Yazar "Çobanoğlu, Sebahattin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 7 / 7
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Açık spinal disrafizm olgularının erken tanı sorunları(2001) Kutlu, Kemal; Çobanoğlu, Sebahattin; Başar, Pınar; Gözen, Serdar; Aktaş, Şeref; Hiçsönmez, TufanEngelli Çocuklar Merkezinde izlenen 20 açık spinal disrafizm olgusunun epidemiyolojik özellikleri, erken tanı ve hastaneye geliş koşullan değerlendirildi. Tıbbi kayıtları incelendiğinde, ultrasonografi ve maternal serum alfa fetoproteini gibi erken tanı araçlarının, şehir merkezlerinde dahi etkinlikte kullanılamadığı görüldü. Sık kullanılmasına karşın (kişi başına üç kez) olguların yarısında spina defektinin ultrason incelemesiyle görülemediği anlaşıldı. Olguların primer girişim için merkeze ulaşmalarının uzun süreli geciktiği görüldü. Açık spinal disrafizm gelişmiş ülkelerde giderek azalma göstermesine karşılık, ülkemiz için ciddi bir sağlık sorunu olmaya devam etmektedir.Öğe The agreement between radiographic and surgical measurements of ıntervertebral disc height: A cadaveric study(2010) Kutoğlu, Tunç; Kılınçer, Cumhur; Hamamcıoğlu, Mustafa Kemal; Tunçbilek, Nermin; Ökten, Ömür; Mesut, Recep; Çobanoğlu, SebahattinAmaç: Disk yüksekliği ölçümünün birçok klinik anlamı vardır. Disk yüksekliğinin radyolojik ölçümü doğru sonuç vermeyebilir ve bu ölçümün direkt “cerrahi” olarak doğrulanması çalışılmamıştır. Bu çalışmada C2-C3'ten L5-S1'e kadar insan intervertebral disk yüksekliklerinin radyografik ve diskektomi sonrası cerrahi ölçümleri arasındaki uyumu değerlendirilmiştir. Gereç ve Yöntemler: Onbir kadavra omurgasında (243 intervertebral disk) çalışıldı. Diskektomi öncesi, tüm intervertebral disk yükseklikleri Frobin ve ark.'nın lumbal seviyeler için kullandığı yöntemle radyolojik olarak ölçüldü. Daha sonra diskektomiler gerçekleştirildi ve cerrahi disk spacer'leri kullanılarak disk yükseklikleri doğrudan ölçüldü. Bulgular: Disk yüksekliklerinin radyolojik ve doğrudan ölçümlerinin ortalama ve standart sapma değerleri sırasıyla, servikal seviyeler için 4.7±0.6 mm ve 4.5±0.6 mm, torasik seviyeler için 5.1±0.7 mm ve 4.9±0.7 mm ve lumbal seviyeler için 11.3±2.5 mm ve 10.9±1.8 mm idi. Radyolojik ve doğrudan ölçüm değerleri uyumlu bulundu. Sonuç: Bu çalışmanın sonuçları cerrahi öncesi büyütmesiz Lateral X-Ray ile Frobin ve ark.'nın tarif ettiği yöntem kullanılarak, diskektomi sonrası cerrahi intervertebral disk yüksekliklerini tüm omurga bölgeleri için doğru olarak tahmin etmenin mümkün olduğunu desteklemektedir.Öğe Kanamamış intrakranyal anevrizmalar(2006) Şimşek, Osman; Hamamcıoğlu, Mustafa Kenal; Çobanoğlu, Sebahattinİntrakranyal anevrizmalar nöroşirürjinin ilgi alanındaki en önemli hastalıklardan biridir. Kanadıkları zaman ciddi morbidite ve mortaliteye neden olurlar. Nöroradyolojideki yeni teknolojiler ile intrakranyal anevrizmalar semptom vermeden tanınabilirler. Bu sayede kanamamış anevrizmaların doğal seyirlerinin nasıl olduğu ve farklı tedavi seçeneklerinin karşılaştırılması gündeme gelmiştir. Bu yazıda, kanamadan önce saptanmış intrakranyal anevrizmalarda doğal seyir ve tedavi seçenekleri gözden geçirilmektedir.Öğe Primer santral sinir sistemi lenfoması: Olgu sunumu(2006) Kılınçer, Cumhur; Şimşek, Osman; İmer, Murat; Çobanoğlu, Sebahattin; Canbolat, AliPrimer santral sinir sistemi lenfoması tüm intrakranyal tümörlerinin %1'ini oluşturmaktadır. Kombine kemoterapi ve radyoterapi sayesinde sağkalım süresi uzamış olsa da, hastalığın seyri halen maligndir. Altmış iki yaşında erkek hasta baş ağrısı ve unutkanlık yakınmalarıyla başvurdu. Yapılan kranyal bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans incelemelerinde sol temporoparietal bölgede, lateral ventrikül trigonu ve arka boynuz boyunca yayılım gösteren kitle saptandı. Uygulanan stereotaktik biyopsi sonucunda olguya lenfoma tanısı konuldu. Radyoterapi sonrası semptomlarında kısmi bir iyileşme görülen hasta 14. ayda lokal nüks nedeniyle kaybedildi.Öğe Temporal kemik petroz bölüm kırıkları(2000) Eliuz, Kenan; Çobanoğlu, Sebahattin; Görgülü, AşkınBu çalışına petroz kemik kırıklarının klinik öneminin ortaya konulması amacı ile yapıldı. Çalışmada kliniğimize kafa travması sonucu başvuran olgulardan petroz kemik kırığı saptanan 47si retrospektif olarak incelendi. Olguların klinik ve radyolojik özellikleri kaydedildi. Kırığa bağlı en sık görülen komplikasyonlar otoraji, işitme azalması, vertigo, fasyal sinir yaralanması ve otoreydi. Petroz kemik kırıkları kemiğin içerdiği yapılar nedeni ile ciddi komplikasyonlara yol açabildiğinden olgulara belirli prensiplerle yaklaşılmalı ve travma sonrası yakından izlenmelidirler.Öğe Torakolomber bileşke lezyonlarında önden dekompresyon ve stabilizasyon(2000) Görgülü, Aşkın; Yörük, Yener; Çobanoğlu, Sebahattin; Hamamcıoğlu, M. Kemal; Kılınçer, CumhurAmaç: Omuriliğin önden basısına neden olan torakolomber bileşke lezyonlarında, önden dekompresyon ve Stabilizasyon ile ilgili deneyimlerimizin gözden geçirildi. Gereç ve yöntem: 1997-1999 yılları arasında torakolomber bileşke lezyonu nedeniyle ünden omurilik dekompresyonunu takiben Kaneda sistemi ile omurga stabilizasyonu yapılan 8 olgu incelendi ve literatürle karşılaştırılarak tartışıldı. Bulgular: Tüm olgularda tam omurilik dekompresyonu sağlandı. Kaneda cihazı ile ilgili ameliyat sırasında ve sonrasında herhangi bir komplikasyon görülmedi. Postoperatif akut miyokard enfarktüsü ve ampiyem nedeni ile 2 olgu kaybedildi. Sonuç: Çalışmamız omurga cisminden kaynaklanan torakolornber bileşke lejyonlarında ünden yaklaşımın dekompresyon ve omurga stabilizasyonu için güvenli ve etkili olduğunu ortaya koymaktadır.Öğe Travmatik karotis arter diseksiyonuna bağlı serebral enfarkt: Olgu sunumu ve güncel yaklaşımın gözden geçirilmesi(2008) Kılınçer, Cumhur; Tiryaki, Mehmet; Çelik, Yahya; Turgut, Nilda; Balcı, Kemal; Utku, Ufuk; Çobanoğlu, Sebahattinİlerleyen nöroradyolojik yöntemler sayesinde travmatik karotis diseksiyonlarının sanıldığı kadar seyrek olmadığı anlaşılmıştır. Asemptomatik olduğu için tanısı konulamayan bazı olgularda geç dönemde nörolojik defisit gelişebildiğinden şüpheli hasta grubunda karotis diseksiyonunun akla gelmesi ve uygun şekilde araştırılması gereklidir. Bu yazıda, geçirdiği trafik kazası sonrasında karotis interna arter diseksiyonu ve buna bağlı serebral enfarkt gelişen bir hasta sunuldu. Hastalığın patogenezi, klinik özellikleri ve uygulanan tanı ve tedavi yöntemlerinin seçimi literatür bilgisi ışığında tartışıldı, sık rastlanmayan ancak akılda tutulması gereken bu durum hakkında güncel bilginin aktarılması amaçlandı.