Yazar "Özen, Alaattin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 7 / 7
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Akciğer kanserine bağlı hipertrofik osteoartropati: Olgu sunumu(2007) Özen, Alaattin; Alas, Ruşen Coşar; Koçak, Zafer; Argın, Gülden Bayır; Saynak, Mert; Uzal, Mustafa Cem; Üregen, BurcuMalign hastalıklar çeşitli paraneoplastik romatolojik sendromlara yol açabilir. Bu sendromlardan biri olan hipertrofik osteoartropati (HPO) çoğunlukla toraks içi malignitelere ve en sık olarak da akciğer kanserine bağlı olarak ortaya çıkar. Hipertrofik osteoartropati çomak parmak ve periostal yeni kemik oluşumu ile kendini gösterir. En önemli klinik bulgusu bilateral bacak ağrısıdır. Hastalığın patogenezi henüz aydınlanmamıştır. Kemik sintigrafisi tanı için duyarlı bir yöntemdir. Bu yazıda, ileri evre küçük hücreli dışı akciğer kanseri tanılı 49 yaşındaki bir erkek hastanın hipertrofik pulmoner oseoartropati bulguları bildirilmiş ve bu konudaki literatür bilgisi özetlenmiştir.Öğe Ekrin porokarsinom: Olgu sunumu ve literatür derlemesi(2007) Saynak, Mert; Koçak, Zafer; Altaner, Şemsi; Özen, Alaattin; Alas, Coşar Ruşen; Çaloğlu, Yürüt Vuslat; Üregen, BurcuEkrin porokarsinom, ekrin ter bezlerinden kaynaklanan nadir bir tümördür. Alt ekstremiteler en sık görüldüğü bölgedir. Cerrahi eksizyon en iyi tedavi seçeneği gibi görünmektedir. Cerrahi sınırların temiz olması lokal nüksleri önlemek açısından önemlidir. Lenf nodu tutulumu varsa bölgesel lenf nodu diseksiyonu yapılmalıdır. Biz, gövde cildinden kaynaklanan ekrin porokarsinom tanılı 69 yaşında bir kadın olgunun klinik ve patolojik özelliklerini sunuyoruz.Öğe Postoperatif adjuvan kemoradyoterapi uygulanan mide adenokarsinomu tanılı hastalarda Her-2 gen polimorfizmi ve p21 gen mutasyonunun sağkalım, lokalbölgeselve uzak kontrole etkilerinin değerlendirilmesi(Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi, 2010) Özen, Alaattin; Koçak, ZaferBu çalışma ile postoperatif adjuvan kemoradyoterapi uygulanan mide adenokarsinomu tanılı hastalarda Her-2 gen polimorfizmi ve p21 gen mutasyonunun sağkalım, lokal-bölgesel ve uzak kontrole etkilerinin değerlendirilmesi amaçlandı. Kırk dört olgunun patoloji preapartları incelenerek immünohistokimyasal boyama yöntemi ile Her-2 ve p21 protein ekspresyonu pozitifliği ve polimeraz zincir reaksiyon yöntemi ile p21 gen mutasyonu ve Her-2 gen polimorfizmi varlığı araştırılmıştır. p21 ve Her-2 ekspresyon pozitifliği sırası ile %61,4 ve %9,1 olarak saptanmıştır. p21 mutasyonu her beş olgudan birinde mevcut iken Her-2 gen polimorfizmi %2,3 oranında II fenotipinde idi. p21 ekspresyonunun negatif olduğu olgularda diffüz tip adenokarsinom, vasküler/nöral invazyon varlığı ve indiferansiye histoloji p21 ekspresyonu pozitif olgulara göre anlamlı olarak daha yüksek oranlarda gözlenmiştir. p21 mutasyon varlığında ise diffüz tip ve indiferansiye histoloji anlamlı olarak yüksek bulunmuştur. p21 ekspresyonunun negatif olduğu olgularda genel sağkalım p21 ekspresyonu pozitif olgulara göre anlamlı olarak daha kısa bulunmuştur (Cox regresyon, p=0.014). Hastalıksız sağkalım ile p21 ekspresyonu arasında ilişki saptanamamıştır. Her-2 gen ekspresyon pozitifliği ve polimorfizmi ile histopatolojik parametreler ve genel ve hastalıksız sağkalım arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Sonuç olarak; p21 ekspresyonu negatifliği kötü prognostik faktörler olduğu bilinen vasküler/nöral invazyon, indiferansiye ve diffüz tip histoloji ile ilişkili olup mide adenokarsinom tanılı hastalarda genel sağkalımı olumsuz etkilemektedir. Anahtar kelimerler: Mide kanseri, p21, Her-2Öğe Primeri bilinmeyen tek beyin metastazı: Yalnız beyin nüksü(2007) Özen, Alaattin; Tokatlı, Füsun; Çaloğlu, Vuslat Yürüt; Alas, Ruşen Coşar; Koçak, Zafer; Saynak, Mert; Angın, Gülden BayırElli üç yaşında erkek olgu baş ağrısı, sol kolda güçsüzlük yakınmalarıyla başvurdu. Kranyal tomografi ve manyetik rezonans (MR) incelemede sağ parietal bölgede lezyon belirlendi ve eksize edildi. Histopatolojik inceleme sonucu lezyonun skuamöz hücreli karsinom metastazı olduğu belirlendi. Olguya 30 Gy / 10 fr tüm beyin ışınlaması yapıldı ve ardından lezyon bölgesine 10 Gy / 5 fr ek doz uygulandı. Sol kolda güçsüzlük şikayeti ile 24 ay sonra tekrar servisimize başvuran olgunun MR tetkikinde sol parietal lob yerleşimli yeni lezyon belirlendi. İkinci seri 25 Gy / 10 fr parsiyel beyin radyoterapisi uygulanan olgunun nörolojik şikayetlerinde kısmi palyasyon sağlandı. Bu olgu ışığında tek beyin metastazlı hastalardaki tedavi seçenekleri tartışıldı ve literatür özetlendi.Öğe Prostat Kanseri Brakiterapisinin Radyobiyolojik Temelleri(2017) Özen, Alaattin; Uzal, Mustafa Cem; Saynak, Mert; Çaloğlu, Vuslat YürütLokalize prostat kanseri tedavisinde brakiterapi uygulaması doz hızına göre düşük doz hızlı (Low Dose Rate; LDR) ve yüksek doz hızlı (High Dose Rate; HDR) olmak üzere ikiye ayrılır. Prostat kanseri için ?/? oranı tartışmalı olmakla birlikte, invivo ve invitro deney sonuçları ?/? oranının <=3 olduğunu göstermektedir. Bu faktör prostat kanseri tedavisinde HDR brakiterapi lehine teorik bir avantaj sağlamaktadır. Klinik deneyimin daha eskiye dayandığı LDR monoterapisinde ise kaynakların düşük radyoaktiviteleri nedeni ile toplam tedavi dozuna ulaşma süresinin 1-4 ay gibi bir süre alması, ortalama foton enerjilerinin düşük olması ve prostat kanserinin düşük proliferasyon kapasitesi tedavinin radyobiyolojik etkinliğini azaltmaktadır. HDR brakiterapisi genelde daha yüksek riskli hastalarda eksternal radyoterapi üstüne boost dozu şeklinde uygulanmaktadır. Ancak, HDR monoterapisinin de LDR brakiterapiden farklı olarak birden fazla implant gerektirmesi ve toplam dozun daha düşük olmasına rağmen, fraksiyon dozunun yüksek olması, sağlam doku koruması açısından bir dezavantaj oluşturmaktadır. HDR monoterapisi kısıtlı klinik deneyim nedeniyle kontrollü çalışmalar dışında kullanılmamaktadır. Bu derleme ile prostat kanseri tedavisinde brakiterapi uygulamalarının radyobiyolojik temellerinin özetlenmesi amaçlanmaktadır.Öğe Prostat Kanseri Tedavisinde Yüksek Doz Hızında Brakiterapi Uygulaması(2016) Çaloğlu, Hasan Murat; Özen, Alaattin; Uzal, Mustafa Cem; Saynak, Mert; Parlar, ŞuleProstat kanseri kansere bağlı ölümler arasında önemli bir yer tutmaktadır. Prostat kanseri tedavisinde brakiterapi uygulaması son 20 yıl içerisinde değer kazanmıştır. Prostat kanseri tedavisinde brakiterapi en az prostatektomi kadar etkin tedavi sonuçlarını daha az yan etki ile sağlar. Yüksek doz hızında (High dose rate: HDR) brakiterapi uygulaması genellikle eksternal radyoterapiye ek olarak boost amaçlı kullanılmakla birlikte, tek başına düşük doz hızında (Low dose rate: LDR) brakiterapiye alternatif olarak da kullanılabilir. HDR monoterapisi kısıtlı klinik deneyim nedeniyle kontrollü çalışmalar dışında kullanılmamaktadır. LDR brakiterapiden farklı olarak kapsül ve seminal vezikül invazyonu olan hastalarda HDR brakiterapi uygulanabilmektedir. Bu uygulama minimal invaziv bir prosedür sonrası hızlı bir iyileşme ile sonuçlanan ayaktan tedavi özelliğine sahiptir. Bununla birlikte, uzun dönem sekel ya da ciddi yan etki gelişme riski cerrahi yöntemlere göre daha azdır. Erektil disfonksiyon açısından da daha iyi bir korunma sağlar.Öğe The protective effect of amifostine on radiation-induced proctitis: Systemic versus topical application(2012) Uzal, Cem; Sezer, Atakan; Usta, Ufuk; Süt, Necdet; Özen, Alaattin; Yağcı, Mehmet AliAmaç: Bu çalışmanın amacı ışınlama ile oluşturulan proktitte amifostinin radyoprotektif etkinliğinin intrarektal ve intraperitoneal uygulama yapılarak karşılaştırılmasıdır. Hastalar ve Yöntemler: Otuz iki Sprague-Dawley sıçan randomize olarak 4 gruba ayrıldı: Kontrol (CONT), sadece ışınlama (RT), intraperitoneal amifostin ve ışınlama (IPAMI) ile intrarektal amifostin ve ışınlama (IRAMI). RT, IPAMI ve IRAMI gruplarındaki sıçanların her birinin pelvis bölgesi tek fraksiyonda 17,5 Gy ışınlandı. Amifostin ışınlamadan önce intraperitoneal (200 mg/kg) veya intrarektal (2000 mg/kg) yoldan uygulandı. Rektumun histopatolojik incelemesi ışınlamadan 14 gün sonra yapıldı. Bulgular: Bütün histopatolojik parametrelerde ışınlamanın istatistiksel olarak anlamlı hasar oluşturduğu ve bu hasarın amifostin uygulaması ile azaldığı gözlendi. Işınlamadan önce IPAMI uygulaması lamina propria inflamasyonunu (p=0.021), kriptiti (p=0.002), kript absesini (p=0.015) anlamlı olarak azalttı. Buna karşın IRAMI ile koruyucu etki eozinofil lökosit sayısı (p=0.02), kript distorsiyonu (p=0.013) ve rejeneratif/reperatif atipi (p=0.013) dahil tüm parametreler için anlamlı oldu ve anlamlılıkları IPAMI’ya göre eşit veya daha yüksekti. Sonuç: Amifostinin yüksek doz intrarektal topikal uygulaması ışınlamanın oluşturduğu proktitin önlenmesinde intraperitoneal sistemik uygulamasına göre daha etkindir. Anahtar sözcükler: Amifostin, proktit, ışınlama, radyoproteksiyon.