inc, 2011) Sahin, Sevtap Hekimoglu; Colak, Alkin; Arar, Cavidan; Tutunculer, Ebru; Sut, Necdet; Yilmaz, Baris; Birtane, MuratBACKGROUND: Pain and other sensations from an amputated or absent limb, called phantom pain and phantom sensations, are well-known phenomena. OBJECTIVE: The aim of this retrospective study was to evaluate the effects of anesthetic techniques on phantom pain, phantom sensations, and stump pain after lower limb amputation. METHODS: Ninety-two patients with American Society of Anesthesiologists physical status I to III were analyzed for 1 to 24 months after lower limb amputation in this retrospective study. Patients received general, spinal, or epidural anesthesia or peripheral nerve block for their amputations. Standardized questions were used to assess phantom limb pain, phantom sensation, and stump pain postoperatively. Pain intensity was assessed on a numeric rating scale (NRS) of 0 to 10. Patients' medical histories were determined from hospital records. RESULTS: Patients who received epidural anesthesia and peripheral nerve block perceived significantly less pain in the week after surgery compared with patients who received general anesthesia and spinal anesthesia (NRS [SD] values, 2.68 [1.0] and 2.70 [1.0] respectively). After approximately 14 to 17 months, there was no difference in phantom limb pain, phantom sensation, or stump pain among the anesthetic techniques for amputation. CONCLUSIONS: In patients undergoing lower limb amputation, performing epidural anesthesia or peripheral nerve block, instead of general anesthesia or spinal anesthesia, might attenuate phantom and stump pain in the first week after operation. Anesthetic technique might not have an effect on phantom limb pain, phantom sensation, or stump pain at 14 to 17 months after lower limb amputation. (Curr Tiler Res Clin Exp. 2011;72:127-137) (C) 2011 Elsevier HS Journals, Inc. All rights reserved.Öğe A severe complication of accidental epidural administration of glutaraldehyde(2009) Çolak, Alkin; Ege, Turan; Arar, Cavidan; Yüksel, Volkan; Duran, EnverEpidural anestezi altında sol femoropopliteal bypass uygulanan hastaya ameliyat sonrası altıncı saatte epidural kateter yoluyla kazara 3 ml %3 glutaraldehid solüsyonu uygulandı. Glutaraldehid uygulamasını takiben hastada hipotansiyon, taşikardi, bulantı ve kusma gibi sistemik semptomlara ek olarak parapleji gelişti. Bir yıllık medikal tedavi ve rehabilitasyon programı sonunda nörolojik semptomlarda iyileşme olmadı.Öğe Successful Replacement of Mitral Valve in a Patient with Antiphospholipid Syndrome(2016) Gürkan, Selami; Gür, Özcan; Özkaramanlı, Demet Gür; Arar, Cavidan; Ege, TuranElli bir yaşında mitral yetmezlik tanısı ile cerrahi tedavi için yatırılan bir hastayı sunduk. Dört yıl önce primer antifosfolipid tanısı almış ve trombositopeni hikayesi mevcut. Postoperatif titiz antikoagülan tedavi ile mitral kapak başarılı bir şekilde replase edildi ve postoperatif dönem olaysız geçti. Antifosfolipid sendromlu hastalarda kardiyak cerrahide yüksek mortalite ve morbidite oranları bildirilmiştir. Postoperatif dönemde hemen antikoagülan tedavinin başlanması trombozun önlenmesi açısından çok önemlidir.